CAM OCAĞI'NIN KURUCUSU YILMAZ YALÇINKAYA: Aşktır tutkudur hayattır CAM

A -
A +
CAM OCAĞI'NIN KURUCUSU YILMAZ YALÇINKAYA: Aşktır tutkudur hayattır CAM

Sunuş Cam, doğa ve unutulmaz anlar... Cam Ocağı Vakfı, muhteşem doğası ve cama meftun, sımsıcak insanları hakkında bu satırları yazarken aklıma ilk gelenler... Cam Ocağı Vakfı, büyük uğraşlar neticesinde Paşabahçe'nin Beykoz'un Öğümce Köyü'nde yeşillikler arasındaki eski tesisi üzerine, Yılmaz YALÇINKAYA tarafından kurulmuş. Tesis viraneye dönecekken satın almış orayı Yılmaz Bey ve tabiri caizse bir cennete çevirmiş. Şimdi, kendi kurduğu cennetinde; öğrencilerini, camın değerini bilenleri ve bu tutkunun ölmemesi için mücadele edecekleri bekliyor. Yeşillikler arasında, ormanların yamacında, Riva Deresi'nin kenarındaki bu büyülü yer ve dahası hakkında merak ettiğiniz her şey için www.camocagi.org adresini ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Ama şimdi hep beraber bu güzel mekanda bir Pazar Kahvesi'ne ne dersiniz? B.A * Öncelikle sizi tanıyalım... Kimdir Yılmaz Yalçınkaya ve cam tutkusu nereye dayanır? Diyebilirim ki, çocuklukta kanıma işleyen cam tutkusu ilk başlarda iş hayatının yorgunluğunu atmak için sığındığım bir limandı. Asıl mesleğim tekstil ve hâlâ da işimiz devam ediyor. Yaklaşık on yıldır da Cam Ocağı faaliyette. Dediğim gibi cam bende çok eski bir tutku. İzmirli bir aileden gelmeyim. İlkokuldayken öğretmenimiz bizi İzmir'in Görece köyünde bir cam ocağına götürdü. Orada boncuklar yapılıyor ve en önemlisi, o yıllarda en önemli aydınlığımız gaz lambalarının camları üfleniyordu. Gecemizi aydınlatan gaz lambalarının yapılışına şahit olmak, ateşin içindeki camın renkleri, hayatım boyunca unutamadığım bir aleme götürmüştü beni. İlkokulda başlayan bu aşkla uzun yıllar yaşadım. Yıllar geçtikçe bu aşk da benimle büyüdü. 1992 yılına kadar... Karar vermiştim. O gün gördüğüm ve unutamadığım aleme tekrar gidecektim. Önce kitaplarla başladım, Önder Küçükerman'ın kitaplarıyla ve camın ilmiyle tanıştım. Fakat uygulamasını da görmeliydim. Aynı yıl, Paşabahçe'nin Beykoz'daki fabrikasını gezdim. Her cumartesi günü de yağmur-çamur demeden gittim oraya. Sonra bir cam atölyesi daha... Sağolsunlar beni hiç geri çevirmediler. Derken yurt dışı... Başta Almanya ve Amerika olmak üzere altı yıl yurt dışındaki cam atölyelerinde ders gördüm. Hepsiyle de ilişkilerimiz devam ediyor. Hatta oradaki hocalarımı buraya davet ediyorum. İçlerinden biri de, Amerika'da Seattle'daki Pilchuck Cam Okulu. Gerçekten harika bir yer. Neden Türkiye'de de böyle bir yer yok dedim ve araştırmalara başladım. Ve buranın satılık olduğunu gördüm. O zamanlar burası Paşabahçe'nin tesisiydi. Satın almak istedim. 1999 yılının ocak ayında bir mektup yazdım. Aradılar, görüştük ve anlaştık. Derken bir dizi tadilat, hazırlık ve burası gördüğünüz şeklini aldı, Cam Ocağı faaliyete başladı, Cam Ocağı Vakfı kuruldu. CAM OCAĞI'NIN KURUCUSU YILMAZ YALÇINKAYA: Aşktır tutkudur hayattır CAM

BÖYLE BİR OKUL DÜNYADA YOK * Cam sanatının böylesine sıkıntıda olduğunu görmek üzücü olsa da bu işin ustasıyla tanışmak güzeldi. Bizim için çok keyifli bir sohbet oldu. Okuyucuları-mıza son olarak ne söylemek istersiniz? Böyle bir okul inanın dünyada yok. Avrupa'da hiç yok. Amerika ve Japonya'da belki benzerleri var, fakat biz gerek tesisimiz, gerek sunduklarımız, gerekse yaptığımız işlerle benzerlerinin en iyisiyiz. Böylesi yok... Buraya gelsinler, buyursunlar, misafirimiz olsunlar. Cam gerçekten başka bir dünya. Bu dünyayla tanışsınlar. Ve camın kullanımının