FRANSA'DA TÜRK RÜZGÂRI

A -
A +
PAZAR KAHVESİ Betül Altınbaşak betul.altinbasak@tg.com.tr Fransa'da bu yıl "Türk yılı" ilan edildi ve çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. 2010 Mart ayına kadar sürecek etkinliklerin bir yanı da Fransa'ya taşıdığımız lezzetlerimiz. Mutfak Dostları ikinci başkanı ve gazetemiz Sevimli Lezzetler köşesinin yazarı Sevim Gökyıldız organizasyonun mimarıydı ve Fransa'da "Türk Kültür Elçisi" olarak biliniyor... FRANSA'DA TÜRK RÜZGÂRISUNUŞ "Pazar Kahvesini size bu hafta Strasburg ve Paris'ten yazdım. Ne alaka derseniz "La France an Turguie"kapsamında güzel bir organizasyona katılmak için geçtiğimiz hafta Fransa'daydım. İlk durağım Strasbourg oldu ardından da Paris". Ay yıldızı Strasbourg'da dalgalanırken görmek ne kadar gurur vericiyse Fatih Sultan Mehmet'in Paris'teki dev posteri önünde fotoğraf çektirmek de o kadar etkileyiciydi... Düzenli, sessiz, sakin ve doğal güzelliklerini son derece iyi muhafaza etmiş masal şehri Strasbourg. Herkes kibar ve zarif. Dükkanlarda içten bir gülümseme ile karşılanıyor, "bonjuar madam-matmazel hitabının ardından aruvuar ile uğurlanıyorsunuz. Cep telefonu ile sesli konuşmak çok ayıp. Alışveriş sırasında çalarsa özür dileyip dışarı çıkıyorlar. Sanki şarkı söyler gibi konuşuyorlar. Her yer tertemiz. En şaşırtıcısı çoluk-çocuk, genç-yaşlı herkes bisiklete biniyor. Çok şık bir hanımı ya da öğrenciyi, işe giden bir iş adamını bisikletinde görebiliyorsunuz. En hoşu da ailece anne baba ve çocukların geçişi oluyor. Pusetiyle bebeğini gezdiren annelerin sayısı da hayli fazla. Kurabiyeleri, çikolataları, bölgenin simgesi olmuş leyleklerin her yanı sarmış birbirinden farklı tasarımları, nefes kesen katedrali ve kanal boyunca Petit France (Küçük Fransa) diye anılan bölgedeki tarihi evleri, şatoları görülmeye değer. MUTLAKA GEZİLMELİ Caddelerdeki bisiklet parklarına çok cüzi bir fiyatla kartlı abonelik yapıyorsunuz. Güvenli bir şehir ve belli bir saatten sonra herkes evinde. Kafeler, yan yana masaları ve güler yüzlü garsonlarıyla Fransa'nın tüm şehirlerinin vazgeçilmezi ve burada da durum aynı. Yeni yılın yaklaşıyor olmasıyla da süslemeler şehre ayrı bir zenginlik katmış. Şehir aynı zamanda Avrupa Parlementosu, Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ev sahipliği ev yapıyor. Dünyada New York ve Ceneviz'le birlikte başkent olmadan uluslararası kurumlara ev sahipliği yapan üç kentten biri. Avrupa'nın başkenti ünvanını taşıyan, üniversiteleriyle meşhur şahane bir kent. Gutenberg matbaayı burada keşfetmiş. Unesco'nun insanlık mirası listesinde. Mutlaka gidilmeli ve görülmeli. FRANSA'DA TÜRK RÜZGÂRIRÜYA ŞEHİR PARİS Sen Nehri'nin üzerinde geniş bir havzada dümdüz bir şehir Paris. Parisien denilen şehir, insanlarıyla gündüz ayrı, gecesi ayrı güzellikte. İnanılanın aksine, anladığı sürece, İngilizce sorulan her soruya kibarlıkla cevap veren, şıklığı ile bilindiği halde günlük hayatın içinde gayet sade, mütevazı giyimli insanların yaşadığı, zarif, nam-ı diğer " Işık Şehir". Kucağını her milletten insana açmış; Cezayirlisi, Arap'ı, İspanyol'u, İtalyan'ı, Alman'ı, Türk'ü ile karma bir şehir olmuş Paris. Dolayısıyla her mutfak, her lezzet, her renk şehrin dokusuna işlemiş. İşlemiş işlemesine ancak tarihi dokusundan en ufak taviz vermeden... Geniş bulvarları, sayısız caddeleriyle, doku ve renkleriyle asla oynayamadığınız binaları ve tüm kalabalığına