İş, güç, derken zaman da, ömrümüz de hızla geçiyor. Hayat şartları hepimizi o kadar zorluyor ki bazen istesek de etrafa bir faydamız dokunamıyor. Eş dost toplantısında şu konuşmaları eminim siz de duymuş veya arkadaşlarınızla zaman zaman kendiniz bile yapmışsınızdır; "Keşke gönüllü bir kuruluşun üyesi olsam, çocuklara, yaşlılara destek olabilsem, bir hayır kurumuna faydam olsa, muhtaçlar için çalışsam, birileri için bir şeyler yapsam..." Keşke.... Keşke yapabilsek, keşke herkes kendinden daha zayıf olanlar için küçük de olsa bir şeyler yapabilse ve bizler sadece alarak değil, vererek de mutlu olmanın yollarını bulabilsek. Kim bilir, belki de yapabiliriz. Belki de harekete geçmek için küçük bir kıvılcım bekliyoruzdur. Belki biz de bir gönüllü kuruluşun üyesi olarak, tabiata, çocuklara, yaşlılara, hastalara destek olabiliriz. Önemli olan istek ve iyi bir zaman planlaması. Uzmanlara göre, bu tür faaliyetlerin destek gören kişinin dışında, gönüllünün sosyalleşmesi, olaylara bakışı, kişisel gelişimi ve maneviyatı üzerinde de büyük faydaları var. Gönüllü olmak Bir okuyucumuzun, "Bölgemizdeki Çocuk Esirgeme Kurumu'nda gönüllü çalıştım. Bu sırada empatinin, yani kişinin karşısındaki insanın ayakkabılarını giyerek onun içinde bulunduğu şartlardan olaylara bakmasının, ne demek olduğunu öğrendim" sözleri de bu görüşü destekliyor. Gönüllü çalışmak, ne kadar içten bir kelime değil mi? Adı üstünde gönülden, karşılıksız, hiç bir şey beklemeden bir şeyler yapmak... Ve bunun sonucunda elde edilen kazançlar neler acaba? Gönüllülük kavramı, dünyada da gün geçtikçe önem kazanıyor. Bu durumun sebebi sıkıntıların artması mı yoksa insanların bilinç seviyelerinin yükselmesi mi tartışılır; ancak gerçek olan şu ki; karşılık beklemeksizin zevkle, isteyerek toplum yararına bir şeyler yapmaktır "gönüllülük". Gönüllü çalışmalar içerisinde insanlar topluma, birilerine ve bir şeylere yararlı olmanın hazzını yaşarlar. Gönüllülükte ilişkileri yönetebilmek vardır. İletişim temel malzemedir ve kişiyi sosyalleştirir. Güven duygusunu geliştirir. Kendiniz gibi düşünen insanlarla bir araya gelmenize yardımcı olarak ait olma duygumuza biraz da olsa dayanak oluşturur. Çok çeşitli sivil toplum kuruluşları "gönüllülük" esasıyla büyük işler başarmıştır. Bugün dünyada yaklaşık 13 binin üstünde aktif sivil toplum kuruluşun bulunduğu tahmin ediliyor. Eğer siz de "gönüllülük" esasıyla birilerinin hayatında bir değişiklik yapmak istiyorsanız, bir gülümsemeye, sıcak bir elin dokunmasına, sevilmeye ve ilgiye, güzel bir söze, anlaşılmaya, hoşgörüye, takdir edilmeye, önem verilmeye, hatırlanmaya ihtiyacı olan birilerini arıyorsanız, kimsesiz bebeklere, çocuklara şefkat elinizi uzatabilirsiniz. Onlar her zaman oradalar. Hatta oradaydılar, fakat son zamanlardaki olaylarla bir kere daha gündeme geldiler ve sosyal hayatımızın bu kanayan yarası bir anda daha çok konuşulur oldu. Onların sevgiye ihtiyacı var Çocuklar bizim geleceğimizdir. Sevgi ve ilgi gören çocuk sağlıklı, mutlu ve başarılı bir birey olarak yetişir. Sağlıklı, mutlu ve başarılı bireyler sağlıklı, mutlu ve başarılı toplumları oluştururlar. Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi, duygusal ve zihinsel açıdan sağlıklı yetişebilmesi, öğrenebilmesi ve başarılı olabilmesi için sevgi ve ilgiye ihtiyacı vardır. Bebekler doğdukları ilk andan itibaren hızla öğrenmeye başlarlar. Beyin bütün gelişmesini çocuk iki yaşına gelene kadar hemen hemen tamamlar. Bu sebeple çocuğun ilk yılları oldukça önemlidir. Bebeğin beş duyusu olan koklama, duyma, görme, tatma ve temas ile hissetme duyuları doğduğu andan itibaren çalışmaya başlar. Bu sebeple doğduğu andan itibaren ten teması, tanıdık bir ses duyması, tanıdık bir yüz görmesi çocuk için çok önemlidir. Ben bu yazıyı sıcak bir odada yazıyorum. Bir çok ihtiyacım karşılanıyor. Dışarıda yağmur hiç durmadan yağıyor. Ben anne, baba, kardeş, dayı, teyze sevgisiyle, ilgisiyle büyüdüm. Bir yanım ve yanlarım hiç kırık olmadı. Orda bir yerlerde bir yanı