Başkan olmak isterim

A -
A +
Başkan olmak isterim İYİ BİR EŞ, İYİ BİR BABA > Hakan şukür nasıl bir eştir, babadır bu soruyu da eşinize mi sorsak? Hakan Şükür: Sorun , ama benim yanımda tarafsız cevap verebilir mi? Ben en iyisi sizi yalnız bırakayım. Beyda Şükür : Hakan çok iyi bir eştir. Hiç incinmedim. Hakan'ın eşi olmak çok güzel bir duygu. Zorlukları oldu ama güzellikler hep ağır bastı, zorlukları birlikte aştık. Sevgi dolu, huzurlu , espritüel, eğlenceli bir insandır. Her gün "ne yapayım, nasıl bir değişiklik yapayım" diye düşünür. Çocuklarıyla vakit geçirmeyi çok sever. Şimdi zamanı da çok daha müsait... Üç çocukla, neler yapsak derken zaman geçiveriyor. Çok iyi bir baba .. Hakan Şükür: Bizim dönemimizin babaları hep daha sert ve kuralcı olmuşlardır. Benim babam da öyleydi. Ben çocuklarıyla iletişime daha açık, daha paylaşımcı bir babayım. Onlarla konuşmayı, onlara iyiyi, güzeli, doğruyu anlatmayı çok seviyorum. Hatta onlarla konuşmaya daha annelerinin karnındayken başladım. Onları bekleyenleri anlattım. Toplumumuzun değer yargılarına sadık, vatanlarına hayırlı, ahlaklı çocuklar yetiştirmeye çalışıyoruz. > Aslında Hakan Şükür'ü ekranlarda Galatasaray formasıyla görmeye alıştık ama özellikle son zamanlarda yorumculukla, birbirinden farklı kıyafetler içinde izlemeye başladık. Acaba bir bayan eli mi var bu işte? Beyda Şükür: Aslında alışverişlerini kendisi yapar. Ama fikrimi de alır. "Bu buna uydu mu, nasıl oldu ?" diye de sorar. Birlikte karar veririz. Sunuş Futbolu kadar özel hayatı ile çok tartışıldı, çok konuşuldu. Mutlulukları da hüzünleri de büyük oldu ama gerçek olan şu ki o Türk futbolunun tartışmasız gol kralı, sayısız başarılarla ve rekorlarla dolu bir sporculuk kariyeri, hayırlı bir evlat, şefkat dolu bir baba, eşine göre de, eşsiz bir eş... Avrupa'nın en büyük kulüplerinde oynasa, en önemli kupaları kaldırsa da alçak gönüllülüğünden hiçbir şey kaybetmemiş bir beyefendi. Yani aslında tam olarak da bu toprakların çocuğu, bizden biri. Taraflı tarafsız herkesin sevgi ve saygısını kazanmış nadir futbolculardan. Galatasaray'ın yaşayan efsanesi, son günlerin başarılı yorumcusu Hakan Şükür, bu hafta Pazar Kahvesi'nde konuğumuz oldu. Bize evinin kapısını açtı. Hoş bir tesadüfle o gün, annesi babası hatta anneannesi ve dayısı da dahil tüm aile oradaydı. Kızlar okuldaydı ama küçük Ömer yanımızdaydı. İşte; Hakan Şükür'ün her köşesi aile sıcaklığıyla ısınmış evinden sohbetimize, sayfamıza yansıyanlar... B.A. > Hakan Şükür futbolcu olacağını biliyor muydu? Hakan Şükür aileden futbolcu. Dayım ve babamın futbolcu olmaları ve futbola ilgileri beni erken yaşta futbolla tanıştırdı. Lisede atletizim ve basketbolla da ilgilendim ama futbol ağır bastı. Aslında benim de her çocuk gibi meslek hayallerim vardı. Önce asker olmak istedim, sonra doktor. Fakat gerek ailemin telkinleri gerekse benim spora yatkınlığım beni bu günlere getirdi. > Sakarya'da başlayıp Galatasaray'da doruğa çıkan bir kariyer... Evet, Sakarya'dan sonra Bursaspor'da oynadım. Ardından