GENÇLER kendi iç dünyalarında yaşadıkları sıkıntılardan başka, dışarıdan ve çevrelerinden gelen etkilerle de yanlış yönlendirilebiliyor. Kendisine henüz bir hedef koyamamış ya da geleceği ile ilgili sağlıklı plan yapamamış genç, çok çeşitli etkenler karşısında bocalayarak bunalıma girebiliyor. Gençlik döneminde hayat çok belirsiz ve zorlayıcı gelebilir. Birçok konuda kendinizi yeni beklentiler ve yükümlülükler altında kalacakmış gibi hissedebilirsiniz. Bazen hayatın akışını anlayıp kontrolü elinizde tutarak kendiniz için seçimler yapmak ve kararlar vermek kolay olmayabilir. Özellikle bu yaşlarda meydana gelen fiziksel değişimler, gençlerin kendi vücutlarıyla problem yaşamalarına yol açabilir. Arkadaşlarının ya da basın yayın organlarının etkisiyle kendi vücudunu beğenmeyen genç, başta diyet olmak üzere birçok yola başvuruyor ve zaman zaman ciddi sağlık problemleriyle karşılaşabiliyor. İncelmek uğruna Psikolojik Danışman Fatma Yaşar, vücudumuzu zinde tutmanın yanı sıra bazen rahatlamak, bazen eğlenmek, bazen de içimizdeki sıkıntıyı, hüznü bastırmak için yemek yediğimizi, bu noktada esas amaçtan saparak ve fark etmeden zararlı yeme alışkanlığı edindiğimizi söylüyor. Yaşar, şunları kaydediyor: "Özellikle gençler, içinde bulundukları gelişim dönemi itibarıyla dış görünüşlerine sağlıklarından daha çok önem verir. Son zamanlarda medyanın sıkça verdiği "ideal ve güzel insan=ince beden" mesajı da dış görünüşün iyice ön plana alınmasına yol açıyor. Artık sağlıklı bir hayat için spor yapmak yerine daha ince bedenli olmak için spor yapar hale geliniyor. Bu sosyal baskının yanında aile içinde yaşanılan birtakım sıkıntılara tepki olarak da yeme alışkanlığı değiştirilebiliyor. Gençler, ebeveynlerinin kendilerini anlamadıklarını düşündüklerinde ya tepki olsun diye yemek yemeye 'hayır' diyor ya da aşırı yemek yemeye başlıyor. Depresyon gibi yoğun ve sürekli mutsuzluk halleri de yemek yeme alışkanlıklarını etkiliyor." Dinç olmak için Yemekteki temel amacımız beslenmek ve bedenimizi dinç tutmaktır. Ne yediğimiz, ne miktarda ve ne sıklıkla yediğimiz dış faktörler tarafından kısmen belirlense de, iç faktörlerin etkisi daha derin ve daha uzun sürelidir. Duygularınız, yaşadığınız toplumun fiziksel görünümle ilgili dile getirilen ya da getirilmeyen standartları, sizin bu standartlara karşı tutumunuz ve beklentileriniz, yemek yemenin sizin için bir problem haline gelip gelmeyeceğini etkiler. Zaman zaman başkaları sağlığınızı tehdit edecek kadar zayıf olduğunuzu söylese de, kilonuzdaki en ufak artış sizi paniğe sokar, kendinizi "şişman" hissedersiniz. İyice zayıflamak için de ya kendinizi aç bırakır ya da çok az miktarda yersiniz. Çok yemek mutsuzluğu hafifletir mi? YEMEK yemek, diğer insanlarla olan yaşantımızın önemli bir bölümünü oluşturur. Sunulan yemeğin kabul edilmesi, yemeği hazırlayan kişi için mutluluk kaynağıdır. Yemeğin reddedilmesi ise onun gücenmesine sebep olabilir. Bu durum, özellikle aile içinde geçerlidir. Bazen bir genç olarak ailenize duygularınızı ifade edebilmenin ya da ailenizi etkilemenin tek yolu yemeğe "hayır" demek olabilir. Aile içinde duyguların ifade edilmesine izin verilmiyorsa ya da problemler üzerinde konuşulmuyorsa, bu çoğumuzu üzer; kendimizi yalnız hissederiz ve bu durumdan biraz olsun kurtulmak için yemeği çare olarak görürüz. Yeme problemi olan kişiler genellikle olumsuz duygularını ifade etmekten kaçınırlar ve insanları memnun etmek için yüzlerine bir mutluluk maskesi takarlar. Sonunda da tüm bu bastırdıkları olumsuz duyguları yatıştırmak için yemek yerler ve yediklerini çıkarmak, bir rahatlama duygusu verir. Yani çoğumuz üzgün olduğumuzda ya da canımız sıkıldığında kendimizi rahatlatmak için yemek yeriz. Ancak bilinmelidir ki yemenin sonunda ortaya çıkan "şişmiş olma" hissi, duyduğunuz mutsuzluğu artırır. SOSYAL BASKI SİZİ ÜZMESİN Kendimizi kötü hissettiğimiz zamanlarda bile, mutlu ve güvenliymiş gibi görünebiliriz. Ancak bazen kendimizden yeterince emin değilizdir ve bizden bekleneni yerine getiremeyeceğimizden korkarız. Sürekli onaylanmak ve kabul görmek isteriz. Yeme problemleri ortaya çıktığında da "Neden bu şekilde yiyoruz?" sorusuna cevap vermek kolay olmaz. Psikolog Ilgın Gökler'e göre yeme alışkanlıkları ile ilgili problemlerin ortaya çıkmasında, sosyal baskı, hayatın kontrolünü kaybediyor olma korkusu, aile-içi etkileşim veya yoğun üzüntü ya da sıkıntı etkili olabilir. Zayıflığa değer vermeyen toplumlarda, yeme bozuklukları yok denecek kadar azdır. Zayıflığın çok önemli olduğu toplumlarda ise yeme bozukluklarına çok sık rastlanır. Pek çoğumuz sağlıklı olmak ya da sağlıklı kalmak için değil, aynada "görmemiz gerektiğine ikna edildiğimiz görüntü"yü göremediğimiz için diyet ya da egzersiz yapıyoruz. Gazete, dergi ve televizyon reklamları bize başarılı ve mutlu insanların fiziksel olarak nasıl olması gerektiğini söylüyor. Medya sürekli olarak dış görünüşümüzdeki hataları düzeltmemiz için uğraşır. Bu sebeple çoğumuz hayatımızın bir döneminde daha başarılı görünmek ya da başkaları tarafından kabul edilmek için kilomuzu ya da fiziksel görünüşümüzü kontrol altına almak için yöntemler denemişizdir. Bazen yaşantımızın kontrolünü kaybettiğimizi düşünürüz. Böyle zamanlarda diyet yapmanın oldukça rahatlatıcı ve tatmin edici bir aktivite olduğunu söylemeliyiz. Çünkü kendimizi gözle görülür biçimde kontrol edebildiğimizi hissetmek hoşumuza gider. Bu, özellikle bedenlerinde kontrol edebildikleri tek şeyin kiloları olduğunu hisseden genç kızlar için önemlidir. Bu sebeple diyet, kilo vermek için uygulanan bir yöntem olmaktan çıkıp, tek başına bir hedef durumuna gelir.