ÇEKİRDEKTEN YETİŞME Kozlu "Başarmak için yapacağınız işin inceliklerini bilmek gerekir. Bunun için de işi, çekirdekten yetişerek öğrenmek lazım" diyor... PLANLI ÇALIŞIN Cem Kozlu'ya göre, hedefe ulaşmak için bu- lunulan kurumun ihtiyaçlarını tespit edip, bir plan dahilinde sabırla çalışmak sonuç getirir. DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM Ülkemizde her alanda önemli değişikliklerin olduğunu belirten Cem Kozlu, "Ben 3K ile ifade edilen dönüşümü önemsiyorum. Bunlar, kadınlar, kentler ve kıyılarımız. Çalışma hayatımızda kadınlar devre dışı bırakılmamalı. Kentlerimizin hızlı bir şekilde çehresi değişiyor. Bu olumlu bir gelişme. Doğal güzelliklerimizin başında gelen kıyılarımızın kullanımı ise henüz tam verimli halde değil" dedi. SUNUŞ Bu haftaki konuğumuz döneminin son derece başarılı iş adamı, lideri, yöneticisi, siyaset adamı; günümüzün danışmanı yazarı ve iki oğlunun babası, babasının oğlu Cem Kozlu. Biz kendisini THY Yönetim Kurulu Başkanlığı, Coca Cola Orta Doğu Grubu Başkanlığı görevleri sırasında daha yakından tanıdık. Halen birçok şirketin yönetim kurulu, mütevelli üyeliği ve danışmanlık görevlerini başarı ile yürüten Kozlu'nun gözleri, oğullarının ve babasının adı geçtiğinde ayrı bir parlıyor. Son kitabı "Liderin Takım Çantası" nda kendi el yazısının basılı olduğu sayfaları okurken birbirine sıkı sıkıya bağlı bir aileden geldiğini hemen anlıyorsunuz. Bülent Kozlu oğlunu Amerika'ya gönderirken yazdığı satırlarında şöyle diyor; "Sevgili oğlum, Kontiki kahramanları gibi azimkar, çalışkan, mert, cesur ve arkadaş canlısı ol" ayrıca hazırladığı bir liste ile de hayata karşı güçlü tutunabilmesi için yapması ve yapmaması gerekenleri özenle sıralıyor. Bu kitaptan, satırlar ile buyurun efendim Pazar Kahvesine..... Gençlik günlerinizde bugün geldiğiniz noktayı hayal etmiş miydiniz? Hedeflerim vardı ama senin başarın şu olur gibi de bir listem yoktu. Geçliğimin ilk günlerine dönecek olursam, yurt dışında okumuştum ve biraz çalışıp memlekete gitmeyi arzu ediyordum. Bir aile kurmak, arkadaşlarımla birlikte, sağlıklı, mutlu bir hayat sürmek istiyordum. Bir yerin üst düzey yöneticisi olayım diye hiç düşünmedim. - Yatılı okulda geçen bir gençlik hatta çocukluk döneminiz var; mutlu muydunuz? Elbette. İlkokuldan sonra Robert Kolej'de, sekiz yıl yatılı okudum. Okulda Kadıköy'den 5-6 arkadaş çok samimiydik. Hafta sonları bisiklete binerek, top oynayarak, Kalamış civarında balık tutarak, haylazlık ederek büyüdük. Kışın da yatılı okulun arkadaş odaklı ortamında mutluyduk. Yatılı okulun bize bir disiplin verdiğine inanıyorum. Yatılı okulda arkadaşlıklar yapay veya ben odaklı olamaz. Aksi halde, hizaya getirirler adamı. Paylaşmayı bileceksiniz. Sadece kendinizi düşünerek yaşayamazsınız. Ben bunun sonraki hayatımda da çok faydasını gördüm ve kendimi çok şanslı addediyorum. MESLEKTE ÇEKİRDEKTEN YETİŞME - Şimdi gençler her şeyi çok çabuk istiyor. Sizin döneminizle mukayese ederseniz, neler söylersiniz? Aslında tabiatımız aynı da, ortamlarımız çok farklı. Örneğin; Ben Amerika'ya öğrenci değişim programıyla gittim. Her hafta eve mektup yazardım. Okulda da, ailede de her kelimenin, her virgülün ağırlığını öğrenerek yetiştirildik. Oysa şimdi bilgisayarın başına oturuluyor, elektronik postayla pat pat imla ve ifade hatalarıyla dolu mektuplar yazılıyor. Ne