Milli Eğitim Bakanlığı'nın dikkatine; Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okul ve kurumlara yönetici (Müdür, Şube Müdürü, Şef) seçme sınavı giriş şartları arasında; "Taksirli suçlar hariç, hapis cezalarına çarptırılmamış olmak" şartı yer almaktadır. Bu, ilk bakışta, idareci olacak kişinin devletin kanun ve kurallarına uymada daha dikkatli olması gerektiği gibi nedenlerle çok masum ve gerekli gibi görülebilir. Ama insanın başına bazen öyle olaylar geliyor ki, hiç suçlu olmadığı halde, 3-5 günlük de olsa hapis cezası alabiliyor. Mesela bir sokakta, bir parktasınız; bir sarhoş, ya da şehir magandası eşinize laf atıyor veya sarkıntılık yapıyor. Böyle bir durumda insan olmanın gereği, öncelikle adamın hareketlerini engellemeye çalışıyorsunuz, bu arada itişme kakışma oluyor. Sonra polise, mahkemeye başvuruyorsunuz. Bu arada karşı taraf da suçluluk psikolojisi içerisinde sizi suçluyor, kendisinin de dayak yediğini iddia ediyor. Adli Tıp size 10 günlük rapor veriyorsa, ona da 2-3 günlük rapor veriyor. Mahkeme sonucu karşı tarafa 4 ay hapis, size de 1 aylık hapis cezası veriliyor. Şimdi aklı başında bir erkek, eşine tacizde bulunulurken, hiçbir tepki göstermeden durabilir mi? Engellemeye kalkışması suç mudur? Sonuçta ceza aldım ve ömür boyu yöneticilik sınavına, bu yönetmelik gereği giremiyorum. Bu durum adil ve mantıklı mıdır? Bu yönetmeliği hazırlayanlar, acaba böyle bir hareketle karşılaşsalar ne yaparlar? Bunun gibi, kişinin gerçekten suç işleme kastı olmaksızın ceza alabildiği bir sürü durum vardır. Bugün devletimizin zirvesinde görev yapanlardan bazıları, çeşitli nedenlerle (Askeri ihtilaller vb.) ceza almış, hatta hapis yatmış olabilirler. Bunlar Bakan, Milletvekili, Başbakan, hatta Cumhurbaşkanı bile olabiliyorlar. Ancak aynı kişiler, müdürlük sınavına girmek isteseler giremeyecekler. Bu, mantıksız değil mi? Bu madde belki de şöyle olmalıydı; "Yüz kızartıcı bir suçtan dolayı (hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, cinsel taciz vb.) hapis cezası almamış olmak". Bu daha makul olmaz mıydı? Bu maddenin tekrar gözden geçirileceğini ümit ediyorum... ¥ M.H. Nedir bu kamyoncu esnafının çektiği? 09.06.2001 tarihinde, Bolu Taşkesti'den kamyonumla Kırklareli Demirköy'e gittim. Aynı gün dönüş yaptım. Saat 18.15 civarında Mahmutbey gişelerine giriş yaptım. Aynı yerde trafik ekipleri de vardı ve bu esnada görevli trafik polisi beni durdurdu. Ruhsatımı istedi ve ileri sağa çekmemi söyledi. Ben de istenileni yaptım, bunun sebebini sordum. Kamyonların saat 21:00'e kadar geçiş yasağının olduğunu söylediler. Ama TIR'lar gözlerimizin önünden geçiş yapıyordu. Bunun da sebebini sordum. Söylediklerine göre TIR'lar için yasak yokmuş. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu... Yoksa çifte standart mı uygulanıyor? Yetkililere sormak istiyorum; bu uygulamanın amacı ne? Kamyonlar trafiği aksatıyor da TIR'lar trafiği rahatlatıyor mu? Üstelik böyle bir yasağı gösteren herhangi bir levhaya da rastlayamadım. O gün orada 2.5 saat kadar 40-50 kadar kamyon ile bekletildik. Bu uygulamanın Türk ekonomisine darbe indirdiğine inanıyorum. Bu çağdışı uygulamalarla mı AB'ye gireceğiz? ¥ Yusuf Özdemir - BOLU Askerliğimizi erteleyemez misiniz? Ben, Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü 2000 yılı mezunu, öğretmen adayı bir gencim. Geçen sene görevime başlayamadım, bu sene öğretmenlik sınavına tekrar başvuru yaptım. Ama sınava gireceğim ayın sonunda (Temmuz dönemi) askerlik için sevke tabi olduğumu bildirdiler. Ne yapacağımı bilemiyorum. Askerden kaçma gibi bir niyetim asla yok. Amacım, öğretmen olarak göreve başladıktan sonra askere gitmek. Benim durumumda olan birçok aday olduğunu duydum. Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı'nın yardımını bekliyoruz. ¥ Sinan Yıldız Bir düzeltme 11 Haziran tarihli yazımda, Avcılar'da bir kişinin ölümüne yolaçan gecekondu yıkımı yapıldığını belirtmiştim. Sözkonusu yıkımın Küçük Çekmece'de yapıldığını ilgililerin hatırlatmasıyla öğrendim, bu yanlışımı düzeltiyorum.