AÇEV kurulduğunda biz 3 kişiydik. Şimdi 110 kişi çalışıyor. Binlerce gönüllü ve eğitimci çalışanımız var. 510 bin kişiye ulaştık. Bu çok huzurlu çabanın sonucunda hissedebilen için mutluluğu, hazzı büyük bir iş. Ben burada çalışan arkadaşlarıma da bunu anlatmaya çalışıyorum...
Sunuş
Üç güçlü akademisyen ve bir iş kadınının gönül birlikteliği ile başlayan ve bugün binlerce gönüllü üyesi ile dev bir eğitim ordusu onlar... Ülkemizde olduğu kadar başarılı çalışmaları ile yurt dışında da birçok projenin içerisinde aktif rol almış, Harvard Üniversitesi'nin davetiyle üniversitenin Çocuk Gelişimi Merkezi'ne (HCDC) kurucu ortak olmayı başarmış dev bir organizasyon olan AÇEV, bu hafta köşemizin konusu... Konuğumuz da AÇEV'e yıllarını, emeğini hiç düşünmeden vermiş, yaptığı işin gururu ve mutluluğu yüzüne, içtenliğine yansımış başarılı bir iş kadını. AÇEV'in CEO'su ve Başkan Yardımcısı Ayla Göksel...
AÇEV 15. YILINI KUTLUYOR
> Bize AÇEV'in kuruluş hikayesinden bahseder misiniz?
"Aslında bu tamamen bir üniversite araştırmasına dayanıyor. Şöyle ki, 1982-1986 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi'nde Prof. Dr. Sevda Bekman, Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Prof. Dr. Diane Sunar tarafından okul öncesi çocukların eğitim durumlarıyla ilgili olarak yürütülen bir araştırmada Türkiye'de, birçok çocuğun erken çocukluk döneminde yeteri kadar eğitim alamadıkları tespit edilmiş ve bu ihtiyacı karşılamak üzere ev merkezli okul öncesi eğitim programı olan Anne Çocuk Eğitim Programı (AÇEP) geliştirilmiş."
AÇEP, AÇEV OLDU
> AÇEPin, AÇEV'e dönüşmesinde Ayşen Özyeğin'in çok büyük emeği var sanırım.
"Evet, kendisi Prof. Sevda Bekman ile çok eski arkadaş, dost. Geçmişleri lise yıllarına dayanıyor. Birlikte Üsküdar Amerikan Lisesinde okumuşlar. Ayşe Hanım bu konuda verilen çabayı yakından izlediği için, bir süre proje halinde yürütülen bu çalışmaları kurumsal bir yapıya kavuşturmak istemiş ve 1993 yılında Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) kurularak bugünkü tüzel kimliğini almıştır. Vakfın Başkanı Ayşen Özyeğin'dir."
> AÇEV'de başkan yardımcısı ve vakfın CEO'su olarak görev yapıyorsunuz.
"15 yıldır AÇEV organizasyonunun içerisindeyim. Kuruluşundan itibaren diyebiliriz. Ben İngiltere'de büyüdüm, çocukluğum gençliğim İngiltere'de geçti ve üniversite tahsilimin ardından yurda döndüm. Ekonomi okuduğum için bankacılık sektöründe çalışmayı düşündüm. O dönem Finansbank'a da başvurdum. Bana AÇEV'den bahsettiler. Ayşen Hanım ile bir araya geldik. Bana AÇEV'de yapılan ve yapılması düşünülen çalışmalarından bahsetti. "Var mısın böyle bir yapının içerisinde olmaya" dedi. Düşünmeden kabul ettim. Hatta o zamanlar Türkçem dahi yetmiyordu. Ama ben işi kabul ettim. Çünkü Ayşen Hanım o kadar içten, o kadar samimi idi ki, pozitif bir enerji aldım düşünmedim bile. Hiç unutmuyorum o akşam arkadaşlarıma gittim, "Ben bugün bir işe girdim" dedim, "ne işi" dediklerinde de "işi tam olarak anlatamam ama beni işe alan kişiyi çok sevdim" dedim. O gün bugündür AÇEV'deyim. Harvard ve John Hopkins Üniversitelerinde gönüllü kuruluşlar üzerine eğitimler alarak vakıf yönetimleri ve işleyişleri konusunda kendimi geliştirdim."
> Belli ki yaptığınız işi çok sevmişsiniz.