rağmen temizliği, ölçülü sesiyle şehircilik böyle olur dedirten, gücünün ve güzelliğinin farkında, hafif kendini beğenmiş ama bu hale asla şımarıklık katmamış mağrur şehir. Öte yandan 300'den fazla müzesi, tiyatroları, operaları, sergileri, sarayları, Zafer Anıtı, kilise ve katedralleriyle hayatın kültürel zenginliğini yürüdüğünüz her yerde hissettiren bir açık hava sergisi... Sonbarın artık yerini kışa terk etmeye hazırlandığı şu günlerde, ağaçlar sarının, kırmızının, kahverenginin en güzel, en alaca halini şehir insanlarıyla paylaşıyor. Gördüğüm en güzel sonbahar... Sen Nehri'nin kıyısındaki balıkçı ve gezi tekneleri de kenardaki ağaçlarla son derece romantik bir tablo oluşturuyor ve "Sen Nehri'nin kıyısında aşk " şiirini hatırlatıyor. Napolyon bile küllerinin şehri ikiye bölen nehre savrulmasını istemiş. Şanzalize ihtişamlı mağazaları ve geniş kaldırımlara yerleşmiş kafeleri ile adeta yaşıyor. Notre Dame filmlere yansıdığı kadar çekici, hele akşamları... Paris'te en zoru Eiffel Kulesi ile resim çektirmek. Kuleyle aynı karede yer almak istiyorsanız, bir hayli yürümeniz lazım. Zira yakından kulenin tamamını fotoğraf karesine sığdırmak zor. Herkesin cebinde bir metro haritası, adres sorduğunuzda hemen harita açılıyor ve gideceğiniz istikamet size harita üzerinde anlatılıyor. Harita ilk başta karışık gibi görünse de biraz gayretle her yeri bulabilirsiniz. Metro Parislilerin her şeyi. Yürüyerek en fazla yarım saat sürecek bir yol bile, metro varken onlar için çok uzak. Yürümek istediğinizi söylediğinizde de sizi çok uzak olduğuna ikna etmeye çalışıyorlar. Yeme içme pahalı olsa da sandviçleri, pastaları çeşit imkanı sunuyor. Keyifli insanlar, her güne bir çeşit düşecek kadar da peynir türüne sahipler. İstanbul gibi bir şehirden gidiyorsanız tezgahtarların yavaşlığına asla alışamazsınız; sadece çarşıda değil her işlerinde öyleymişler. Arkadaş olmak zaman alır, olunca da sağlam dost olurlarmış. FRANSA'DA TÜRK RÜZGÂRIİLİŞKİLER İYİYE GİDİYOR Paris ve Strasbourg'u gezen Betül Altınbaşak, Fransa ve Türkiye arasındaki ilişkilerin günden güne daha iyiye gittiğini ifade etti. FRANSA'DA TÜRK RÜZGÂRIKÜLTÜR ELÇİSİ SEVİM GÖKYILDIZ Türk lezzetlerinin Fransa'daki mimarı olan Sevim Gökyıldız, bir Fransız kanalının onu tanıtırken kullandığı "Türk Kültür Elçisi" sıfatını sonuna kadar hak ediyor. 400'DEN FAZLA ETKİNLİK YAPILACAKTÜRK YILI İLAN EDİLDİ Bu yıl Fransa'da bildiğiniz gibi "Türk yılı" ilan edildi. Hakkımızda Avrupa Birliği'ne girsin, girmesin tartışmaları süredursun; her şeye rağmen Fransa ve Türkiye " La France an Turguie" dedi. Fransa'da Türk-Fransız yıllı çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Temmuz ayında başlayan etkinlikler 2010 Mart ayına kadar da sürecek. Planlanan 400'den fazla etkinliğin büyük kısmının gerçekleştiğini biliyoruz. Eiffel, Türk bayrağının renkleriyle donandı, sergiler, konserler yapıldı. Louve Müzesi'ne Osmanlı kaftanları ve ilk defa Türkçe girdi. Grand Palais'de İstanbul sergisi açıldı. Organizasyonun bir yanı da Fransa'ya taşıdığımız lezzetlerimizdi. Bu lezzetlerinden birisi de Strasbourg Hilton Otel'de gerçekleşen Türk geceleri etkinliğiydi. Mutfak Dostları ikinci başkanı ve gazetemiz Sevimli Sayfalar köşesinin yazarı Sevim Gökyıldız organizasyonun mimarıydı ve Türk yemeklerini Fransızlara ikram ederek, bir Fransız kanalının onu tanıtırken kullandığı "Türk Kültür Elçisi" sıfatının da haklı temsilcisi elinden geleni yaptı. Fransızların Türk lezzetlerini tatması için İstanbul'un en önemli lezzet mekanlarından biri olan Lacivert'in aşçısı Hüseyin Ceylan ile birlikte, dört gün boyunca zeytin yağlılarımızdan hünkar beğendiye, kuzu tandırdan iç pilavına, kabak tatlısına, güllaçtan revaniye kadar bir çok lezzeti Fransızların beğenisine sundular. