Bayram tatili bitti, insanlar tatilden döndü; ama çektirilen sıkıntılar unutulmadı. Şöhretli seyahat firmalarına yakışmayacak muameleler görüldü. Bunlar ve sorumluları mutlaka bedel ödemeli. Yolcuyu, müşteriyi aldatmak; eziyet çektirmek bu kadar kolay olmamalı... Kendinizi Nurten Ocak'ın yerine koyun ve bu tür sorumsuzlukları öyle değerlendirin... "19.01.2005 tarihinde M..... Turizm'in 2614 sefer sayılı otobüsüyle İstanbul'dan Gelibolu'ya seyahat etmek için bilet aldım. Bileti alırken, Gelibolu Otogarı ile iskele arasındaki 200-250 metrelik mesafeyi gecenin o saatinde tek başıma gidemeyeceğimi belirttim. Beşiktaş Şubesindeki bilet satan beyefendi bana otobüsün beni iskeleye kadar bırakacağını söyledi. Bunu ısrarla tekrarlattım çünkü elimde ağır valizlerim de vardı. Keşan'a varır varmaz şoföre ve muavine olayı anlattım, bakarız tarzı cevap verdiler. Lakin Gelibolu'ya gelince bırakamayacaklarını söylediler. Bana da valizimi alıp, o ıssız mesafeyi tek başıma gitmek kaldı. Ya orada başıma bir şey gelseydi kim sorumlu olacaktı?!. Bayram dönüşü için 22.01.2005 tarihinde Lapseki'den İstanbul'a bilet almaya yanımda annem ve babamla birlikte gittik. M..... ile gelişim sorunlu olduğu için önce diğer firmalara baktık. Yer olmayınca mecburen aynı şirketin 23.01.2005 tarihindeki saat 12:00 otobüsü için bilet almak istedim. Lapseki şubesindeki beyefendi, 25 numaralı koltuğun bana ayrıldığını belirterek ilgili çizelgeye adımı yazdı. Aynı kişi, bayram dolayısıyla bu ek sefer olduğu için bileti o günden kesemediklerini, otobüste verileceğini belirtti. İptal edilmesi ya da yerimin başkasına verilmesi gibi bir durum olmayacağına dair de defalarca sorduğum sorulara kesinlikle hayır cevabını aldım... Her ihtimale karşı 23.01.2005 tarihinde yanımda yine annem ve babam olmak üzere 11.00'de M..... Turizm'e gidip, biletimi alabilir miyim diye sordum. Bana yine aynı cevabı verdiler ve gemiye binin otobüs sizi Gelibolu'dan alacak dediler... Gelibolu'ya geldiğimde, otobüs iskelede bekliyordu. Valizimi verdim ve otobüse çıktım. 25 numarada çocuklarıyla oturan bayana, 25 numaranın bana ait olduğunu söyledim. Bayan, 'olur mu, ben bir hafta önceden aldım, 25 ve 26 numara benim' diye karşılık verdi. İndim, muavinin başında bir curcuna... Durumu anlatmaya çalıştım, biletin varsa gidersin dedi. Israrla anlatmaya çalışıyorum ama anlamıyorlar... Lapseki'yi arayın sorun diyorum, biz neden arayacakmışız diyorlar... Üstelik tek mağdur da ben değilim... Aynı koltuk numarasından iki tane bilet kesilmiş olan yolcular var... Ama onların biletleri (aynı biletten iki tane olmasına karşın!!) ellerinde olduğu için, bir şekilde onları otobüse tıktılar... Tıktılar diyorum, çünkü yapılan muamele aynen bu kelimeyle izah edilebilir. Valizimi zorla elime tutuşturdular... O hırsla arabaya tekme attım ve sinirden bayılma noktasına geldim. İskeleden otogara elimde o valizle ve hıçkıra hıçkıra ağlayarak M..... Turizm'in yazıhanesine gittim. Durumu izah ettim ama sesimi yükselterek konuştuğum için (bu durumda nasıl sakin olabileceksem!) iyi davranmadılar. İki saat ağladım! O soğukta başka bir firmanın yazıhanesinde tam 2 saat ve sürekli ağlayarak beklemek zorunda kaldım... O kadar ağladığıma mı, o ağır çantaları o kadar taşıdığıma mı, aldatıldığıma mı, psikolojimin alt üst edilmesine mi üzüleyim... Şu anda iş yerindeyim ve dünkü 1.5 saatlik ağlamamdan dolayı hâlâ bağrım ve gözlerim yanıyor... Olayı doğrulamak için Gelibolu'daki Truva Turizmin şubesini arayıp öğrenebilirsiniz... Çünkü oraya sığındım ve Truva Turizm'in 14.00 otobüsüyle geldim.. Mutlaka saat 5'te İstanbul'da olmam gerekebilirdi, hayati bir durum olabilirdi... Artık neye nasıl güveneceğimizi şaşırdığımız bir ülkedeyiz..." Müşteri memnuniyeti lafta kalmamalı, ilgililer mutlaka gereğini yapmalı...