"Tabii çok sevdim. 'Topluma nasıl faydalı olurum' düşüncesi aklımın hep bir tarafındaydı. Bugün farklı bir şirkette de yönetici olsaydım, günlük işlerimizi düşündüğümde maillerime bakıyor, toplantılar yapıyor, raporlar hazırlıyor, bütçe hesapları yapıyor, bana bağlı ekibi yönetiyor olacaktım. Ama burada bütün bunların yanı sıra farklı olan birşey var ki, rutin görünen işleri yaparken diğer taraftan birçok işten farklı olarak biz insanlara çok daha faydalı şeyler yapıyoruz, onlara katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bu çok huzurlu çabanın sonucunda hissedebilen için mutluluğu, hazzı büyük bir iş. Ben burada çalışan arkadaşlarıma da bunu anlatmaya çalışıyorum. AÇEV kurulduğunda biz 3 kişiydik. Ofiste tek çalışan bendim. Diğer iki arkadaşımız daha çok sahadaydı. Onlar sahadaki programlarda eğitimcilik, gözlemcilik yapıyorlardı. Benim için de çok değişik, inisiyatifin sonuna kadar verildiği bir noktaydı . Çok şey öğrendim. O günlerde. Bugün AÇEV'de 110 kişi çalışıyor. Binlerce gönüllü ve eğitimci çalışanımız var. 510 bin kişiye ulaştık. Programlarımız sadece kendi ülkemizde değil, 9 farklı ülkede uygulanıyor."
> AÇEV neler yapar? Kuruluş amacınızı bize biraz daha açar mısınız?
Bildiğiniz gibi maalesef bütün çocuklar sağlıklı gelişebilecekleri ortamlarda yaşama şansına sahip değiller. İşte bu noktada AÇEV, toplumsal bir eksikten yola çıkarak eşit şartlarda imkanı olmayan çocukların hiçbir karşılık gözetmeksizin yaşıtları ile eşit fırsat yakalamalarını amaçlamaktadır.
> AÇEV'in uyguladığı programlardan bahsedelim biraz da.
AÇEV ağırlıklı olarak sahada uyguladığı eğitim programları ile faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşudur. Anne - çocuk eğitim programlarımız, aile eğitimlerimiz bunun içerisinde babalar da var, kadın destek okuma yazma eğitimleri, televizyon programlarımız var. "7 çok geç" kampanyası ile politika ve destek oluşturma çabamız da önemlidir. Ayrıca farklı ülkelerde yoksul kitlelere hizmet veren sivil toplum kuruluşlarından gelen talepler de başarılarımızın izlendiğini göstermektedir.
YURT DIŞI ÇALIŞMALARI
> Çalışmalarınızın yurt dışında da izleniyor olması çok büyük bir başarı; bu konuyu biraz açar mısınız?
AÇEV olarak, Erken Çocukluk Bakım ve Gelişimi konusunda çalışan Danışma Grubu'nun Orta Asya Bölge Temsilcisi olarak bölgede yürütülen çalışmalara katılıyoruz. UNESCO'nun Orta Asya Bölgesi Erken Çocukluk İşbirliği Merkezi olarak çevre ülkelerle deneyim ve birikimlerini paylaşıyoruz. Harvard Üniversitesi'ndeki Çocuk Gelişim Merkezi'nin Uluslararası Kurucu Ortağı olarak, dünyanın her yerindeki çocukların yaşamlarının iyileştirilmesi ve erken çocukluk için küresel bir stratejinin planlanması amacıyla işbirliği içinde çalışmaktayız ve aynı zamanda da Entegrasyon ve Göç için Avrupa Programı (EPIM)'nın danışma kurulu üyeleri içindeyiz. 1997-1998 eğitim yılından itibaren Almanya, Belçika, Hollanda, Fransa, İsviçre ve Suudi Arabistan'da çeşitli işbirlikleriyle yurt dışında yaşayan Türk ailelerinin çocuklarının çok yönlü gelişimine anneleri yoluyla destek vermek amacıyla uygulamalarımız var.
> Babalar için de çalışmalarınız var mı?
Doğru, kurulduğu dönem önce annelere yönelik çalışmalara ağırlık verdiyse ve ismi de buradan gelse de bugün sınırlama yapmadan babaları da işin içerisine alan bir isim oluşturabilseydik, diyoruz.
> Babalar programlarınıza ilgi gösteriyor mu?
Tabii anneler kadar olması mümkün değil. Onlar çoğunlukla çalışıyorlar, vakitleri sınırlı. Daha çekimserler belki ama ikna edilince onlar da geliyor. Biz onlara evlatlarına daha yakın olmayı öğretmeye çalışıyoruz. Bakın, programımıza katılan Yusuf diye bir baba vardı. Yusuf'un kendi babası bir gün hastalanmış ve hastanede Yusuf babasına elini uzattığında babası elini tutmuş, sevmiş. Yusuf babasının yüzüne baktığında onun kendisini gerçekten sevdiğini yıllar sonra fark etmiş. Hatta hemşire 'babanız sizi ne kadar çok seviyor', demiş. Bakın burada Yusuf'un dediği şu sözler çok önemli. 'Ben babamın beni gerçekten sevdiğini ilk defa o gün hissettim ve dedim ki ben çocuğuma sevgimi asla ölüm döşeğinde göstermeyeceğim. Onun için buradayım."
