Altı ay sonra piyasa rahatlar

A -
A +
PAZAR KAHVESİ Betül Altınbaşak / betul.altinbasak@tg.com.tr İTO BAŞKANI EKONOMİYİ GAZETEMİZE DEĞERLENDİRDİ "Dünyada çözümler hızla yayılıyor. Şimdi sıra finansal krizin reel ekonomiye olan etkisinin kaldırılmasında. İkinci altı aydan sonra piyasalarda ciddi bir toparlanma bekliyoruz"Altı ay sonra piyasa rahatlarSunuş İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden birisi. Aynı zamanda da büyük bir ticaret merkezi. Ülke ekonomimizin kalbi. Bu hafta Pazar Kahvesinde işte böyle bir şehrin, Ticaret Odasının Başkanını misafir ettik. Sayın Murat Yalçıntaş 127 yıllık geçmişi ve 300 bin aktif üyesi olan İstanbul Ticaret Odasının başkanlığını 4 yıldır başarı ile yürütüyor. Türkiye'nin en köklü ve büyük odası olan İstanbul Ticaret Odasının başkanlığı büyük ölçüde sorumluluk gerektiriyor ve bir o ölçüde de zor. Fakat Sayın Yalçıntaş dinamizmi ve başarılı geçmişinin verdiği güç ile bu çetin görevin üstesinden gelmeyi bilmiş. Kendisiyle İstanbul'un güzel manzarasında çalışmaları, içinde bulunduğumuz ekonomik kriz dahil markalaşma gibi birçok konuyu konuştuk. >> Dünyanın en büyük ticari merkezlerinden birisinin 4 yıldır Ticaret Odası Başkanısınız. Evet, İTO dünyanın en büyük 5 ticaret odasından birisidir. 15 Mart 2005'te göreve geldik ve arkadaşlarımızla beraber o günden bugüne uğraşıyoruz. Bu görev esnasında ağırlıklı olarak yapmaya çalıştığımız şey bir ortak akıl oluşturmak oldu. Odayı üye odaklı yönetmeye çalıştık. Yaptığımız çalışmalar doğrudan doğruya üyeye bir fayda getirsin istedik. >> İTO üyelerine kredi verilecek mi? Evet, bütçemizde fazla duran 30 milyon TL'yi, düşük faizli kredi olarak üyelerimize kullandıracağız. İlgili bakanlıkla gerekli yazışmaları yaptık. Halk Bankası aracılığıyla İTO üyelerine düşük faizli kredi olarak kullandıracağız. >> "Alışveriş için gün bugündür" diyerek bir kampanya başlattınız. Evet, başarılı da olduk. Büyükşehir Belediyesi ve 14 bin şirketin katılımıyla tüketiciyi krizin olumsuz etkilerinden çıkartmayı hedefledik. Sektörel olarak değişmekle birlikte sektörde % 20 ile % 50 arasında iyileşme oldu. Ortalaması % 30'dur. İstanbul'un ticari hayatında bir canlılık oldu. İçinde bulunduğumuz şartlarda tüketicinin morale ihtiyacı vardı; biz de "piyasalara canlılık gelsin" diye birçok oda ile işbirliği içerisinde böyle bir kampanya başlattık. STOKLAR ERİTİLİYOR >> Çok ciddi indirimler gerçekleşti; bu ürünler olduğundan çok yüksek fiyatlara mı satılıyordu? Normal bir tüketici mantığı ile baktığınızda, mesela; bazen bu kampanya dışında da %60 -%70 indirimler görüyorsunuz. Bu sefer siz de diyorsunuz ki, "Bu adam normal fiyatının üstüne çok ciddi kâr koymuş ki şimdi bu fiyata satabiliyor." Ancak burada bir kaç noktayı iyi bilmek gerekiyor. Bunlardan birincisi: eğer firmaların elinde stok varsa ve stoku eritemeyeceğini düşünüyorsa ne pahasına olursa olsun bu ürünü elinden çıkartmak ve üretim yapabilmek için ham madde almak ister. Dolayısıyla stoklarınızla indirimler arasında doğrudan doğruya bir ilişki vardır. Özellikle giyim sanayinde çok büyük indirimler yapılır. Çünkü sattığınız ürünün dönemleri, modası vardır. Elinizdeki malı eritmiş olmanız çok önemlidir. Yazın sıcağında kalın palto, kışın da mayo satamazsınız. Malın paraya dönüşmesi gerekir. Bu indirimlerde ikinci önemli nokta: insanların sattıkları malların ham maddelerini ne zaman aldıkları ve buna bağlı nakit akışlarını nasıl ayarladıklarıdır. Bunlara bağlı olarak yüksek indirimler olur. >> Krizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Krizin en önemli sebebi özellikle batı dünyasındaki aşırı tüketim ve aşırı kazanç hırsı oldu. Patlama noktası da insanların kâğıt üzerinde çok fazla risk alarak çok fazla para