DÜNYAYA HİZMET VERİYOR Bu hafta Pazar Kahvemizin konuğu çok özel bir insan. Prof. Dr. Teksen Çamlıbel. Kendisini özel yapan sadece mesleğindeki başarısı, hocaların hocası olması gibi değerleri değil, tüm bu birikimleriyle birçok ailenin hiç umudu yokken mutlu olmasına, evlerine neşeli gülücüklerin girmesine, yüzlerinin gülmesine aracılık etmiş olması da bana göre. Belki de o yüzden kendi yüzü de bir başka gülüyor, gözlerinin içindeki parlaklık, her dünyaya gelen güzel bebeğin, dünyanın en büyük hazinesine kavuşan ebeveynlerin ışıltısından bir parça alıyor. Biz kendisini, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni birincilikle bitirmiş olması, Johns Hopkins Hospital ve Medical Collage of Ohio'da ihtisas yapması, üst ihtisasını jinekolojik onkoloji (kadın kanserleri) de yaparak öğretim üyesi olması, yurda döndükten sonra Marmara Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümünü kurması gibi çok büyük başarılara sahip olmasından daha çok, ülkemizde özel bir hastanede tüp bebek uygulamasını yapan ilk doktor olarak tanıdık ve çok sevdik. Bugün halen kuruculuğunu kendisinin yaptığı Jinemed'de, sadece ülkemizden değil dünyadan birçok ailenin çocuk sahibi olması, erken teşhis ile rahim ağzı, meme kanserlerinden korunabilmesi için ekibiyle birlikte çalışmalarını sürdürüyor. Yılın ilk Pazar Kahvesinde, hocamız konuğumuz olsun istedik bizi kırmadı, katıldı. Buyurun efendim uzun sohbetimizden sayfamıza yansıyanlara. 2011 size sağlık, mutluluk ve kalbinizdekileri getirsin... ABD'DEN HASTA GELİYOR Türkiye'de ilk defa tüp bebek uygulamasını özel bir kurumda yapan isim Prof. Dr. Teksen Çamlıbel. Bugüne kadar binlerce kadının annelik duygusunu yaşamasına aracılık eden Çamlıbel, Türkiye'nin bu konuda bir hayli geliştiğini söylüyor, "ABD'den bile gelen hastamız var" diyor. TOPLUM BASKISI VAR Anadolu'da çocuğu olmayan kadınların toplum baskısına maruz kaldığını anlatan Prof. Dr. Çamlıbel, "Yaptığımız bir ankette kadınların yüzde 40'ı eşlerinin ve çevrelerinin baskısıyla tedaviye geldiğini belirtti. Dolayısıyla, tüp bebek uygulamalarıyla evlilikler kurtuldu" şeklinde konuşuyor. YÜZDE 70 BAŞARI BEKLİYORUZ Prof. Dr. Teksen Çamlıbel, ülkemizde ve dünyada tüp bebek konusunda yaşanan gelişmelere anlattı. Çamlıbel, "Günümüzde artık tüp bebek uygulamalarındaki başarı oranı çok arttı. Gelecek yıllarda yüzde 60- 70 başarı hedefleniyor" dedi. Tüp bebeğin ilk uygulayıcısı olmak nasıl bir duygu? Uygulamada dünyayla aramızda bir fark var mı? Tüp bebek uygulaması dünyada ilk kez 1978'de İngiltere'de yapıldı. Bizde ise Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde 1987'de uygulandı. Benim uygulamam İstanbul'da bir özel merkezdeki ilk uygulamadır. 1988'de Amerika'dan ülkeye yeni dönmüş ve Internatiol Hospital'dan teklif almıştım. Hastane yeni kuruluyordu. Hatta merhum Turgut Özal'ın da desteği çok büyüktü. Hastanede tüp bebek merkezi de olsun isteniyordu. Bunun için İngiltere'den bir ekiple anlaştık. 