Galatasaray... Hatta bir haftalık bir Fenerbahçe maceram da var. Fenerbahçe, Tahsin Kaya zamanında Oğuz Çetin, Aykut Kocaman gibi çok önemli isimleri kadrosuna katmıştı. Onlar da beni tavsiye etmişler. Tabi o zamanlar Galatasaray beni henüz istememişti. Derken, Fenerbahçe beni aldı götürdü ama o dönem amatör olduğum için, kulübüm de izin vermeyince transfer gerçekleşmedi. Kısmet Galatasaray'mış. > Sanırım gönlünüz de Galatasaray'daydı. Galatasaray benim çocukluk hayalimdi. Rahmetli dedem iyi bir Galatasaraylıydı. Ben de dedem ve dayımın etkisinde kaldım. Okuldan çıkar çıkmaz dayımın süpürgeci dükkanına giderdim. Hatta bana bir çubuklu forma almışlardı. Onlar Galatasaray'la yaşıyorlardı ve onların yanına gide gele ben de Galatasaray sevdalısı oldum. Kütüphanelerde Galatasaray'la ilgili araştırmalar yapıyor, gazetelerdeki Galatasaray haberlerini biriktiriyordum. Hep Galatasaray'ı düşünerek top oynadım ve bir gün bu hayalim gerçek oldu. Tabi bunun için çok çalıştım, türlü sıkıntılar çektim ama değdi. ARD ARDA GELEN BAŞARILAR > Derken Galatasaray'la sayısız başarı, UEFA Kupası ve tabi ki Avrupa'da futbol oynamak... Aslında ilk önemli başarımı Sakarya'da kazandım. 1988 senesinde Galatasaray, Fenerbahçe gibi takımları yenerek Türkiye Kupası'nı kazandık. Ben de takımdaydım ve goller attım. Bunu başka başarılar takip etti. 8 tane şampiyonluk, sayısız Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı Kupası gördüm. Ama UEFA... Bu başka bir hayal... Sadece takımı değil tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir olay. Biz ülkemizi gururlandırdık. O dönemde Okan Buruk, Arif Erdem, Emre Belözoğlu, Hagi, Hakan Ünsal, Ergün Penbe, Bülent Korkmaz gibi çok iyi oyuncular vardı takımda. Tabi bir de Fatih Terim... Çok iyi bir ekip olduk, yetenekliydik ve istedik. Sonunda da başardık. Sadece ben de değil, Emre, Okan, Hakan, Arif... O ekipten pek çok arkadaşımla Avrupa'nın çeşitli takımlarında forma giydik ve para kazandık. Ülkemizde yerli oyuncuların para kazanması zor. > Nasıl yani? Dünyanın parasını kazanıyor diye biliyoruz futbolcuları. Sosyal yaşam içinde pek çok meslek grubuna göre kazancımızın yüksek olduğu doğru tabi; ama yurt dışındaki meslektaşlarımıza ya da ülkemize gelen yabancı futbolculara kıyasla çok daha az kazanıyoruz. İşte Lincoln olayı; hâlâ tartışılıyor. Takımdaki diğer oyuncuların 5-6 katı para kazanıyor. Bu diğer yabancılar için de geçerli. Yetenekli olabilirler ama yerli oyuncuların verdiği ruhu yansıtamıyorlar sahaya. Micheal Jordon'un bir lafı var; "Yetenek maç kazandırır ama takım ruhu ve zeka şampiyonluk kazandırır." > Peki takımın şu anki halini nasıl değerlendiriyorsunuz? Aslında şu andaki takımın kalitesi çok yüksek. Kulübün maddi gücü çok iyi. Oyuncular ciddi rakamlar alıyor. Bizim UEFA'yı aldığımız dönemde yönetimle ilgili problemler vardı; ama çok iyi bir takım bütünlüğü sağlamıştık. Takım olmak zor iş. Aynı şeyi düşünebilmek... Bazen yerlere yataklar atıp 17 kişi aynı odada yatıyorduk. Bu zor görünebilir ama biz eğleniyorduk. Para