Yüksek Öğrenim Kanunu çıktığı ve Yüksek Öğrenim Kurulu oluştuğu günden beri üniversitelerimiz ve bu kanun-kurul tartışılıyor. Bir dönem bu oluşumu çağdışı bulup değişmesi gerektiğini savunanlar, bir süre sonra bu kurumun ateşli birer savunucusu olabiliyor. Sancılı olduğu, verimli çalışmadığı, vatandaşların çoğunluğunca benimsenmediği aşikar olan bu yapılanma adeta tabulaştırılıyor. Vatandaş haklı olarak, Hükümeti muhatap alıyor ve bu problemin çözümünü onlardan bekliyor. Çözülmese, o zaman da cezasını onlara kesecek, doğrusu da bu. Ama ne hikmetse bu tartışmalı kurumun çevresinde adeta bir zırh oluşturuluyor, normal bir prosedürle aksayan yönleri düzeltmek mümkünken, problem içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Koltuklarını kaybetme telaşına kapılan bazı anlı-şanlı şahsiyetler de olayı provoke etmeyi iyi beceriyor!.. Ama Fırat Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Rahim Aladağ'ın belirttiği gibi, üniversitelerin asıl sakinlerini kimse dinlemiyor, fikirlerine müracaat gereği duyulmuyor... "Kamuoyunu uzun süredir meşgul eden YÖK Yasa Tasarısı ile ilgili; gerekli gereksiz herkes birşeyler konuşmakta ve bunlar basın yayın organlarında bol bol yer almaktadır. Bizler 22 üniversiteyi temsilen Öğrenci Konsey Başkanları olarak İstanbul Üniversitesinin ev sahipliğinde bir toplantı yaptık ve bunu da kamuoyuna duyurmayı hedefledik. Ben Elazığ'dan başlayan ve 18 saat süren yolculuğum sonucu İstanbul'a ulaşabildim. Toplantılarımız yaklaşık 3 gün sürdü ve bu 3 gün boyunca belki 6-7 saat uyuyabildim. Amacımız YÖK hakkında en çok konuşması gereken bizlerin yapacağı konuşmaları belirlemek, temsilci arkadaşlarla ortak görüşlerimizi belirleyip, saygıdeğer yöneticilerimize "Üniversitelerin asıl sahipleri olarak" mesajlarımızı iletmekti. Karşımızda toplam 5-6 gazeteci vardı. Şoke olduğumuzu belli etmeden basın açıklamamızı yaptık, ertesi gün bir iştahla oraya gelen gazetecilerin çalıştıkları gazete sayfalarına gömüldük, ama nafile... Bizler, sonuçta yaşı küçük ve konuşmaya hakkı olmayan çocuklar değil miydik? Herkes bizim dediğimizi mi okurdu, yoksa her konuda ahkam kesen bazılarının dediklerini mi? Ama orada konuşanların (yani bizlerin) seçimlerle geldiğimiz ve yaklaşık 500 bin üniversite öğrencisini temsil ettiğimiz unutulmamalı... Bizim de, bizden öncekiler gibi sokaklara inmemiz mi isteniyor?" Gençler haklı; yaşını başını almış, birkaç yıl daha o sefayı sürmekten başka emelleri olmayan, enerjileri tükenmiş, ufukları daralmış kişilerden çok onların söz hakları var. Yarının Türkiyesi onların. Fikirleri mutlaka dinlenmeli... Bu parayı bizden almanız doğru mu? Esenköy Belediye Başkanı'nın dikkatine; Bizler Çınarcık Esenköy'de yazlarımızı geçiren, genellikle emekli insanlarız. Bu yaz başı, Belediye, bulunduğumuz yolu paket taş döşeyerek güzelleştirdi. Senelerdir toprak yolu kullandık. Bu durum bizi çok sevindirdi. Üstelik paket taşları İstanbul Belediyesi hibe olarak göndermiş. Buradan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne de teşekkürlerimizi sunuyoruz. Fakat gelin görün ki, bir müddet sonra bu sevincimiz kursağımızda kaldı. Zira yapılan yolu kullanan bizler hiç beklemediğimiz bir hesapla karşılaştık. Her daire ya da eve ortalama 135 ila 300 milyon TL. arası yol yapım borcu tahakkuk ettirildi. Bizler düzenli olarak Emlak Vergimizi, Çevre Temizlik Vergimizi ödemekteyiz. Ayrıca yol yapmak belediyenin asli görevi değil midir? Hibe edilmiş taşlarla yapılan yolun parasını ödemek gibi bir yükümlülüğümüz var mı ? Yapılan yol üzerine oturan yaklaşık 300-400 hane adına bizi bilgilendirirseniz memnun olacağız. Osman Tuncel Esenköy-Kanarya Mah. Sakinleri Adına) - ESENKÖY