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ÇOK ÖNEMLİ Hasan Yavuz'la Fransa'daki kültürel faaliyetlerimizi ve ilişkilerimizi konuştuktan sonra yine aynı organizasyon sayesinde Türk Fransız Girişimciler Birliği Başkanı Murat Ercan ve Öz Turizm yöneticisi, dernek üyesi Ziya Özkan ile Türkiye Fransa arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler hakkında görüştüm. Özkan, Türk Fransız Girişimciler Derneği`nin genç bir dernek olduğunu; ancak çalışkan ve dinamik sistemleri ile Türkiye ve Fransa arasında güzel bir köprü görevi kurduğunu ifade etti. Burada söze Murat Ercan girdi. Dilerseniz sohbetin bu bölümünü ondan dinleyelim. M.E.: Türk asıllı vatandaşlar yaşadıkları şehre nasıl daha faydalı olur, toplumda daha faal rol alır ve Türk insanını temsil ederler bunu düşündük. Fransa'da temsil edilmek istiyorsanız sivil toplum örgütlerinin bir parçası olmalısınız. Eskiden de Türk girişimciler vardı ama etkisizlerdi. Bu yüzden Türk-Fransız Girişimciler Derneği'ni kurduk. Paris'te, Lion'da, Bordeaux'da vb. yerlerde temsilcilikler kurduk. Birinci kuşak derneği tam anlamadı, siyasi yansımalarını kavrayamadı. Biz de daha eğitimli ve vizyon sahibi Türklere yöneldik. Dört yıldır siyasetçilerle girişimleri bir araya getirdik. Önce yadırgandı ama sonraları görüldü ki Türk iş adamlarıyla görüşülmek istendiğinde başvurulacak bir muhatap yok. Şimdi bizimle iş birliği yapıyorlar. Ticaret odasıyla her yıl Türkiye'yi tanıtan toplantılar, eğitim çalışmaları vs. düzenliyoruz. TOBB iki yılda bir dünya iş adamlarıyla bir kurultaya katılıyordu. Sabancı'nın başlattığı bu organizasyona 3 yıldır biz de katılıyoruz, konseyin üyesi olduk, dünyadan iş adamlarıyla bir araya geliyoruz. İstanbul'da Fransızlar bunu 132 yıl önce başarmış. Türk-Fransız Ticaret odası kurulmuş. Fransa'dan bir şirket Türkiye ile ticaret yapmak istediğinde buraya başvuruyor. Biz de benzer bir modelle aynısını Fransa'da yapmak istiyoruz. TÜRK YEMEKLERİ OLAĞANÜSTÜ Bakın Hüseyin Ceylan Fransızların yaklaşımını nasıl değerlendirdi: "Bizim yemeklerimiz özellikle eti, sebzesi ve sosu ile birlikte pişiyor. Fransız yemeklerinden farklı. Tencere yemekleri Türk mutfağının vazgeçilmezleri. Fransız misafirler bizim mutfağımızın çok ilginç ve değişik damak tatları barındırdığını söylediler. Ayrıca Fransız meslektaşlarımız da bize karşı çok içten ve cana yakın davrandılar, tüm imkanlarını bizlerle paylaştılar. Her yaptığımız ürünü tattırma fırsatı bulduk. Yemeklerimizi çok farklı ve olağanüstü buldular." Türk yılı muhakkak ki siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan Fransa-Türkiye ilişkilerinin öneminin, tarihsel geçmişimizin altını çizecek, iki ülke halkı arasında hoşgörü ve ilişkilerin derinleşmesini sağlayacaktır. Organizasyon sırasında Fransa Türk Kültür ve Tanıtma Müşaviri Hasan Yavuz'dan etkinliklerle ilgili bilgiler aldık... ÖZVERİLİ BİR EKİP H.Y. : Çeşitli üniversitelerde okuyan Strasbourglu genç üniversiteliler "2009 Türkiye yılı gençlik komitesi"ni kurarak bu yılda yapılacak etkinliklere katıldılar ve planlarını iki yıl önce, dış işleri bakanlığına ilettiler. Gençlerden gelen 2000 civarı proje gözden geçirildi ve kabul edilenler uygulamaya kondu. Hilton Otel'de gerçekleşen Türk Gecesi projesi de İKSV ve Dış İşleri Bakanlığımızın desteği ile bu gençlerin bir organizasyonu. Gençleri önemsiyoruz. 