yoktu, ödeme sıkıntıları vardı ama biz bir takım olmuştuk. Fatih Terim'in emeği de çok büyük. Takımla yönetimi çok iyi dengeledi. Liderlik etti. Herkesi tek bir hedefe odakladı. Çok kaliteli olmak her zaman sonuç getirmiyor. Ben bir yıldızdım ama takımındaki herkes kadar koşuyordum. Böyle olunca soyunma odasında sırtına vurup koşalım dediğim arkadaşlarım bana sen koşuyor musun da ben koşayım diyemez. Bir takım için bu çok önemli. Takımın bir iskelet kadrosu vardır ve başı diğer oyuncuların saygı duyduğu, abi dediği futbolcular çeker. Bu takım için, motivasyon için çok önemlidir. Biz bunu başarmıştık. Şimdi, koşamıyor, yaşlandı diyerek takıma örnek olacak futbolcular uzaklaştırılıyor. Ligde 2. yarılar genelde zordur. Takım aynı, oyuncular aynı... Ama lig başındaki motivasyonu, heyecanı sıcak tutamıyorsunuz. İşte burada kemik bir kadro ve takım içinde uyum ve motivasyonu sağlayacak oyuncular olması gerekir. Şimdi şartlar daha iyi olsa da, takımlar daha profesyonelce yönetilse de, maddi açıdan güçlenseler de sanırım takım olma konusunda bizim dönemimiz kadar başarılı değiller. İNANÇLAR SORGULANIYOR > Haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüz ya da bunu yaşamamalıydım dediğiniz anlar oldu mu? Olmaz mı? Mesela anlamadığım bir şey var; insanlar ülkemizde inançlarından dolayı sorgulanıyor. Ben genel anlamda bu ülkenin temel değerleriyle yaşamaya çalışan ve bunu gizlemeyen bir insanım. Birileri "gizli yaşa inançlarını" diyebilir. Ama ben inanıyorum ve hayatımı elimden geldiğince Allah'ın emrettiği gibi yaşamaya çalışıyorum ve bu yüzden eleştirilmek beni çok üzüyor, ağrıma gidiyor. Ben futbolcuyum, bu dünyada böyle şeyler olmaz diye yaşayamam. Ama maalesef bizim üzerimizden siyaset bile yapıldı. Hakkımda yazılmayan kalmadı. Aileme bağlılığım bile malzeme oldu basına; "anne kuzusu" dediler, "babasının sözünden çıkamaz" dediler. Dediler de dediler... Ya çıkıp gazete gazete kendinizi anlatacaksınız ya da kulaklarınızı tıkayacaksınız. Çünkü sonu yok. Hangi biriyle uğraşayım? Allah biliyor neyin ne olduğunu. Bir de halk... İnsanlar sevdi, korudu beni. > En çok mutlu olduğunuz, heyecanlandığınız günü hatırlıyor musunuz? Biz çok varlıklı bir aile değildik. Beni en çok mutlu eden şey de anneannemi uçağa bindirdiğim gündü. Anneannemde çok kalırdım çocukken. Onunla cam kenarında otururduk. Uçakları izlerdim ve uçmanın nasıl birşey olduğunu çok da merak ederdim. Anneanneme de derdim; seni de uçağa bindireceğim diye... Allah ne zaman kısmet etti biliyor musunuz onu uçağa bindirmeyi? İtalya'da, Parma'da oynarken onu yanımda götürdüm ve uçağa birlikte bindik. O günü unutamam. 