kazanmaya çalışmalarıdır. Normal şartlarda siz bir üretim yaparsınız buna karşılık belli bir para kazanırsınız; ürettiğinizin üzerine belli bir kâr koyarsınız; bu kâr üzerinden satarsınız. Bu normal ve işleyen bir sistemdir. Fakat özellikle son 5 yılda finans piyasaları üzerinden, dolayısıyla sanal anlamda öylesine bir para kazanma hırsı, öylesine bir sistem kuruldu ki, bu durum bugünkü yıkımı getirdi. Şimdi bugün geldiğimiz noktada bu sanal piyasalar üzerinden para kazanmaya yönelik sistemin özünü değiştirecek çalışmalar konuşuluyor. Krizin bizim açımızdan görünen yüzü: talebin daralması bankaların kredileri azaltması. Bir de dünyada ekonomik gidişatı değiştirecek son derece temel kararlar da alınıyor. İşte bu kararlar bundan sonra insanların iş yapma ve para kazanma alışkanlıklarını da değiştirecek. Biz şimdi bunu görmüyoruz, çünkü kendi başımızın derdine düştük. >> Şu anda piyasaları nasıl görüyorsunuz? Bir toparlanma var. Bizim dışımızda başlayan bu finansal kriz yurt dışında belli bir noktaya geldi. Çözümler dünyada hızla yayılıyor. Şimdi sırada bu finansal krizin reel ekonomiye olan etkilerinin kaldırılmasına geldi. PİYASALAR TOPARLANACAK >> İyimsersiniz ama 2009 zor olacak deniyor. Çok zor bir altı ay geçti. Büyüme yavaşladı. Buna bağlı çeşitli talihsizlikler yaşandı. Üretim durma noktasına geldi bazı fabrikalar için, ancak faaliyetlerde düzelme başladı. Bu yıl reel sektör için biraz yavaş gidecek ama ikinci altı aydan sonra piyasalar da toparlanma bekliyoruz. >> Krizin psikolojik etkileri olduğunu düşünüyor musunuz? İstihdamda ciddi problemler var ve işten çıkarmalar yaşanıyor. Elbette. Biraz önce de konuştuğumuz gibi firmalar ürettikleri malı satamazlarsa yeniden üretim yapmaları zorlaşır. Bu sefer istihdam konusunda sıkıntılar başlar; önce ücretsiz izinler, bu olmazsa işten çıkarmalar yaşanır. Nitekim bunların hepsini geçmişte de yaşadık ama bunun olmaması lazım. Bunun için de hepimize görevler düşüyor. Bu konuda hükümetin attığı güzel adımlar var ve biz bunları destekliyoruz. Bunlardan bir tanesi sanırım önümüzdeki günlerde açıklanacaktır. Bu, işten çıkarmalar yerine kısa dönemli çalışmayı içeriyor. Bizim de taleplerimiz oldu. İşveren için istihdam üzerindeki vergiler ciddi bir yük. Bir seferde yapılan bu ödemeler vadeye yayılırsa rahatlama sağlayacaktır. >> Böyle bir kriz ortamında yeni pazarlar bulmak, daha çok satmak için üreticilerimiz ne yapmalıdır? Bugünkü rekabet ortamında en önemli mesele: kaliteden taviz vermeden en düşük maliyetle üretim yapıp mümkün olan en yüksek maliyetle satabilmektir. Bunun yolu da farklı olabilmektir. Yani x üründen 5 tane varsa birbirinin benzeriyse bunların fiyatları da aşağı yukarı aynı olur. Ama ürünlerden biri faklı ise bu bir yenilik veya ürün hakkında pozitif bir algı olabilir, farklı bir fiyatla satabilirsiniz. Bu da marka olmaktır. >> Markalı ürünlerimizin az olduğu hep söylenir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Markayı tek başına oluşturmak kolay değildir. Marka ülke ismiyle birlikte gider. Firmaların bireysel çabaları olacak. Ama bunun yanında bir ülke politikamızın da olması gerekir. Şöyle ki, peynir denince akla nasıl Fransa, saat denince İsviçre, mermer denince İtalya, gemicilik denince Güney Kore geliyor. Bunların altında ülkelerin ciddi gayreti var. Bizim de önce ülke olarak bir strateji belirlememiz lazım. Biz şunu diyemeyiz; her sektörde bir dünya markamız olacak. Bu imkânsız; bunu kimse yapamaz. Bizim karar vermemiz ve ciddi anlamda bir sanayi politikası oluşturmamız ve dememiz lazım ki "Biz Türkiye olarak şu - şu sektörlerde dünya çapında markalar ortaya çıkaracağız" ve bundan sonra ülke çapında hareket planlarımızı oluşturmalıyız. Bizim dünya çapında çok ciddi markalarımız var. Birçok ülkede Türk ürünleri rağbet görüyor ama bunlar firmalarımızın çok özel çabalarıyla oluyor. >> Sizce ekonomik anlamda gelecekte dünyayı ve ülkemizi ne bekliyor? 