Yarın okullar açılıyor. Kendi öğrencilik yıllarımdan hatırlıyorum. Öğretim yılının ikinci dönemi sanki daha hızlı geçer. Aslında bu dönem telafisi zor olan zamanların başlangıcıdır. Baharın yavaş yavaş kendini hissettirmesiyle birlikte evde uzun saatler kalıp ders çalışmak zorlaşır. Bir yandan -şayet varsa- karnedeki kırıkları düzeltmeye çalışan, bir yandan da çeşitli sınavlara hazırlanan öğrencilerin üzerinde büyük bir yük vardır. Dersler birikip ağırlaşmış, beklentiler yükselmiştir. Birçok öğrenci bunu nasıl başaracağını bilememektedir. Bu gerilim içerisindeki genç çoğu zaman karamsarlığa düşer, ümitsizlik duyguları gelişir. Daha sonra mücadeleyi bırakıp yenilgiyi kabul eder. Pek çok zeki genç bu yüzden başarılı olamamaktadır. Kuruntu ve duygu boyutu Sınav öncesi olumlu düşünce gücünü kullanmayı başarabilen genç ise, zorluğu aşmayı başarabilmektedir. Yapılan araştırmalar imtihan öncesi kaygı düzeyinin ameliyat öncesi kaygı düzeyinden bile yüksek olduğunu göstermiştir. Sınav gerilimi yaşayan bir gencin belli başlı şikayetleri şunlardır: "Yemek yiyemiyorum, uykularım kaçıyor, hayattan zevk alamaz oldum, başaramazsam ölsem daha iyi, kazanamazsam mahvolurum..." Yapılan çalışmalarda, imtihan endişesinin kuruntu ve duygu olmak üzere iki farklı boyutu olduğu gözlenmiştir. Kuruntu boyutu, sınavla ilgili olarak kendi kendimize söylediğimiz şeylerdir. Duygu boyutu ise, sınav baskısı altında iken ortaya çıkan duygusal tepkilerimizdir. Sınav kaygısının kuruntu boyutunun başarıyı daha fazla etkilediği gözlenmektedir. Kuruntu arttıkça başarı düşer. Çünkü kuruntu daha çok başarısızlık beklentisiyle oluşmaktadır. Ayrıca, sınavla ilgili kuruntusu yüksek öğrencilerin, sınavla ilgilenmek yerine kendileriyle ilgilendikleri görülmektedir. Uzmanlara göre, sınav kaygısının beraberinde gelen bir durum da, yetersiz ders çalışma davranışıdır. Sınav kaygısı varsa sonuç olarak mutlaka yetersiz ders çalışma ortaya çıkar. Başarıyı olumsuz yönde etkileyen öğelerin başında, ders çalışma becerilerinin yetersizliği gelmektedir. Sonuç olarak, sınav kaygısı ve yetersiz ders çalışma davranışı birleştiğinde başarısızlığa sebep olur. Başarıyı artırmak için etkili ders çalışma yöntemlerinin öğrenilmesinin yanı sıra, sınav kaygısının da azaltılması gerekir. Kaygı düzeyi normal olan kişiler sınavları, başarılarının test edileceği bir fırsat olarak değerlendirirken, kaygısı normalin üzerinde olan kişiler sınavları bir tehdit olarak algılar. Sınavla ilgili durumlarda kendileriyle olumsuz bir diyalog içine girerler. Gerçek dışı ve karamsar bir düşünce tarzını seçerler. Sınav kişiliğin değil öğrencinin bilgi ve çalışmasının değerlendirilmesidir. Öğrenci başarılı ise iyi öğrendiği, başarısız ise iyi öğrenemediği ortaya çıkar. İyi insan veya kötü insan olduğu ortaya çıkmaz. Başaramama korkusu Sınavda başarısız olunabileceği düşüncesi başaramamak korkusuna dönüşür. Başaramama korkusu kaygı düzeyini yükseltir. Kaygı düzeyinin yükselmesi beyinde stres hormonları salgılatır. Stres hormonları öğrenme yeteneğini düşürür. Böyle bir kısır döngü ile başarısızlık ihtimali yüksektir. Araştırmalar, sınav kaygısı yüksek olan kişiler için en büyük problemin, daha önce öğrenilenleri sınav sırasında hatırlayamamak olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca, kaygısı yüksek olan kişilerin kaygısı düşük olanlara kıyasla ders çalışmaya daha çok zaman ayırdıkları görülmektedir. Bu bulgular da, sonuçtaki düşük