8 yaşındaki bir çocuğun hayaliydi bu. Bir de tabi ki Galatasaray'a geldiğim ilk günleri unutamam. Tesislerde kalıyor ve gece kalkıp sahaya bakıyordum. Gece, sahaya vuran bekçi kulübesinin ışığına bakıp heyecanlanıyordum. Ertesi gün o sahada oynayacak olmanın heyecanı uyutmuyordu beni. BABAM VE DAYIM... > Sizi bu günlere getirenler desem... Oncelikle babam ve dayım derim; hep yanımda oldular. Ben Sakarya'da oynarken Necdet Diş, Fenerbahçe'nin alt yapı koordinatörüydü. Aynı zamanda da babamın Yugoslavya'dan beri arkadaşıdır. Sıkıntılı anlarımda beni hep korudu, destekledi. Sonra, Ekrem Karaberberoğlu vardır, altyapı hocamız. Ona çok şey borçluyuz. Derken Bursaspor'a gittim. Sayın Başkan İbrahim Yazıcı, Yılmaz Vural, Erhan Mengi dimdik arkamda durdular. Ben de onları mahçup etmedim, hep daha çok çalıştım. Galatasaray'a geldiğimde, şu son dönemde kırgın olsam da Adnan Polat'ın çok desteğini gördüm. Son günlerde beni ben gibi değerlendirmekten ziyade etrafın tesirinde kaldı. Kendisince haklıdır tabi, bir kulüp yönetiyor, başkanlık yapıyor. Ve tabi Fatih Hoca; onun emeği de tartışılmaz. Ayrıca arkadaşlarımı da unutmamak lazım. Arif Erdem en büyük partnerimdi ve Hagi... Unutulmaz isimlerdi. > Yine de, keşke ben de takımda olsaydım demiyor musunuz? Demiyorum. Şu anda olmamam belki de en iyisi. Çünkü olsaydım yine en ağır eleştirileri ben alacaktım. Hatta bazen iyi ki yokmuşum diyorum. Başlangıçta stada gittim birkaç kere, oyuncular tribünlere çağrılırken, olsaydım şimdi ben de çağrılacaktım dedim. Ama içimden orada olmak hiç geçmedi. Bıraktım artık. Galatasaray'ı çok seviyorum. Şimdi yorumcuyum ama Galatasaray'ın içinden geldim.Yorum yaparken tarafsız olmaya çalışıyorum. . Oyuncuyken taraflı yorumlardan çok canım yandı. Aileniz izliyor, sevenleriniz izliyor, farklı yorumlar herkesi üzüyor. Insanları kırmadan yorum yapmak lazım. Herkes, tam olarak bildiği, erbabı olduğu konuda doğru bildiğini kimseyi kırmadan söylemeli. Ben öyle yapmaya gayret ediyorum. > Futbolculuğunuzdan sonra Türk Milleti yorumlarınızı da zevkle takip ediyor. Peki yorumculuk dışında bir hayaliniz var mı? Mesela farklı görevlerle Galatasaray'a dönmek gibi... Hayal kurarken kendinizi tabi ki en onurlu yerlerde görüyorsunuz. Önce taraftardım; maçlarına gittim geldim, sonra başarılı bir futbolcu oldum. Başkan da olmak isterim doğrusu. Her şey adım adım tabi. Ben önüme hedefler koymayı sevmiyorum. Hayat istediğini veriyor insana. Şu an çocuklarımı yetiştirmekle meşgulüm. Ayrıca eğitmenlik belgemi de aldım. Sporcu çocuklar yetiştirebilirim. Çok da güzel olur... Başkan olmak isterim CENGİZ KURTOĞLU HAYRANI Ben bir de Hakan Şükür ne tarz müzik dinler merak ediyorum. Mesela Cengiz Kurtoğlu'nun bütün şarkılarını bildiğiniz doğru mu? Bilirim, çok severim kendisini de , şarkılarını da. Söyleyeyim isterseniz bir tane. Ama Sezen Aksu ve Coskun Sabah'ı da çok severim. Cengiz Abi ile bir de anımız var. Gençlik yıllarında Sakarya'da oynarken onun kasetlerini dinliyordum. O da arkadaşım, ağbeyimiz eski Fenerbahçeli Hasan Sporel'in kan kardeşiymiş. Hasan Abi kendisine hayranlığımdan bahsetmiş, birgün de tesise çağırmış. Tesisin çaycısı geldi, Hasan Abi'nin beni çağırdığını söyledi. Odasına gittim, duvarın dibinde biri oturuyor. İlkin göremedim. Odaya girince bir de baktım; Cengiz Kurtoğlu... Nasıl heyecanlandığımı anlatamam.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.