ötesinde sanatsal bir değeri olduğunu kendi gözleriyle görsünler... Bize cam sanatını anlatır mısınız? Cam aşktır, tutkudur... Hayattır cam. Günlük hayattaki kullanımının yanında sadece görsel açıdan bile çok değerlidir; kıymeti çok bilinmese de... Kullanım amaçlı üretimi, cam yapımının bir meslek olması açısından cam işçiliği bir zanaattir elbette. Fakat bizim anlatmaya çalıştığımız bunun zanaatten öte bir sanat olduğu. Zaten dünyada bu şekilde kabul görüyor. Cam işçiliği bir sanattır ve cam ustaları sanatkardırlar. Camın, tıpkı heykel gibi, resim gibi görsel bir değeri vardır. Cam, üfleme gibi, füzyon gibi, mozaik gibi pek çok yöntemle işlenir, şekil bulur ve sanat eserlerine dönüşür. ÖĞRENCİLER 15 GÜNDE BARDAK YAPABİLİYORLAR Kurduğunuz Cam Ocağı'nda tekniklerin hepsiyle üretim yapılıyor mu? Bir de sanırım bu sanatı sadece icra etmiyor öğretiyorsunuz da. Evet... Dünyanın pek çok yerinden sanatçılar geliyor. Pek çoğu benim de hocam. Biz onları burada ağırlıyor, imkanlarımızı sunuyoruz; onlar da bize bildiklerini, kendi sırlarını öğretiyorlar. Hatta burada yaptıkları parçalardan bize hatıralar bırakıyorlar... Tabi kendi sanatkarlarımız da var. Sonra öğrencilerimiz... Burada öğreniyor, üretiyor ve dahi sırası geldiğinde öğretiyorlar. Cam üfleme, füzyon, kalıpla cam şekillendirme, boncuk yapımı, alevle çalışma, sıcak döküm, mozaik, soğuk camla heykel ve geleneksel nazar boncuğu yapımı... Burada hepsini öğrenebilir ve öğrendiklerinizi uygulayabilirsiniz. Burada ders görmek çok keyifli olmalı. Zira burası bir üretimhane ya da okuldan çok bir tatil köyü, yaz kampı havasında. Evet...Öğrencilerimiz genelde 2 ya da 15 günlük dönemler halinde geliyor, cam sanatını öğrenirken burada bizimle yaşıyor, bizimle yiyip içiyor, bizimle eğleniyorlar. Her şey onların burada güzel vakit geçirmesi, buradan memnun ayrılması için...Tek başlarına ya da birkaç kişi beraber kalabilecekleri oda seçenekleriyle, ütüden çamaşır makinesine, 24 saat sıcak suya kadar aradıkları her şeye sahip olabilecekleri bir misafirhanemiz, kafeteryalarımız, spor alanlarımız, yüzme havuzumuz, Riva deresi kenarındaki dinlenme alanımız ve daha pek çok sosyal faaliyetle onlara kurstan fazlasını sunuyoruz. Yani aslında burada sosyal bir kaynaşma söz konusu. Dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler birbirleriyle ve yine dünyanın dört bir yanından gelen sanatçılarla, hocalarla tanışıyor, dostluklar kuruyorlar. Peki 15 günlük hatta 2 günlük kurslar yetiyor mu? İki günlük kurslar için yeterli diyemem. Belki bir tanışma... Fakat basit şeyleri öğreniyorlar tabii. Mesela boncuk yapımı ya da füzyon tekniği... Sonra kendilerini geliştirebilirler. Biz burada başka hizmetler de sunuyoruz. Katılımcılar illa da ders almak zorunda değiller. Eğer evlerinde bu işi yapacak imkanları yoksa gelip burada bizim tezgahlarımızı, fırınlarımızı ve bütün aletlerimizi kiralayıp çalışabilirler. Zaten bu aşkın içine düşenler kendileri de 2 günle yetinmiyor, üstüne gidiyorlar bu tutkunun. Maksat tanışma... Bizim asıl eğitimlerimiz 15 günlük programlar. Öğrencilerimiz 15 günde gerçekten belli bir seviyeye geliyor hatta kendi yaptıkları bardaklarda içebiliyorlar içeceklerini. Pek çok teknikle çalışabiliyor, cam üfleyebiliyorlar. Her ne kadar ben tavsiye etmesem de 15 günde kendi atölyelerini kuran, kendini geliştirip ders vermeye başlayanlar bile var. Tabii bu başarının sırrı hocalarımızda. Dünyanın en iyi ustalarını davet ediyoruz buraya. Benjamin Moore, Michaela Möller, Kazumi Ikemeto ve Türkiye'den