Yıllardır bu köşede Meslek Liselerinden mezun olanların dramını, uğradıkları haksızlıkları, İmam Hatip Liselerinin önünü kesmek bahanesiyle Türkiye'nin geleceğiyle oynandığını yazıyorum. Ne zaman çözüm için teşebbüs edilse, bu işin müsebbibleri işi başka taraflara çekmeyi ustalıkla başarıyor. Bu defa da öyle yaptılar... İşin iç yüzünü, bu okullara 20 yılını vermiş, ismi bende saklı bir eğitimcimizden dinleyelim, Türkiye'ye yapılmakta olan kötülüğü belki biraz daha iyi anlarız: "Son zamanlarda Y.Ö.K. ve Ö.S.S. üzerinde yapılması düşünülen değişikliklerde Meslek Liselerinin adı da sıkça geçmekte ve YÖK Başkanı ile bazı medya mensupları, uygulamalarda yalnızca İmam-Hatip Liselilerin mağdur olduğu intibaını vermektedirler. Ben 20 yıldan fazladır Endüstri Meslek Lisesi meslek dersleri öğretmeni ve bir öğrenci velisi olarak yetkilililerin durumun vahametini yeterince kavrayamadıklarını görmekten büyük üzüntü duymaktayım. Bir zamanlar öğrencilerin girebilmek için imtihanlarda terlediği, kontenjanından kat kat fazla kişinin girmek için kapısını aşındırdığı Endüstri Meslek Liseleri, giriş imtihanı kalkmış olmasına rağmen öğrenci (nasıl ve hangi seviyede olduğuna bakılmıyor) bulmakta çok zorlanıyor. Trilyonluk yatırımların bulunduğu bir çok bölüm bir kaç senedir öğrencisiz kalmış bulunmaktadır. İşin vahameti şu anlatacaklarımla daha derin boyutlardadır: İlk yıl sonunda çok başarılı öğrencilerimiz, belirli baraj derslerden yeterli puanları tutturdukları takdirde teknik liseye geçebildikleri halde, son üç-dört yıldır makine, motor, inşaat gibi teknik liseler de öğrencisiz kalmışlardır. Eskiden,Teknik liseye devam edemeseler de meslek lisesi öğrencilerimizin de seviyeleri çok iyi idi. Bu duruma gelinmesinin sebepleri 1-Son yıllarda uygulanmakta olan Ö.S.S. katsayı uygulaması, başarılı öğrencilerin iyi ve düz liselere kaçmasına sebep olmuştur. Çünkü, veliler ve öğrenciler öğrencisinin bir yüksek öğrenim kuruluşuna gitmesini ne kadar arzuluyorsa, hayatını kazanacak bir meslek sahibi olmasını da o kadar istiyor. Ayrıca, bir doktorun mesela, elektronik bilgisine sahip olması; sürekli seyahat eden bir işletmecinin motor bilgisine sahip olması onlar için birer avantaj değil midir? 2-Ülkemizde yüksek öğrenim görme isteği Avrupa ve Amerika yüzdesine göre üst sıralarda olmaktadır. Eğer kişilere daha fazla iş imkanı sağlanacak olsa görülecektir ki, bir çok kişi kısa yoldan hayata atılmak isteyecek ve bu durumda yüksek öğrenim kurumlarına istek azalacaktır. 3-Yine ilköğretimden başlamak üzere devam eden, öğrencinin lehine ve mutlaka sınıf atlaması üzerine planlanmış uygulamalar öğrenciyi tembelliğe sevk etmekte; liselerde uygulanmakta olan sınıf geçme sistemi ve sık sık getirilen af ve yeni imtihan hakları tuzu biberi olmaktadır. Çok başarısız olduğu birinci kanaat sonunda aldığı karneyle belli olan kimi öğrenciler, okumaktan vazgeçip okulu bırakmak amacıyla (yani mazeretsiz) ikinci devrede hiç devam etmediği halde, yazın kısa bir eğitim sonucunda bir üst sınıfa devam ettiğinde: a) Bu öğrencinin durumunda başarı yönünde bir gelişme olur mu? b) Diğer öğrenciler üzerinde ne gibi olumsuz etkiler meydana getirir? c) Okula dört ay daha fazla devam edip ve başarısızlığı sebebiyle sınıf tekrar etmekte zorunda olan başka öğrenciler, adalet konusunda şüpheye düşer mi? Araştırmak gerekir. 4-Yine okullarda uygulanan norm kadro sebebiyle, bir öğrencinin bile son ve kritik sıradaki öğretmenin norm dışı kalacağı korkusu öğrencinin alacağı notu öğrenci lehine artırmaktadır. Bu da öğrencinin tembelliğine katkıda bulunmaktadır. 5-Bazı bölümler ilgiyi kaybetmiştir. Bu bölümlerin kapanmaması ve öğretmenlerinin boşta kalmaması için, istek alan bölümlere kayıtlar sınırlandırılmakta ve isteksiz olunan bölümlere kayıtlar yapılmaktadır. Bu durumda öğrenciden başarı beklenemez. İmam-Hatip Liselerinin önünün kesilmesi uygulamalarına, ülkemizin kalkınmasını etkileyecek diğer meslek liseleri feda edilmektedir." İlgililer lütfen cevap versinler! Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ olmak üzere "bir gözü görmeyenlerin sürücü belgesi için" toplanan bilim komisyonu üyelerine sorularım var. Sizin aracılığınız ile sormak istiyorum; 1- Şimdiye kadar Sağlık Bakanlığı bir gözü görmeyenlerin taşıt kullanmalarına karşıydı. Halbuki AB Ülkeleri, ABD, Kanada, Avustralya, Japonya, Kore, Filipinler, KKTC, Gürcistan, İran, Libya, Uganda, Hindistan, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Tayland... gibi ülkelerde yıllardır bu hak verilmekteydi. Sayın Bilim Komisyonu üyeleri, bu ülkelerdeki uygulamalar mı bilimseldi yoksa sizin yasağınız mı bilimseldi? 