Zeytin alanlarındaki madenler çıkarılabilmeli, sonra da zeytin fidanları dikilmelidir

A -
A +

Zeytinlik alanların topraklarımızın %1.1'i kadar olduğu söylenmekte, bazı çevrelerce bu alanlarda yapılabilecek madencilik önemsenmemektedir. Diğer taraftan sit, turizm alanları, meralar, su toplama havzaları gibi madenciliğin kısıtlandığı alanlar için de aynı şeyler söylenmektedir. Kaldı ki, zeytin ağaçları etrafında, "Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun"un getirdiği 3 km'lik faaliyet kısıtlayıcı koruma alanları göz önüne alındığında, zeytinlikler topraklarımızın yaklaşık % 10'unu kaplamaktadır. Kısıtlama getirilmiş bu alanlar yan yana getirildiğinde, ülkemizde madencilik yapılabilecek alan kalmamaktadır. Ülkemizde ruhsatlı maden alanı yaklaşık olarak 225 bin hektardır. Bu da Türkiye alanının ancak %0.3'üdür. İddia edildiği gibi, madencilik ülkemizin doğasını tahrip eden bir faaliyet değildir. Ülkemizde, madencilik yapılan alanların tekrar kazanımı ile ilgili uygulamalar, uzun yıllardan bu yana artarak süregelmektedir. Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü, üretim alanlarının hemen hemen tamamında, üretim sonrası ağaçlandırma yapmaktadır. Zeytin fidanları kesilerek, yazlık ve konut yapılan alanlarda bir daha zeytincilik yapmak mümkün değildir. Madencilik yapılan alanlara, faaliyet sonrası, zeytin fidanları dikmek mümkündür. Madencilikle zeytincilik faaliyetleri arasındaki en belirgin farklılık, zeytin ağacı dikmek için yer seçeneklerinizin olması, ancak madenciliğin yapılması için yer seçeneğinizin olmaması, madenin bulunduğu yerde üretilmesi mecburiyetidir. Ülkemizde yapılan zeytinciliğe bakıldığında, modern fidanlıkların yanı sıra, dağlarda kendiliğinden yetişmiş zeytin ağaçlarını görmekteyiz. Bu ağaçların ve alanların ıslah edilmesi gerekmektedir. Islah çalışmalarını, kanunlarla zeytinliklere 3 kilometre yaklaşmayı yasaklamakla gerçekleştirmek mümkün değildir. Islah işlemi için belirli bir kaynağa ihtiyaç vardır. Orman ağaçlandırmasına, madencimiz yıllardan bu yana kanun ile getirilmiş aidatlarla katkı sağlamıştır. Yasal düzenlemelerle, zeytin ağacı olan yerlerde, belirli kurallarla madencilik yapılabilmeli; yapılan madencilikten yasal yollarla sağlanan gelirler de zeytinliklerin ve zeytin ağaçlarının ıslah edilmesinde, yeni zeytin fidanlıklarının oluşturulmasında kullanılmalıdır. Gelecekte üretim teknolojilerinin gelişeceği, madenlerimizin daha sonraki yıllarda, teknolojiler geliştiğinde üretilmesinin daha ekonomik olacağını savunmanın hiçbir bilimsel dayanağı ve gerçekçi yönü yoktur. Bu iddia, ülkemizde madenciliğin yapılmasını engellemek isteyenlerin arkasına sığındığı, içi boş bir slogandır. Madenler üretilmeli, sanayi ile entegrasyonu sağlanmalı, ülke ekonomisine kazandırılmalıdır. Kalkınmanın temeli sanayileşme, sanayileşmenin olmazsa olmazı da madenciliktir. Kendi madenini üreterek sanayisini kurmayan bir ülke dışa bağımlılıktan kurtulamaz. > Necati Yıldız (Maden Yük. Müh.-Madencilik Bülteni) Ormanların tükenmesine seyirci kalmayalım Yeri gelince "bizim" dediğimiz bu vatan toprakları için el emeğimiz, göz nurumuz olmayacak mı? Dikkatsizliğimiz veya bazı art niyetliler yüzünden ormanlarımız günden güne tükeniyor, kül oluyor. Vatandaş olarak, birey olarak bir şeyler yapmalıyız. Mesela; mayıs, haziran aylarında selvi çam ve çam fıstığının kozalarını toplayıp, bir süre güneşin altında tutup, çıkan çekirdeklerini o an veya kışa girerken müsait yerlere serperek eksek... Kasım ve aralık aylarında yelpaze ve limon selvi benzerlerinin de tohumlarını alıp gereğini yapsak. Yazın tükettiğimiz meyvelerin çekirdeklerini yanan orman alanlarına, kırlara serpsek... Gelin elimizden geldiği kadar bunları yapalım, ormanımızın, yeşilin tükenmesine engel olalım. Bu sorumluluk sadece Orman Bakanlığı'nın olmamalı. Vatanımızı sevdiğimizi bu şekilde fiili olarak gösterelim... Reşat Çavuş-BALIKESİR Emekli, artan millî gelirden payını ne zaman alacak? Ben bir memur emeklisiyim. Ülkemizde millî gelirin yükselmesi gibi güzel gelişmeler oluyor. Ama her nedense, biz emeklilerin maaşlarına, enflasyon oranının üzerinde zam verilerek, gelişmişlik ve refah payı ilave edilmiyor. Girmek için mücadele ettiğimiz Avrupa Birliği'nde, en sıradan işçi emeklisinin aldığı maaşın yarısının bile, Türkiye'de orta dereceli bir memur emeklisine verilmemesi ayıbımız olmalıdır. Bizler, "beterin de beteri vardır" diyerek, kaderine razı olan, kanaatkâr, inançlı Anadolu insanıyız. Daima varlığımızla yetinmeyi asalet sayarız. Ancak, göz göre göre yapılan bazı haksızlıkların düzeltilmesini de, sabırsızlıkla bekliyoruz. > Muzaffer Sargın-KÜTAHYA

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.