90 yılında ilk gebeliklerimizi aldık. Gerçekten çok heyecanlı ve mutlu yıllardı. İlk tüp bebek bana hâlâ kart yolluyor, resimlerini gönderiyor. O dönem ilk ayki pakette 10 bebek tuttu. Sapasağlam çocuklar oldular. İlk uygulamaların ardından da yüzlerce gebelik almaya başladık. Ancak işin başında çok kötü günlerimiz de oldu. LOS ANGELESLİ HASTAMIZ VAR Ne gibi? Bazı çevrelerce kabulü çok güç oldu. Mesela "Acaba böyle bir uygulama dini açıdan caiz midir?" diye fetva almakta zorlandık. Daha sonra fetvayı almamıza rağmen tehdit edildiğim, konuşturulmadığım çok olayla da karşılaştım. Mesela, bir gün Sultanahmet'te bir salonda konuşmam engellendi. Konuşturulmadım. İşte böyle günlerden geçti Türkiye. İşin öncüsü olduğum için başlangıçta paratoner vazifesi gördüm. Televizyonlarda, gazetelerde "Kadın ve erkeğin hücresini alarak işlem yapıyoruz, dini açıdan ters bir şey yoktur" diye çok anlatmaya çalıştık. Türk halkına bunu kabul ettirmek başlangıçta çok zor olsa da bugün gelinen noktaya bakıldığında 130 tüp bebek merkezi var ve 40-45 bin uygulama yapılıyor. Bugün Amerika'dan bile bizim merkezimize hasta geliyor, Türkiye'yi başarılı buluyorlar. Ne noktadan, nereye geldik diye çok mutluyuz. Gelinen her aşama terimizle, emeğimizle gelişti. O günlerden beri tüp bebek teknolojisi çok gelişti sanırım. Elbette. İşin teknolojisi 4-5 misli iyi hale geldi. O dönemde her denemeye % 10- 15 şans veriyorduk. Bu gün %50- 60 arası şans var. Binlerce hasta geliyor. Öyle hastalar var ki, kadın ve erkeğin neredeyse yüzde yüz hiçbir zaman çocuğu olmayacak. Ama küçük de olsa bir ümit varsa, elimizdeki bütün imkanları kullanıyoruz. Eskiden maliyetler çok yüksekti; bugün uygulama fiyatları da geçmişe göre uygun hale geldi; ucuzladı, yaygınlaştı, insanlar bilinçlendi. Ayda 100 hastaya uygulama yaparken bu gün sayı binlerle ifade ediliyor. Los Angeles'ten, Atlanta'dan hastalar geliyor. DEVLET DESTEĞİ ELE ALINMALI Tüp bebek tedavisinin ödemesi de devlet kapsamına girdi artık. Evet, ama ben şartları yeteri kadar adil bulmuyorum; düzeltilmesi gereken yanların da çok olduğunu düşünüyorum. Dünyada da devletlerin bu konudaki görüşü giderek değişiyor, daha fazla katkı sağlıyorlar. Bizde bu katkıyı az ve şartları ağır buluyorum. Devletin ödeme yapabilmesi için 38 yaşını geçmeyeceksiniz. Peki, neye göre 38 yaş? Tesadüfî bir yaş limitiyle hareket edilmemelidir ve limit biraz daha yukarıya çekilmelidir. Ya da anne adayı gençse mesela, 2 lira ödeyebilirsiniz, diğerini yaşından dolayı riskli buluyorsanız 1 lira ödeyebilirsiniz. Üstelik sadece 2 tane uygulamaya izin veriyor ve 1 çocuğunuz varsa ikinci uygulamayı da ödemiyor. Hatta eşiniz daha önce evlenip ayrılmışsa ve çocuğu varsa size yine ödeme yapılmıyor. Bence bu kriterler yeniden gözden geçirilmelidir. Sanırım çocuk sahibi olmakta problem yaşayan çiftlerin sayısı günümüzde oldukça fazla. Maalesef. Ben tüp bebek uygulamalarının gelecekteki yerinin çok daha fazla olacağını düşünüyorum. Değişen dünyada kadınların evlenme yaşı ileriye gitti. Kadınlar, çalışma hayatına daha çok girdiği ve kariyerini önemsediği için, ilerleyen yıllarda çocuk sahibi olmak güçleşiyor. Erkek de artık geç evleniyor. Ülkemizde evlilik yaşı ortalama son on yılda 3 yıl ileriye gitti. Erkekler daha çok sigara içiyor ve daha şişman. Toksin maddelere daha fazla maruzlar. Bunların hepsi kısırlığı artırıcı faktörler. Oysa bir kadının sağlıklı doğurganlık yaşı binlerce yıldır hâlâ aynı. O yüzden tüp bebek uygulamalarına güvenip annelik yaşını ileriye atmak hiç doğru değil. Kırk yaşından sonra bir kadının gebelik yaşaması yüzde 1 ile beş arası bir orana düşüyor. Gazetelerde, televizyonlarda 50, hatta 60 yaşında anne oldu gibi haberler çıkıyor. Bu gebeliklerin hiç birisi kendi yumurtası