EBRU, nefsi terbiye eder

A -
A +
PAZAR KAHVESİ Betül Altınbaşak betul.altinbasak@tg.com.tr Fotoğraflar: Ziya Sandıkçıoğlu EBRU, nefsi 
terbiye eder
Sunuş İnsanı yaşatan su... Başağı yeşerten, göğe rengini veren su... Denizlerde coşan, göllerde durulan, ırmaklarda akan, şelalelerde çağlayan su... Ve suya rengini veren, suyla coşan, suyla durulan bir sanat; Ebru... Ve onun naif, bilge, ebruli sanatkârları... Burhan Ersan, Türkiye'de bu sanata gönlünü veren, her şeye rağmen bu sanatı yaşatmaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalışan pek çok ustadan sadece biri. Ama belki de en nev-i şahsına münhasır olanı. Ona göre ebru, kalıpların ve sınırların çok ötesinde bir görünüm, bir bakış şeklidir. Burhan Ersan'la Reng-i Su adını verdiği atölyesinde, ebru sanatını, kökenini, kendi tabiriyle bu işin özünü konuştuk. Ebru sanatının ışığında satır aralarında Burhan Ersan'ı da tanıyacağınız, "huzurlu" bir sohbet çıktı ortaya. Çiçekli ebru öze aykırı Reng-i Su adını verdiğiniz atölyenizde dersler de veriyorsunuz. Bize biraz da öğrencilerinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Aslında öğrencilerim değil de arkadaşlarım demeyi tercih ediyorum. Çoğu yüksek tahsilli, mesleki anlamda kendini ispatlamış insanlar. Öğrencim demeye hicab ediyorum çoğu zaman. Önce geleneksel ebru sanatını, püf noktalarını, sonra da kendi yöntemlerimi öğretiyorum. Kimiyle beraber çalışıyoruz, kimi yalnız devam ediyor yoluna. Kendi yöntemlerim dediniz; benim de bir şey dikkatimi çekti. Ebru deyince akla hep bir lale gelir ya da kağıda aktarılmış başka bir çiçek. Oysa sizin atölyenizde böyle bir çalışma göremedim. Çünkü yok. Bakın, somut kavramlar, motifler ebruya sonradan batının etkisiyle girmiştir. Ebrunun özüne aykırıdır bu durum. Başta bu akımın öncüsü merhum üstad Necmeddin Okyay olmak üzere pek çok usta bu şekilde çok güzel eserler vermişlerdir. Fakat bu bir gerçeği değiştirmez. Yapılan ebrunun özüne aykırıdır ve tamamen batının tesiridir. Eski Türk eserlerinde de, İslam eserlerinde de görürsünüz ki, suret ve canlı resmedilmez. Batı bizden soyut resmi öğrenip, bize somut resmi vermiştir. EBRU, nefsi 
terbiye eder
Burhan Ersan, pek çok serginin yanı sıra Paşabahçe için de çalışmalar yapıyor. Son yirmi yılını ebru sanatına adamış eski bir subay olan Burhan Ersan, ebrunun kendisini bulduğunu söylüyor. Onun suyunda ebru, kağıda yapılan bir baskı sanatı olmaktan çok daha öteye geçiyor; kendine pek çok varlıkta suret buluyor. Bu pek çokları gibi kağıt da olabiliyor, bir tuval, öylece bir cam parçası, bir vazonun iç yüzü hatta bazen ahşap bir sandalye de... Önce sizden başlayalım. Ebru hayatınıza nasıl girdi, bir ustadan mı devraldınız bayrağı yoksa sadece merak mıydı? Ordudan ayrıldıktan sonra bir süre ticaretle uğraştım fakat o da ruhuma uygun olmayacak ki, başarısız oldum. Benim için hayat bu değildi. Hayat, batılı öğretinin önümüze koyduğu sınırlar ve kalıplar olmamalıydı. Sabah kalk, işine git, akşam evine dön. Para kazan, yaşa, yaşat ve son... Bunun ötesinde olmalıydı yaşamak; fakat nerede, nasıl? İşte bu süreç içerisinde kendimi, Bodrum'un yerleşimden çok uzak bir köyünde, tabiri caizse bir dağın başında tek başıma inzivaya çekilmiş şekilde buldum. Günlük hayatın koşuşturmacasından, herkesten uzak... EBRU TÜRK SANATIDIR Şimdi anlıyorum ki; aslında beni oraya çağıran ebruydu. Her şey bir süreçti belki, ebrunun yoluna... Ebru beni yoluna sokmuştu. Bir yerde bir boşluk varsa, orada mutlaka bir de yol vardır. Boşluktaydım ve bu yola girdim. Diğer taraftan para da kazanmam gerekiyordu. Daha evvel ebru çalışmaları görmüştüm ve yapabileceğimi düşündüm. Cama ve kağıda gördüğüm o gizemli şeyleri yapacak, götürüp satacak ve geçimimi sağlayacaktım. Fakat her şey çok daha derinleşti. Ebru benim için bir tutku haline geldi. Çalıştım ve geliştirdim. Yeri gelmişken ustasının ağzından öğrenelim; ebrunun geçmişi ne zamana, neye dayanır, ebru bir Türk sanatı mıdır? Ebrunun tam olarak başlangıç tarihini söylemek çok zor. Çünkü ilk ebru çalışmaları maalesef hiç tarih düşülmeden ve genellikle bir amaç için yapılmış. Ya bir edebi eserin iç kapağını süslemiş ya da bir hattatın yazısına zemin oluşturmuş. Bu yüzden ebruyu hat