geleneksel nazar boncuğu ustası İbrahim Yıldırım onlardan sadece bazıları. Gerçekten çok büyük isimlerle çalışıyoruz. Dünyaca ünlü sanatçılar, bu kadar büyük bir tesis, sürekli çalışması, yanması gereken fırınlar ve ocaklar... Bu, çok büyük bir maliyet demek değil mi? Bu yükün altından nasıl kalkıyorsunuz? İşin doğrusu kalkamıyoruz. Maalesef çalışamadığımız dönemler oluyor. Bu fırınların harcadığı yakıtın sınırı yok! Satış yapamadığımızda, öğrencisiz kaldığımız dönemlerde inanın fırınlarımızı çalıştıramıyoruz. Fakat yine de buraya geliyor, çevre okullardan gezi amaçlı buraya gelen ilköğretim hatta anaokulu öğrencilerine cam sanatını tanıtıyor, füzyon gibi, boncuk yapımı gibi daha basit ve masrafsız yöntemleri hiçbir karşılık beklemeden öğretiyoruz. Yani cam sanatının ölmemesi, yeni nesillere aktarılması için mücadele ediyoruz. İşte, tesisi ve verilen emeği gördünüz... Buradan asla maddi bir beklentimiz yok. Ben zaten bir iş adamıyım. Hatta çoğu zaman kendi işimden buraya kaynak aktarıyorum. Yani burada kazanılan para yine buranın masraflarına harcanıyor. İstiyoruz ki, burası yaşasın ve bu sanatı yaşatsın.Fakat korkarım sonumuz iyi değil. Kaynak bekliyoruz. Yabancı öğrenciler de geliyor. Bu neticede bir kültür mirası ve gördüğüm kadarıyla ülkemizin tanıtımı için de önemli. Sahip çıkmalıyız. Elbette... Yatılı öğrencilerimizin neredeyse %70 'ini yabancılar oluşturuyor. Türkiye'de cam ve cam sanatı her ne kadar değerinin anlaşılmadığından yakınsak da çok önemli bir yere sahip. Daha doğrusu Türkiye cam sanatında çok önemli yere sahip. Başka hiçbir yerde olmayan, sadece bize, Anadolu'ya has motiflerimiz var. Düşünün ki geleneksel nazar boncuğu bizim kültürümde var. O boncuğun yapıldığı fırın ve onun ustları bile başlı başına bir değer. Sadece odun ateşiyle 1000 derecenin üstünde ısı elde edebileceğiniz taş fırınlar ve o fırınların başında, çırakları, kalfaları, öğrencileriyle çalışan ustalar... Düşünün ki, çeşm-i bülbüller... Biz bunları yeni nesillere öğretmekle kalmıyor, yurt dışından gelen hocalara ve öğrencilere de tanıtıyoruz bu kültürü. Sadece buraya gelenlere mi? Yurtdışına çıkıyor, sergiler açıyor, fuarlara katılıyoruz. En son şubat ayında Frankurt'ta Ambiante fuarındaydık, şu anda da Paşabahçe ile ortak Finlandiya Cam Müzesinde sergileniyor eserlerimiz ve gerçekten ilgi de görüyor. Peki devlet size ne kadar yardımcı oluyor? Netice- de ülkemize ait değerleri yurt dışına açıyorsunuz. Bu konuda biraz üzgünüm. Kültür Bakanlığı'na birkaç kez başvurduk. Uzun uğraşlar sonucu karşılık bulduk. Vakfımızın önemini ve buranın bir kültür değeri olduğunu kabul ettiler. Kültür Bakanlığı plaketi gönderdiler. Fakat ilk dönem Kültür Bakanlığı'na mı, Turizm Bakanlığı'na mı bağlı olmamız gerektiği konusunda anlaşmazlık oldu. Derken bu iki bakanlık birleşince biz gerekli belgelerimizi aldık. Hatta bizim gibi kurumlara verilen tahsis belgesini alan ilk kurum biz olduk. 2009 bütçesinde bize kaynak ayrılmış. Şimdi aktarılmasını bekliyoruz. Ama bizim en önemli ihtiyacımız enerji desteği. Ve bu enerji desteği sadece doğalgaz için geçerli. Sırf bunun için doğalgaza geçtik. Bu sefer de bir sayacımızın olması gerektiğini, yani İGDAŞ'a abone olmamızı söylediler. Ama bu mümkün değil. Burada İGDAŞ yok ki... Ya da Anadolu'nun herhangi bir yerindeki herhangi bir kültür vakfında... Burada da gerekli düzenlemelerin yapılması için başvurular yaptık, çıkacak kararları bekliyoruz.. Bu miras ölmesin diye ciddi desteğe ihtiyacımız var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.