Çocuklarımızın zekâ seviyeleri, yetenekleri araştırılarak, o doğrultuda güzel bir eğitim verebilirsek çocuklarımızın gelecekteki başarıları çok daha farklı olacaktır. Bir çocuğumuz matematik zekâya, bir başkası sözel, görsel veya dokunsal zekâya sahip olabilir. Burada önemli olan, bu yetenekleri ortaya çıkarıp, o doğrultuda bir eğitim verdirebilmek. Fakat eğitim sistemimizde, yeteneklerin bulunup o doğrultuda eğitim verildiği söylenemez. Ülkemizde, evlatlarımız sınıflara doldurulur ve her derste başarılı olmaları istenir. Bu mümkün olmadığından, bu durumda çocuklarımızın çoğu heba olup gidiyor. Çünkü bizim eğitim sistemimizde, çocuklarımızın her derste başarılı olmaları istenmektedir. Yetenekleri dikkate alınmayan çocuklar da ders dışı işlerle ilgilenmektedir. Eğitim sistemimizde her çocuğumuzdan çok iyi bir matematikçi, Türkçeci, ressam vb. olmaları isteniyor. Bu durum insanın yaratılışıyla ters düşmektedir. Gelişmiş ülkeler, okula başlarken çocuklarını izlemeye başlıyorlar, çocuklarındaki her türlü yetenekleri keşfetmeye çalışıyorlar. Aileleriyle irtibata geçerek, çocukların gidecekleri okulları kararlaştırıyorlar. Selçuklular ve Osmanlılar bu meseleyi çözmüşlerdi. Daha 1200, 1300, 1400 ve 1500'lü yıllarda dedelerimiz, "yetenekleri" çocuklarda aramışlar ve o doğrultuda eğitim verdirmişlerdir. Bir eski eserde İmam-ı Buhari Hazretleri ile ilgili güzel bir örnek okumuştum. Hocası, İmam-ı Buhari Hazretlerine, "Oğlum senin Hadis ilmine karşı bir istidadın olduğunu görmekteyim. Bu münasebetle, gel Hadis sahasında tahsil yap. Göreceksin ki ileride çok büyük bir âlim olacaksın" buyurmuş. İmam-ı Buhari Hazretleri de, Hocasının sözünü tutarak, Hadis ilminde çalışmaya başlamış ve bildiğiniz gibi bu sahada büyük bir otorite olmuştur. Sahihi Buhari diye çok kıymetli bir eserin sahibidir. Günümüzde, çocuklarımızın yetenekleri tespit edilmiyor, gelişigüzel tercihlerle bir fakülte veya yüksekokula girip, istemedikleri bölümlerde okumak zorunda kalıyorlar. Bunun tabii sonucu olarak, çocukların çoğu heba olup gidiyor. Acaba hiç düşündünüz mü; üniversitelerimizde gençlerimizin kaçta kaçı istidatları, yetenekleri doğrultusunda okumaktadır?!. Okuduğum bir araştırma sonucuna göre, üniversitelerimizde okuyan gençlerimizin yüzde altmışa yakını, istemediği bölümde okuyormuş! Bu çok büyük bir rakam! Bu durum, gençlerimizin heba olmalarına sebebiyet verecektir. Çünkü sevmedikleri bölümlerde okumaktadırlar. Kişi sevmediği bölümlerde okuyorsa başarılı olamaz, vatanına-milletine fazlaca faydalı olamayacaktır. Eğitim sistemimiz yeniden gözden geçirilip düzeltilmelidir. Sistem gözden geçirilirken, atalarımızın tecrübeleri hiçbir zaman unutulmamalıdır. Nizamettin Bekar-TRABZON Ölümlerden ibret alıp ders çıkaralım Bir zamanlar, meydanlarda miting yapılırken, yığınlar bir ağızdan, Müslümanları incitici sloganları sık sık seslendirirdi. Oysa dinimiz, onların zannettikleri gibi değil, o zamanlar yaşanan olumsuzluklarla da hiçbir bağlantısı yoktu. Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede, atılan sloganların yersiz, kırıcı ve incitici olmaması gerekir. Ülkemizde din, devlet, toplum ilişkileri; ideolojik bakışlardan, peşin hükümlerden dolayı bugüne kadar sağduyulu bir yaklaşımla ele alınamadı. Modernite ve laikliğin yanlış mecralara çekilmesi, dini eğitimin kabul edilemez olarak görülmesi, jakoben anlayışa zemin hazırladı. Sayın Başbakan'ın "dindar nesil" sözü ve bu yöndeki serzenişleri de bilinen kesimler tarafından alışılmış tepkilerle karşılandı. "Kişi bilmediğinin düşmanıdır" sözünün doğruluğu bir defa daha ortaya çıktı. Türkiye'de hâlâ bazı kalemler, kesimler; dini, tehdit, ilerlemenin önünde engel, modern hayatla bağdaşamaz olarak algılıyor. Oysa din ve vicdan özgürlüğü, dini eğitim ve örgütlenme; tedhiş ve teröre payanda olmadığı, hukuk çerçevesi içinde kaldığı müddetçe, ihtiyaçtan kaynaklanmakta olup, meşru addedilmelidir. Yasaklar hukuksuzluğu da beraberinde getirir. AK Parti iktidarında, tek tip insan yetiştirme yerine, heterojen bir yapının esas alındığı görülüyor. İlk defa bu dönemde farklı inanç grupları ile bir araya gelinerek, haklı taleplerine sıcak bakılmış, azınlık vakıflarının el konulmuş malları iade edilmiştir. Yersiz ve zarar verici tartışmalarla uğraşacağımıza, herkesin kabul ettiği ölümü ve kabir hayatını sık sık hatırlamamız ve heybemizi iyi şeylerle daha çok doldurmanın mücadelesi içinde olmamız gerekmez mi? Bütün canlıların ölümü yaşayacağı açık bir gerçek olduğuna göre, bundan ibret alıp ders çıkarmamız ve ona hazırlanmamız gerekmez mi? Necdet Akman Lütfen bu durumu düzeltin! İETT Genel Müdürlüğü'ne; Florya, Yeşilköy'den gelip, Bakırköy Sahilinden Eminönü istikametine doğru giden belediye otobüsleri hem çok seyrek geliyor, hem de çift bilet alıyor. Sabahları 2 saatte bir gelen bu otobüsler, üstüne üstlük 2 bilet gibi fahiş bir ücret alıyor. Buralarda oturanların hepsi zengin değil; emekli, yaşlı, dar gelirli vatandaşlar da var. Hastaneye gidiyoruz, bir işimiz dolayısıyla mecburen bu otobüsleri kullanmak zorunda kalıyoruz. Ama saatlerce otobüs beklemek ve böyle bir ücret ödemek de olmamalı. Daha önce, şikayetimiz üzerine çift bilet meselesi bir süreliğine düzeltilmişti, sonra eskiye dönüldü. Lütfen bu probleme el atın, adil olmayan ve vatandaşın tepkisini çeken haksız uygulamaya son vererek, tek biletle seyahat etme imkânını sağlayın ve seferlerin daha sık yapılmasını temin edin... Bir vatandaş > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00