performansın, bu kişilerin ders çalışma sürelerindeki yetersizliğe değil, olumsuz düşüncelerinin kendilerinde oluşturduğu, başa çıkılamaz derecedeki kaygıya bağlanabileceğini göstermektedir. > Başarısız olmak hayatın sonu değildir Uzman Psikolog Yeşim Taş'a göre, eğer sınav öncesi, sınav sırası ya da sınav sonrasında başa çıkamadığınız bir kaygı duygusu yaşıyorsanız, düşünce tarzınıza ve kendinizle olan diyaloğunuza dikkat etmeniz gerekiyor. "Eyvah, yine sınav yaklaşıyor ve ben çalışmamı yetiştiremeyeceğim. Çalıştığım halde kendimi yeterli görmüyorum, zaman kalmadı, hiçbir şey bilmiyorum, herkes çalışmasını bitirmiştir. Sınav günü geldi ve çalışmış olsam da nasıl olsa her şeyi birbirine karıştıracağım, eğer bu sınavda ortalamanın altında alırsam her şey berbat olur, sınıfta kalabilirim, atılabilirim, hayatım mahvolur. Sorular kolay görünüyor ama herhalde bir şey bilmediğim için bana öyle geliyor. Benden daha iyiler olduğuna göre neden sınav kâğıdını ilk ben veriyorum?.." gibi cümleler sizin kendinize sık sık tekrar ettiğiniz ifadelere benziyorsa; genellikle kendinizi yenilgiye uğratan bir düşünce tarzı içindesiniz demektir. Kötümser olmayın Büyük bir ihtimalle sınav sonrasında kendinizi, bildiklerinizi yapamamakla, dikkatsizlikle, süreyi iyi kullanamamakla ve doğru yaptığınız soruları sonradan değiştirmekle suçlarsınız. Bütün bunlar, gerçek dışı ve olumsuz beklentilerinizin, potansiyelinizi kullanmanıza engel olması sonucunda ortaya çıkar. Öyleyse ilk yapacağınız şey, sınav durumlarında kendinizle ne tür bir diyalog içinde olduğunuza dikkat etmek ve bu diyalog esnasında yakaladığınız olumsuz, gerçek dışı beklenti ve yorumları değiştirmeye çalışmaktır. Mesela, "bu sınavda başarısız olacağım ve herkes aptal olduğumu düşünecek" ifadesi yerine, "başarısız olmak ya da olmamak benim elimde. Şansım var, bunu kullanabilirim. Başarısız olsam bile bu benim aptal olduğumu göstermez" şeklindeki bir ifade, duruma daha gerçekçi bakmanızı sağlayacaktır. Yapacağınız şey, gerçek dışı, kötümser düşüncelerinizi gerçek dışı bir iyimserliğe dönüştürmek değil, yalnızca gerçekçi düşünmektir. Unutmayın; başarıya ulaşmanın ilk aşaması, kişinin kendi potansiyelini doğru değerlendirmesidir. Nelerin eksik olduğuna ve neyi, ne kadar öğrenmeniz gerektiğine ancak gerçekçi bir değerlendirme sonucunda karar verebilirsiniz. Gevşeyin Kaygının zihinsel süreci olan "endişe" ile başa çıkmak için gerçekçi ve olumlu düşünme biçimini benimsemeye çalışırken, bedensel süreci olan "yoğun uyarılma" ile başa çıkmak için de gevşeme egzersizleri yapmayı deneyebilirsiniz. Eğer kendi zihninizin ürettiği bu olumsuz düşüncelerin tutsağı olmaktan kurtulursanız, endişelerinizin azaldığını ve artık bedeninizden gelen sinyalleri de, eskisi kadar olumsuz yorumlamadığınızı göreceksiniz. Ayrıca bunların, sınav öncesinden sınav sonrasına doğru, aşama aşama kendiliğinden kaybolduğunu fark edeceksiniz. > Uzmanlardan altın öğütler * Sınav başarısı birinci amacınız olmalı, tek amacınız olmamalı. * Düşünceler endişelerimiz geriliminizi arttırıyorsa öğrenme yeteneğinizi azaltacaktır. * Zihninizdeki endişe ve korkuları rafa koyun, sınav sonrası düşünün. * Kazanamamak dünyanın sonu değildir. Kesinlikle başka bir çıkış yolu vardır. * Stres var, panik yok. Az stres faydalıdır, öğrenmeyi artırır. * Geçmişteki başarılarınızı; öğrenemediklerinizi değil öğrendiklerinizi düşünün. * "Başarmam gerekir" değil "başaracak gücüm var" demelisiniz.