> Televizyonlarda medyatik kişilerle, sanatçılarla ağlayan, göbek atan kadınlar. Bu durum beni üzüyor. AÇEV'in buna bir itirazı var mı ?
Kanallar doğal olarak para kazanmak istiyorlar; bu şekilde bir reyting oluşturulmuş. Sanırım toplum bunu kendisi dönüştürecek, bir süre sonra bunu istemeyecek. TRT, Kanal D, NTV gibi kanallarda bazı programlar yaptık. Bunların ilgi de gördüğünü düşünüyorum. Ama aslında daha samimi bir çaba lazım ve şuna inanıyorum ki çok izlenen bir TV Kanalı istese bir anda 1 milyon kişiye ulaşabilir. Bir kısır döngü var: İnsanlar istediği için mi bu faydası az programlar var yoksa programlar bunlar olduğu için mi izleniyorlar.
> AÇEV'e bizler nasıl destek olabiliriz?
Ben arkadaşlarıma "sahadaki sorunları alın ve çözüm üretin" diyorum. Bizim işimiz böyle bir iş. İsteyen herkes becerisi doğrultusunda gönüllü çalışmalara destek verebilir.
www..acev.org
"OKUL ÖNCESİ ÖNEMLİ"
> "7 çok geç Kampanyası" düzenlediniz , bu kampanya ile amacınız neydi ?
İnsanın zihinsel, duygusal ve sosyal gelişiminin büyük bir bölümü erken çocuklukta, yani 0-6 yaş arasında tamamlanır .. Ülkemizde maalesef erken çocukluk eğitiminde okullaşma oranları gelişmiş ülkelerdekinden daha düşüktür. 4-6 yaş arasındaki çocukların yalnızca %28,5'u, okul öncesi eğitimden yararlanabilmektedir. 4-6 yaş arasındaki çocukların yalnızca % 28,5'i, okul öncesi eğitimden yararlanabilmektedir. Bu yüzden vakfımız, çocuğun 0-6 yaş döneminde alması gereken erken çocukluk eğitiminin önemi konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek, bu konuya her kesimden destek oluşturmak ve Türkiye'deki bütün çocukların okul öncesi eğitim hizmetinden yararlanabilmesini sağlamak amacıyla "7 Çok Geç" adlı bir kampanya düzenlenmiştir.
Ülkede 6 milyon okuma yazma bilmeyen var
> Anne çocuk eğitimi programlarınızda neler işliyorsunuz?
Çocuk gelişim alanları ve özellikleri, çocuk yetiştirmede disiplin yöntemleri, çocukla iletişim kurma becerileri, beslenme, cinsel eğitim, ders çalışma alışkanlıkları, okul-aile işbirliği gibi konular öğretmen el kitabı ve ekleri eşliğinde Grup Lideri tarafından sohbet şeklinde işlenmektedir. Amaç, anneleri çocuk yetiştirme konularında bilgilendirmek, tutum ve davranış değişikliği oluşturabilmektir.
> Ülkemizde hâlâ okuma yazma bilmeyen kadınların sayısı azımsanamayacak durumda.
Son yapılan çalışmalara göre 6 milyona yakın okuma yazma bilmeyen insan var. Bu oranın da üçte ikisini kadınlar oluşturuyor. Bu insanlar mutsuzlar ve kendilerini yetersiz hissediyorlar. Kadın Destek ve İşlevsel Yetişkin Okuryazarlığı Programı, 14 yaşını bitirmiş okuma yazma bilmeyen yetişkinlere yönelik bilimsel çalışmalar temel alınarak hazırlanmış bir eğitim programıdır. Program özellikle şehre göç etmiş ve okuma yazma bilmedikleri için toplumsal hayata katılımda zorluk çeken kadınları hedeflemektedir.
IŞIK OLMAYA ÇALIŞIYORUZ
> Kurslara ilgi nasıl?
Biz 12 hanelik bir mezrada da kurs açtık. Sınıf tamamen doldu. Biz İstanbul'da yaşadığı halde otobüsün üstünü okuyamayan, doktora giderken okuma yazma bilmediği için sıkıntı yaşayan, onların deyimi ile bir yanları eksik, bir nevi körlük yaşayan kadınlara ışık olmaya çalışıyoruz. "Çocuğum benimle gurur duyuyor, kocam artık fikirlerimi önemsiyor" diyen o kadar çok kadın var ki. Evlerinde saçlarını süpürge etmişler hiç önemli değil. Okuma yazma bilmek onlar için birçok şeyin üstünde. Biz her okuma yazma kursu sonrasında, bir küçük tören düzenliyoruz. Belki size arabesk gelecek ama inanın her seferinde o insanların mutluluklarını izledikçe o kadar çok duygulanıyorum ki.