kırıklar var. Odalarının penceresinden benimle aynı yağmuru seyrediyorlar. Hiç durmadan yağan yağmura mahsun gözlerle sevgiye aç bakıyorlar. Hep birilerini, hiç gelmeyecek birilerini bekliyorlar. Birilerinin birisi olmak için hiç durmadan yağan yağmura aldırmaksızın dışarı çıkmalıyım. Penceremden dışarı bakıyorum. Yağmur hiç durmadı.... ------ TANIDIK BİR SES, TEN GÖZ, KOKU... Bebeğin hayatındaki en önemli şeylerden biri karşılık almasıdır. Tanıdık bir ses, ten ve göz teması ile karşılık alan çocuk sevildiğini, güvenlik içinde olduğunu ve kabul edildiğini hisseder. Bu da özgüveninin gelişmesinde büyük bir rol oynar. Gerek kız çocuğu gerekse erkek çocuğu olsun beslenmesinin ve iyi bakımının yanı sıra fiziksel, zihinsel ve duygusal açıdan sağlıklı gelişebilmeleri için ihtiyaçları birbirinin aynıdır; her ikisinin de kucaklanmaya, oynamaya, sevilmeye, ilgiye ve kabul edilmeye ihtiyacı vardır. Bir çocuğun hayatında değişiklik yapmak sizin elinizde. Neler yapılabilir diyorsanız? Öncelikle size en yakın bir yuva ile irtibata geçip size nerede ihtiyaçları olduğunu öğrenebilirsiniz. Sonra da, gönüllü annelik (babalık, ablalık, ağabeylik) bebeklere yemek yedirmek, banyolarını yaptırmakta yardımcı olmak, 0-6 yaş grubuna ve yaşı büyük olan diğer çocuklara kitap okumak, çocuklarla oynamak, konuşmak, derslerinde ve ödevlerinde yardımcı olmak gibi işler yapabi- lirsiniz. ------ > Okuyucu mektubu ÜDS hakkında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde doktora yapan bir okuyucumuz, doktora eğitiminin sonuna geldiğini, uzun hazırlanmasına rağmen İngilizce yeterlilik için ÜDS'den gerekli notu bir türlü alamadığını, zor durumda olduğunu, ne yapması gerektiğini soruyor. Değerli okuyucumuz; Sorunuzu bu konuda uzun zamandır hizmet veren "kpds-uds.com"un uzmalarına sorduk. Size tavsiyeleri şöyle: "Bu durumda olan birçok arkadaşımız var. Gerçekten de bu sınavlar hedefleriyle kendileri arasında ciddi bir engel. Bu arkadaşımızın sınava nasıl hazırlandığını bilmiyoruz. Fakat, genel bir hatayı biliyoruz: O da arkadaşlarımızın bu sınavı diğer sınavlar gibi görmeleri ve sınavın kendisine göre hazırlanmaları. Halbuki, yapılması gereken yabancı dilinize olan hakimiyetinizi gelişmektir. Bu konuda en güzel örnek ÖSS Türkçe bölümüdür. Nasıl ki bu öğrencilerin Türkçe'ye olan hakimiyetlerini ölçüyorsa KPDS veya ÜDS de yabancı dil hakimiyetini ölçüyor. Bu sınavlara sadece dilbilgisi, kelime veya daha önceki yıllarda çıkmış soruları çözerek hazırlanmak yeterli değildir." > Kahvenizi nasıl alırsınız? İş hayatında önemli yerlere gelmiş bir grup eski mezun arkadaş, üniversitedeki hocalarından birini ziyarete gitmiş. Çeşitli konular konuşulduktan sonra sohbet, işlerin verdiği stres ve hayatın zorluklarına gelmiş... Üniversite hocası ziyaretçilerine kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş ve değişik boy, renk ve kalitede birçok fincanın bulunduğu bir tepsiyle geri dönmüş. Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup kahvelerini oradan almalarını söylemiş. Tüm eski ögrenciler kahvelerini alıp koltuklarına döndüğünde hocaları onlara şunu söylemiş: "Farkına vardınız mı bilmem, zarif görünümlü, güzel, pahalı fincanların hepsi alındı, masada yalnızca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldı. Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal ama işte bu, demin bahsettiğiniz problemlerinizin ve stresin sebebi. Hepinizin istediği fincan değil, kahve iken, bilinçli olarak her biriniz birbirinizin aldığı fıncanları gözleyerek daha iyi olan fıncanları almaya uğraştınız. Hayat kahve ise iş, para ve mevki; fincandır. Bunlar yalnızca hayatı tutmaya yarayan araçlardır ama hayatın kalitesi bunlara göre değişmez. Bazen yalnızca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini çıkarmayı unutabilirsiniz...." ------ Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi, Gençlerin Dünyası Köşesi, 29 Ekim Caddesi No: 23 Yenibosna, İstanbul e-mail: betul.altinbasak@tg.com.tr Fax: 0 212 454 31 00