9 Ay boyunca Fransa'nın tamamındayız. Grand Palais'daki "Bizans'tan İstanbul'a" adlı sergimiz yoğun bir ilgi ile devam ediyor . Louvre'da üç sergimiz var. biri Osmanlı kaftanları sergisi, İzmir Simera ve Hitit sergimiz var. Ve Fransa Staturen'de Osmanlı Fransa arasındaki, özellikle Kanuni Sultan Süleyman ile Kral 1. Fransuva arasındaki diplomatik ilişkileri gösteren, tamamen belgelere dayalı bir sergi var. Geçen hafta Limoj'daydım. Belediye başkan yardımcısı bizim bir Türk kızımız. Aynı zamanda da avukat. Türkiye ile ilgili bir program yapmamıza destek verdi. Fransız gençleri Türk Sanat Müziğinden şarkılar söylediler. Biz de bu gençlere söz verdik, 2010 İstanbul etkinlikleri için onları İstanbul'a getireceğiz. Şunu söylemek isterim, 15 yıldır Fransa'dayım. Bütün eğitim hayatım burada geçti. Fransızlarla iyi iş yapmak çok zordur; ancak Türkiye sezonu çok başarılı geçiyor. Hem de ilişkilerimizin en negatif olduğu döneme rast gelmesine rağmen. Bu başarının altında hem Fransa hem de Türkiye tarafında çok özverili bir ekip olması yatıyor. İKSV, Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve sivil ayağımızın emeği çok büyük. Dünya çapında sanatçılarımız, ressamlarımız, müzisyenlerimiz ve yazarlarımız var. Çalışmalarıyla ülkemizi başarı ile temsil ediyorlar. 600 bin civarı olan turist sayımız sezon boyunca 900 binlere çıkmış. Bizi başka kültürlerle karıştırıyorlar ve bu bazen olumsuzluklara da neden oluyor. Bizi tanıma fırsatı buldular. Anadolu Ateşi çok güzel bir gösteri düzenledi. ANLAYIŞLI İNSANLAR B.A. : Fransızlar nasıl insanlar? H.Y. : Soğuk dururlar ama aslında önce tanımak isterler. Ben öğrenci olarak buraya geldiğimde medeniyetler tarihi okuyordum. Gelen ilk Türk öğrenci benmişim. Dekan beni yanına çağırdı ve şöyle söyledi; "Mösyö Yavuz siz buraya gelen ilk müslümansınız. Ve sizin inancınız bizimkinden farklı. İbadet etmek isterseniz benim odamı kullanabilirsiniz." Çok şaşırmıştım, kendisinden böyle bir talebim olmadığını söyledim. O da şöyle devam etti; "Siz bu okulun öğrencisisiniz ve ben de dekanıysam sizi her açıdan düşünmem gerekir" dedi. Gerçekten şaşırmıştım. Ülkemizde öğrencilerin durumu tartışılırken gördüğüm bu incelik beni çok etkilemişti. Bahsettiğim hocam şu anda Sarkozy hukümetinin etik danışmanı. B.A. : Fransa güzel, insanlar güzel ama son olarak şu hususu da sizinle paylaşmak isterim ki bizim ülkemizdeki misafire gösterilen ihtimam bence hiçbir yerde yok. Strasbourg'da yıllardır orada yaşayan başka bir lezzet ustası ile tanıştım. Fikri Carat. Eşi ve oğullarıyla birlikte Türk ailelerine düğün yemeği hazırlıyorlar. Strasbourg'da çok fazla Türk yaşıyor. Birbirlerine de çok bağlılar. Türk düğünleri bin-iki bin civarı davetli ile gerçekleşiyormuş ve bu yemeklerin vazgeçilmez ustası da Fikri Bey. Kızları Semra turizimci; çok güzel işler yapmış, ülkemizi de başarı ile temsil ediyor. Ama, "Türkiye'den güzeli yok, şartlarımı ayarlayabilsem yarın gelirim" diyor. Bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım, demiş.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.