ile değil. Bana gelen genç çiftlere diyorum ki "Annenizin menopoz yaşını öğrenin ve en geç bu yaşın 10 yıl öncesinde anne olmaya bakın." MUTSUZLUKLAR AZALDI Özellikle Anadolu'da kadın için çocuk doğurmamış olmak ciddi bir sıkıntı. Evet, Anadolu'dan çok sayıda hasta var. Biz çocuk seven ve erkeğin dominant olduğu kültüre sahip bir milletiz. Özellikle kırsalda erkekler "Ben iyiyim hanımda kusur var" diye düşünüyor. Kendine durumu hiç kondurmuyor. İlginçtir, hastalarımız içinde hanımlara bir anket yaptık. Sonuç bizi çok şaşırttı. Kadınların % 40 kadar ciddi bir kısmı eşlerinin ve çevrelerinin baskısıyla geldiklerini belirtti. Çevrenin çocuk sahibi olmaya baktığı güç, ortada. Dolayısıyla, tüp bebek uygulamalarıyla evlilikler kurtuldu. Bu yüzden depresyona girmiş birçok çiftin mutsuzluğu azaltıldı. Bundan 20 yıl önce insanlar "Allah vermedi" deyip mevcut durumuna razı oluyordu. Ancak günümüzde artık tüp bebek sayısı da uygulamalardaki başarı oranı da çok arttı. Gelecek yıllarda 60- 70 başarı hedefleniyor. KOSOVA VE ERBİL'DE DE MERKEZ AÇTI Hocam, sevimsiz bir konu ama rahim ağzı kanserinin sayısında bir hayli artış var sanırım. Evet, ülkemizde her gün iki kadın rahim ağzı kanserinden hayatını kaybediyor. Son yıllarda keşfedilen HPV dediğimiz insan siğil virüsü buna sebep oluyor. Düzenli olarak simir (smear) testi yaptırılmalıdır. Buradaki en büyük yenilik rahim ağzı kanseri aşısıdır. Herkese şiddetle tavsiye ediyorum bu aşıyı. Amerikanlılar çocuklarına 9 yaşında başlıyor. Bizde devlet henüz karşılamıyor. Aşı ilk çıktığında 26 yaşına kadar deniyordu. Şimdi 9- 45 yaş arası deniyor. Mutlaka yapılmalıdır. Rahim ağzı kanseri birden gelmiyor. Ön hücreleri var. 3-5 sene yavaş yavaş büyüyor. Virüsün yaptığı anlaşılan tek kanser türü. Bu virüs bir tek rahim ağzı kanseri yapmıyor. Vajinada da, kalın bağırsak, bademcik, yemek borusu gibi birçok alanda da kansere sebep olabiliyor. Dünyada kanserlerin yüzde 10'u bu virüsten kaynaklanıyor ve bu çok ciddi bir rakam. O yüzden dünya sağlık örgütü şimdi erkelere de bu aşıyı tavsiye ediyor. Çünkü erkeklerde de penis kanseri, makat kanserine karşı koruyor. MEME KANSERİNİ İHMAL ETMEYİN Meme kanseri de ciddi bir risk... Evet, her yedi kadından birisinin hayatının bir aşmasında denk geliyor. Ailenizde meme kanseri yoksa otuz beş yaşında ilk mamografinizi yaptırdıktan sonra 50 yaşına kadar iki senede bir, 50'den sonra senede bir çektirmeye devam edin. Mamografi de bir nokta kadar kanserli hücre yakalanabiliyor. Ele gelmeye başlamış bir kitle 5 yıldır orada demektir. Dolayısıyla mamografide yakalanan kanser hayat kurtarır. Üstelik mamografide alınan ışın Uludağ'da beş gün geçirdiğinizde alınan kozmik radyasyonla aynıdır. Meme kanseri yumurtalık kanseri ile yakın bir akrabalığı vardır ve memede çıkınca, rahim, yumurtalık, kalın bağırsağında kontrol edilmesi gerekir. Biraz da Jinemed'i anlatsanız bize... Jinemed'ten önce 2000 yılında Kalamış Tıp ve Tüp Bebek Merkezi'ni, ardından 2005 yılında da Jinemed Hospital ve Jinemed Tüp Bebek Merkezleri'ni kurduk. Bursa'da iki merkezimiz var. Bugün baktığımızda her branştan uzman doktorumuzla "Biz ailenizin hastanesiyiz" diyoruz. Kadın doğumu daha ünlü olan ama birçok uzmanlığın olduğu bir hastaneyiz ve özellikle estetik cerrahide de kendimize çok güveniyoruz. Ayrıca Erbil ve Kosova'da da tüp bebek merkezimiz var.