sanatından ve edebiyattan ayrı düşünmek imkansız. Üzerine tarih yazılan en eski ebru 1539 yılına aittir ve şu anda Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir. Orta Asya dillerinden Çağatayca'da "hare gibi, damarlı" anlamına gelen "Ebre" kelimesi ebru sanatının bilinen ilk adıdır. Sonra İpek Yolu ile İran'a gelen sanat, burada "Abru" (Su Yüzü) veya "Ebri" (Bulutumsu, bulut gibi) diye isimlendirilmiştir. Türklerle birlikte Anadolu'ya gelen bu sanatın adı 'Ebru' olarak dilimize yerleşmiştir. Ebru kesinlikle bir Türk sanatıdır. Yani, sanıldığının tersine biz ebruyu İslam aleminden almamışız. Biz Müslüman olduğumuz için ebru bir İslam sembolü olmuştur. Bu yüzden 17. yüzyılda Avrupa'ya 'Türk kağıdı' adıyla gitmiştir. Ebru sanatının mistik bir yanı var öyle değil mi? Evet. Ebru, nefsin terbiyesidir. Ebru, topraktan elde edilmiş boyaların özel bir yöntemle, içinde birtakım yoğunluk sağlayıcı karışımların bulunduğu suya serpilmesi ve dağıtılmasıyla oluşturulan desenlerin kağıda aktarılmasıdır ancak öte yandan da ebru bir görünüm şeklidir, bir bakış açısı, yaşam biçimidir. Bir görgünün, felsefenin cisimlere aktarılmasıdır. SABRI VE HUZURU ÖĞRETİR Nefsin terbiyesi derken; bunu biraz açabilir misiniz? Nefsin terbiyesi, kişinin kendini bulması... Ebrunun hazırlanış aşamalarını takip eder ve iyi anlarsanız, bir insanın olgunlaşma, kendini bulma evrelerinin bu süreçle uyum içinde olduğunu görürsünüz. Ebru yapacak kişi, önce özenle ve büyük bir sabırla renkleri elde edeceği toprağı arar; toplar. Bu insanın kendini araması, nefsin eğlenmesi, sağa sola gitmesidir. Arayıştır yani. Sonraki aşama, "ben kimim" sorusuyla başlayan nefsin ezilmesi sürecidir. Nefis de ödle ezilen boya gibi ezilir ve bir renk alır. Daha sonra kitre hazırlanır. Kitre suya yoğunluğunu veren ve boyanın yapışmasını sağlayan maddedir. İnsan da kitrenin suya yaptığı gibi, ağırlaşır, olgunlaşır, kıvam kazanır. Bu kendini bulduğu safhadır. Ve ne zaman ki, teknenin başına geçer ve ebruyu resmetmeye başlar; görür ki boyanın, suyun, bütün bu çaba ve aşamaların ötesinde onlara şekil veren bir fırça vardır. Bu anlamda sufiliğin felsefesiyle de birebir örtüşür. Ebru insana bunu, yavaş yavaş, büyük bir sabır ve huzurla öğretir. Nefsin ebruyla terbiyesi buradan gelir. Buraya gelen öğrencilerimiz, daha doğrusu arkadaşlarımız, sadece bir sanatı öğrenmez, sergileyebilecekleri meziyetler kazanmaz aynı zamanda manevi olarak da gelişirler. YOGA YERİNE... Ebrunun manevi olarak kişinin gelişimini sağlamasını nasıl açıklıyorsunuz? İşin bu kısmı tabiî ki çok kolay değil. Buna açık olmak gerekir. Ancak şöyle de bir gerçek var ki, bugün doğu kültüründen ödünç alınarak yeni kavramlarla süsleyerek birçok bireysel gelişim yaklaşımı ve tekniği sunulmakta. Yoga, meditasyon vb... Ebru eğitiminin, kişisel gelişim ve beceriyi açığa çıkarma, iç barış, dinginlik konusunda oldukça etkili olduğu eskiden beri bilinen bir gerçektir. Ruhsal bozuklukların tedavisinde de kullanıldığına dair tarihî bilgilere sahibiz. Bugün ise, günlük hayatın yoğun koşuşturmacasına karşın, bir yandan sakinliği öne çıkarırken, diğer yandan içsel zenginliği ortaya çıkararak insanın kendine ve giderek insandaki potansiyelin zenginliğine hayran olmasını da sağlıyor ebru... Sahip çıkalım ÖĞRENELİM ÖĞRETELİM "Ebru benim için hayat tarzıdır. Bir tekniğin, sınırın değil, görünümün adıdır. İşin özünü koruyarak, suyu, boyaları ve felsefesini kaybetmeden renk verdiğiniz her cisim ebrudur benim için." "Pek çok ebru ustası gibi sayısız sergi açtım ben de; Türkiye'dekilerin yanı sıra, Şam'da, Tiflis'te, Paris'te...Ve hepsi de amacına ulaştı. İnsanların ebruyu daha önce görmedikleri şekillerde ve yerlerde görmelerini sağladım." "Ebru hak ettiği değeri bulamamış, hatta yozlaşmanın eşiğinde bir Türk sanatıdır. Bu sanata sahip çıkmanın yegane yolu da öğrenmek, öğretmektir. Bir sanatın gelecek nesillere aktarılması ancak bu yolla olur. Taksim-Gümüşsuyu'ndaki atölyemiz herkese açık. Buyursunlar, gelsinler. Merak ettikleri her şeyi bize sorup, yerinde öğrenebilirler. Reng-i Su'ya gelemeyecekler, internet sitemizi ziyaret etsinler. Bu sanat ilgiyle, özenle yaşar."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.