2023'e kadar Türkiye dünyanın büyük ekonomileri içinde şu anda olduğu 17. sıradan 10. sıraya gelecektir. Biz son 6- 7 yılda ülke olarak çok ciddi başarılar yakaladık. Türkiye'de artık insanlar kısır ideolojik kavgaları bir kenara bırakarak daha bilinçli programlı hareket etmeye başladı. Belki birileri kavga ediyor ama arkada iş dünyası çok güzel, çok başarılı işler yaptı. Türkiye dünyanın kabul ettiği gelişmiş hür dünyada yürüyor. Bugün dünyada yaptığımız birçok başarılı işler var. Çin'de üretim yapıyoruz. Avrupa'da cam üretim yapıp satıyoruz. Bugün Türk müteahhitleri dünyanın birçok yerinde inşaatlar yapıyor. Avrupa pazarı dünyanın en zor pazarıdır ve biz Anadolu'daki firmalarımızla bile büyük işler başardık. Bir istikrar yakaladık. Biz artık dünyanın birinci lig ülkeleri arasındayız. Ülkemizdeki insanların bakış açıları, algıları değişti artık. Bir on yıl önceki korkularımıza, bir de şimdiye bakın. FAİZLER DAHA DA DÜŞMELİ >> İş adamlarına tavsiyeleriniz neler olur? 2009 yılının ikinci altı ayında piyasalar rahatlayacak. Moralimizi bozmadan dikkatli olacağız. Hesabımızı doğru yapacağız. Krizin Türkiye'ye getirdiği çok büyük bir avantaj var o da şudur: Türkiye tasarruf eksikliğinden dolayı hep yüksek faizle büyüdü. Biz yüksek faizle döviz-kur politikasını götürdük ki, yurt dışından Türkiye'ye para gelsin. Bugün kriz dolayısıyla tüm dünyadaki merkez bankaları faizleri düşürdü ve Merkez Bankamızda bu yönde faiz düşürüyor. Bu Türk sanayisi ve ticareti için çok büyük bir fırsattır. Merkez Bankasının faizlerini düşürmeye devam etmesi lazım. Türkiye'deki herkesin pozisyonunu düşük faiz oranlarına göre alması lazım. Faizlerin iyice düşmesi ile Türk sanayi ve Türk ticaretinin büyük bir hızla atılım yapması gerekiyor. Bu bir fırsattır, zira biz kolay kolay faizleri düşüremezdik. Faizin yüksek olduğu bir ülkede iş yapmak çok güçtür. Ama şimdi tüm dünyada faizler düşüyor, elbette bütçeden zeval vermeden, düşük faizle beraber yola devam edelim, şu andaki bu fırsatı kaçırmayalım. FİLİSTİN YÜREĞİMİZİ PARÇALIYOR >> Buradan bizlere vermek istediğiniz başka bir mesajınız var mı? Filistin'de yaşananlar yüreğimizi parçaladı. İnşaallah en kısa zamanda bölgeye barış gelir. Ancak ben şunu görüyorum, bugün yaşadığımız ekonomik krizin arkasında ne varsa bu savaşların arkasında da benzer bir hırs var. Her şeyi yapabileceğini düşünen insanlar, başta kendilerine ve dünyaya çok büyük zarar veriyorlar. Ama artık ders almak lazım. İnşallah hem politik hem ekonomik olarak yaşanan bu olaylardan herkes gereken dersi alır ve bundan sonra kimse böylesine kontrolsüz bir gücü, hırsı başka insanların mahvına sebeb olacak şekilde kullanmaz. Altı ay sonra piyasa rahatlarİTO'DAN EĞİTİM HAMLESİ >> 2008 İTO açısından nasıl geçti? Yoğun bir yıl oldu. Sektörel ve ekonomik sorunlara ilişkin eğitim ve panellerimiz hızla devam etti. Üyelerimizin uluslararası fuarlara katılımına öncülük ettik. Birçok yabancı heyet ve iş adamını ağırladık. 71 heyeti yurt dışına gönderdik. 10 okul yapıp Milli Eğitime devrettik. Önümüzdeki yıl da 3 okulun inşaatını bitirmeyi hedefliyoruz. KOBİ geliştirme merkezi kurduk. KOBİ'lere yönelik ihracata ilk adım Programı ve ABD pazarına ilk adım projemiz devam ediyor. İş dünyasının ara eleman ihtiyacı için 12 bin kursiyere eğitim imkânı sağladık. Ticari diplomasiye büyük önem verdik. E-İTO çalışmasını başlattık. Böylece üyelerimiz zaman kaybı yaşamadan ve odaya gelmeden bilgisayarlarının başında her işlerini halledebilecekler.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.