Zehirlenmeleri kaygı ve ibretle izlemekteyiz

A -
A +

Aksaray'da başlayıp, başka illerimizde de görülen zehirlenme olayları hepimizi kaygılandırmaktadır. Bu zehirlenmenin en büyük sebebi olarak içme suyu görülmesine rağmen; Aksaray'daki yetkililerin, zehirlenmelerin sudan olmadığı, suyun analiz sonuçlarının temiz çıktığı şeklindeki açıklamaları, Sağlık Bakanlığı'ının açıklamaları ile çelişmekte. Bakanlık, açıklamasında, suda üç ayrı virüs bulunduğu bilgisi verilmektedir. İçme suları havzalarına yakın çöp alanlarının yapılması, zemin sızıntısı ile içme sularını kirletmektedir. Bu alanların yakılması ile çıkan duman içinde bulunan furan ve dioksin gibi kanserojen maddeler, halk sağlığı için ciddi tehditler oluşturmaktadır. Atık depolama alanlarında iyileştirme çalışmaları yapılmalı, tarımda kullanılan pestisitler, aşırı kimyasal gübre tüketimi engellenmeli, şebeke suyu güvenilir duruma gelinceye kadar, içme suyu olarak kullanılmamalı, Aksaray'ın Tuz Gölü havzasında olması ve tarımsal faaliyetlerin yoğunluğu nedeni ile, sudaki değerler mutlaka halkla şeffaf yöntemlerle paylaşılmalıdır. Kızılırmak suyunun İç Anadolu'da 6 ilin kanalizasyonunu ile kirlenmesi nedeni ile, Ankara'da da benzer sonuçlar doğabilir. Yıllardır uyarılarımızı dikkate almayan yetkililer, Hirfanlı Barajı havzasında kalan Kocabey Kavaklığını nihayet koruma altına almak için harekete geçtiler. Aksaray örneğinde de yetkililer uyarılarımıza kulak vermeli. Acil iletişim ve danışma hattı oluşturulmalı, sorumlular halka hesap vermelidir. Abidin Özkaymak (İç Anadolu Çevre Platformu Dönem Sözcüsü) Sen Türk olmayı ve Türkiye'de yaşamayı kolay mı sandın? Gazetenizin 21.04.2008 tarihli nüshasında, Serbest Kürsü'de H. Hüseyin Güzelşahin adlı okurunuzun serzenişine ben de katılıyorum. Yaşadığım zorluklardan iki örnek vermek istiyorum: 24.01.2003 tarihinde Antalya SSK'ya, 3201 sayılı yasaya göre emekli olmak için başvurdum. Ancak Şubat 2006 tarihi itibariyle, emeklilik dilekçem sonuca bağlandı. Tamı tamına 3 sene sürdü... Ben yurt dışında iken, yanlışlıkla bahçeme dikilen bir elektrik direğinin kaldırılıp uygun bir yere, yani 4 metre ileriye dikilmesi için, 16.10.2002 tarihinde Manavgat TEDAŞ idaresine yazılı müracaatta bulundum. Ancak, nice gidip gelmelerden, yalvarıp yakarmalardan sonra, 3 sene 355 gün sonra, elektrik direği uygun yere alınabilmiştir. Dükkanımda oturan kiracı, yazılı müracaatta bulunmama rağmen, 1993 yılından beri kullandığı elektriğin parasını vermemektedir. TEDAŞ Manavgat'a bunca gidip gelmeme rağmen, belirttiğim para yetkililerce alınamamıştır. Doğrusunu söyleyince de kendimi mahkemede hakimin karşısında buldum... Ey benim kardeşim H. Hüseyin Güzelşahin! Sen Türk olmayı ve Türkiye'de yaşamayı kolay mı sandın? Bu son cümleyi Eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel, Hitler Almanyası'ndan kaçıp Türkiye'ye gelen bir Alman bilim adamına söylemiştir... Mustafa Uslu Tersane kapatmak ÇÖZÜM değildir Gemi yapım, bakım ve onarım sanayimizde yaşanan beklenmeyen üretim artışı ve yeni tersane yatırımlarıyla birlikte; ölümlü, yaralanmalı üzücü iş kazaları da arttı. İşsizliğin giderek arttığı ülkemizde; emek yoğun bir iş kolu olan gemi sanayiinin bu yönü ile değil de, iş kazaları ile gündemde tutuluyor olması talihsizliktir. Yaşananlar, yalnızca işçilerin eğitimsiz oluşuna ya da bu iş kolunda hizmet vermek durumunda bırakılan taşeron işletmelerine bağlanamayacağı gibi, başlı başına tersane yatırımcılarına da yüklenemez. Gemi iş kolunda işçilerin çalışma şartlarının düzenlenmesi, uygulanması, gözetilmesi öncelikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sorumluğunda ve yetkisindedir. Tersaneler; aynı zamanda organizasyon yatırım ve faaliyetlerinin düzenlenmesi, uygulanması ve gözetimi açısından Denizcilik Müsteşarlığı sorumluluğundadır. Sırası ile tersane sahipleri, işveren temsilcileri, yöneticiler, taşeronlar, sendikalar ve işçiler bu düzenlemeler kapsamında sorumludurlar. Ülkede tepeden tırnağa bir sorumluluk zinciri kapsamında İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) anlayışının özümsenmesi ve benimsenmesi gerekir. Gemi inşa sanayiinin dünyadaki gelişmelere paralel olarak, ülkemizdeki hızlı ve plansız gelişimi, tersanelerimizi fiziki şartların zorlandığı ortamlarda imalat yapmaya yöneltirken, iş güvenliğine gereken önem verilmemiştir. Ülkemizdeki trafik kazalarına bağlı ölümlerin uygar dünya istatistiklerinin çok üzerinde olmasına rağmen, kimsenin aklına yolların trafiğe kapatılması gelmezken; tersanelerdeki iş kazalarına, tersaneleri kapatarak çözüm bulmak düşündürücüdür. Gemi mühendisliği; sektörde tasarım, planlama ve üretim aşamalarında bu iş kolunun iş sağlığı ve güvenliği risklerini en iyi değerlendirebilecek ve çözümler ortaya koyabilecek bir meslek dalıdır. Oda'mız; İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kültürünün en üst kademeden en alt kademeye kadar benimsenmesinde üstüne düşeni; ülke, kamu ve meslek yararı doğrultusunda gerçekleştirmeye gönüllüdür. Bugünden yarına anlık tedbirler ile çözülmesi mümkün olmayan bu meseleye bir linç kültürü ile yaklaşılmaması gerekir. Bireysel emniyet eksikliği ve tedbirsizlik ülkemizin bir kültür problemidir. Geçtiğimiz yıl 3 günlük bir dini bayram süresince tedbirsizlik sonucu meydana gelen kazalarda ölenlerin sayısı Türk Gemi İnşa Sanayiinin 50 yıllık mazisinde ölenlerden fazladır. Güçlükle meydana getirdiğimiz bu ulusal kazanç kapımızın ıslah edilmektense batırılması hiç kimseye yarar sağlamayacaktır. Muzaffer Erdal Kılıç (Gemi Mühendisleri Odası Genel Sekreteri)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.