2- Türkiye'de yaşayan ve yurt dışına çıkma imkanı olmayan bir gözü görmeyenlere araç sürme yasağı getirdiğiniz halde Trafik Kanunumuzun 40 . Maddesindeki " Türk vatandaşları ve yabancılar yurt dışından aldıkları sürücü belgesiyle yerli ve yabancı plakalı araçları ülkemizde kullanabilirler" hükmüne göre Türkiye'de bir gözü görmeyen yabancılar ve Türk vatandaşları yasal olarak taşıt kullanabiliyordu. Siz Bilim Komisyonu üyeleri, bu adaletsiz ve sizin için bilimsel (!) olmayan uygulamayı durdurmak için ne yaptınız? Mesela TBMM'ye başvurup "bir gözü görmeyenler hariç" diye bir ibare koydurmak için resmi teşebbüsünüz oldu mu? Bu doğrultuda bir gözü görmeyen sürücülerin tespiti ve ülkeye girişinin yasaklanması için gümrüklere göz doktoru konması talebinde bulundunuz mu? 3-Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'ın talebi üzerine siz bilim komisyonu üyeleri toplandınız. Tek gözü görmeyenlerin taşıt kullanma yasağını kaldırdınız ve şartlı da olsa bir gözü görmeyenlerin taşıt kullanmalarına izin verdiniz. Ne değişti de izin verme gereği duydunuz? Trafik şartlarında mı bir değişiklik oldu yoksa bir gözü görmeyenlerin görme şartlarında mı bir değişiklik oldu? 4-Siz bir gözü görmeyenlere "gece sürüş yasağı, en fazla 5 saat sürüş, sollama yasağı, hız limiti, özel işaret, özel dizaynlı araç" gibi şartlarla sürücü belgesi izni verdiniz. Kokoreçi yasaklamak için AB yönetmeliklerine bakıyorsunuz, hayvan taşıma için AB standartları getiriyorsunuz ve günlük hayatımızla ilgili daha bir çok AB standartı getireceksiniz. Siz Bilim Komisyonu üyeleri, milyonlarca kişinin hayatını çok yakından ve derinden ilgilendiren bu konuda hiç AB standartlarına baktınız mı? Baksaydınız AB ülkelerinde hiçbir şart olmadığını görecektiniz. Orda hiç bir şart yokken bu şartlar neyin nesi? Türkiye'de yaşayan bir gözü görmeyenler mi standart dışı? 5- Bir gözü görmeyenlerin Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde hiç bir şart olmaksızın taşıt sürdüğü bir zamanda siz Sayın Bilim Komisyonu üyeleri, bu konuda dünya literatürüne geçecek ne gibi çalışmalarda bulundunuz? Tezinizin haklılığını AB ve ABD bilim adamlarına kabul ettirdiniz mi? 6- Biz MONDER olarak "bir gözü görmeyenlerin trafikteki performansının denenmesi" için gönüllü denek olmaya razıydık. Siz bizleri muhatap alıp böyle bir çalışma yapmadınız. Bu anlamda kimlerle çalıştınız? Ne sonuçlar aldınız, uluslararası referanslarınız var mı? 7-Bu şartların ne kadar ağır olduğunu bizler bilmekteyiz. Acaba arabasıyla sabah işe giden birini akşam evine kim getirecek? Hız limiti, saat kontrolü için takometre gerekecek. Eşimizin, babamızın, ailemizin ya da bir başka dostumuzun veya işyerindeki araçlar için elimizde takometre ile mi dolaşacağız? Önümüzde duran aracı sollamadan nasıl geçeceğiz? Minibüs kullanacak kimseler ön çamurluğu olmadığı için ilave aynayı nereye takacak? 8-Diyelim ki bir gözü görmeyenlere bu şartlarla ehliyet verildi. Yurt dışından sürücü belgesi almış Türk vatandaşları ve yabancılar için ne gibi kontroller düşünüyorsunuz? TBMM'ye Trafik Kanunun 40. Maddesine "bir gözü görmeyenler hariçtir" ibaresini koydurmak için resmi teşebbüsünüz olacak mı? Bu doğrultuda mutlaka gömrüklere göz doktoru konması ve her sürücü için göz muayenesi gerektirdiği ve bir gözü görmeyenlerin ülkeye şartlı olarak alınacağı (gece giriş yapmalarına izin verilmeyip, takometre zorunluluğu, özel işaret taşıma mecburiyeti vs. getirileceği) konusunda resmi talepleriniz olacak mı? (Olmayacaksa şunu biliniz ki; iki elimiz yakanızda olacaktır. Bunu bilmenizi rica ederiz.) 9-Karayolları Kanununun 88. Maddesine göre bir Türk vatandaşı yurda kesin dönüş yapması halinde yurt dışından almış olduğu sürücü belgesiyle bir yıl yasal olarak taşıt kullanabiliyor ve bir yılın sonunda ehliyetine el konuluyor. Bunun bilimsel mantığı nedir? Acaba Türkiye'de yaşamanın, bu ülkeye hizmet etmenin ve vergi vermenin bir bedeli mi? Daha başka büyük bir ceza bulunmadığı için mi bu bedel ödettiriliyor? 10- Dünyadaki uygulamaları biz MONDER olarak takip etmekteyiz. Siz Sayın Bilim komisyonu üyeleri, bu uygulama insan haklarına, hukukun evrensel ilkesi olan "kanun önünde herkes eşittir" ilkesine ve evrensel bilme aykırı değil mi? Faruk Budak - KAYSERİ