o özene bezene yazılan mektubu almanın heyecanı, ne de yazmanın disiplini kaldı. Bizim gençliğimizin dünyasındaki zaman kavramı çok değişti. Bizim kuşağımız her olayı daha yavaş bir tempoda ama belki de daha sindirerek değerlendirirdi. Şimdi her şey çok hızlı ve herkes koşuşturma içinde. Gençler de bu hız içinde çok kısa zamanda çok şey yapmak ve süratle yükselmek istiyorlar. Procter & Gamble'da işe girdiğimde beni ilk satış kademesinden başlattılar ve elimde çanta sabun sattım. Vitrin düzenledim; toz aldım. "Neden bu işleri yapıyorum" diye de hiç düşünmedim. Aksine bu şirket bu ürünleri satıyorsa işi çekirdekten öğrenmem gerekir diye şükran hissi taşıdığımı hatırlıyorum. Oysa şimdinin gençleri için bu dediklerim çok havada kalıyor. Gençler artık şık odalar, büyük masalar, önemli sorumluluklar istiyorlar. Olmadığında da düş kırıklığı hatta psikolojik sıkıntılar yaşıyorlar. Biz eğitimin ardından meslekte çekirdekten yetişmeyi de çok önemsedik. Yapacağınız işin inceliklerini bilmek sizi güçlü kılar. OLUMLU DEĞİŞİKLİKLER VAR - Bu değişim hızı içinde ülkemizin içinde olduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çok iyimserim. Değişikliklerin her alanda olumlu olduğunu düşünüyorum. Ankara'ya karayolu ile 9 -10 saatte giderdik, artık 3-4 saatte gidiyoruz. Üniversite mezunlarının sayısı çok arttı. Bugün 150'nin üzerinde üniversite var ve bu üniversiteler bulundukları şehirlere canlılık getiriyorlar. İstanbul'da 35 tane özel müze var deniyor. Bunun içinde oyuncak müzesi, buz müzesi, minyatür müzesi, modern sanat, sanayi müzeleri var. Aynı şekilde Türkiye'de hayır işlerinde çok ciddi gelişmeler var. Vakıflar ve özel sektör aracılığıyla hastaneler, okullar kuruluyor. Kitap fuarları açılıyor. Ülkemiz için fevkalade iyimser ve bir o kadar sabırsızım. Bazı şeylerin daha çabuk olmasını istiyorum. 3K= KADIN, KENT, KIYILARIMIZ - Mesela? Biz 90'lı yılların başında THY'de bir dönüşüm çabasındayken 3K ile ifade edilen bir dönüşüm programı yapmıştık. Ben ülkemiz adına da şu 3K'yı çok önemsiyorum. Birinci K, kadınlarımız. Çünkü Türkiye'nin gelebileceği yere daha çabuk ulaşabilmesi için nüfusumuzun diğer yarısını oluşturan kadınlarımızı daha iyi yetiştirmemiz gerekir. Bir ülkenin kalkınması sermaye, toprak ve emektir. Biz emek gücünüzün yarısını iyi değerlendiremiyoruz. Bugün bakıldığında Avrupa'nın sıkıntısı nedir? İnsan gücü yaşlanıyor ve iş gücü küçülüyor. Bizim toplam rakamımız büyük ama onun içinde yer alan kadınlarımızın çok büyük bir kısmı devre dışı. Çok ciddi bir enerji kaynağını kullanamıyoruz. İkinci K, kentlerimiz. Kentlerimiz çok güzel bir dönüşüm içinde ve hızlı bir şekilde çehresi değişmekte. Siteler, alışveriş merkezleri güzel. Ama mahallelerde ufak parklar, köşe başlarında bankolar, daha alçak irtifada, emeklilerin banklarda parklarda oturduğu, ağaçların binaların boyunu geçtiği, yeşilin her yere serpiştirildiği bir alt yapının olduğu kentler düşlerim arasında. Üçüncü K ise kıyılarımız. Ülkemizde hiçbir ülkeye kısmet olmamış güzellikte kıyılarımız var. Ama biz yılda iki ay kullanılsın diye kıyılarımızı kooperatiflere kaptırmışız. Bir gün daha da zenginleşeceğiz ve doğal güzelliklerin önemini gerçekten anladığımızda bir bakacağız ki hepsi elimizden gitmiş. - 'Liderin Takım Çantası' adlı kitabınızda liderin özelliklerini çok güzel anlatıyorsunuz. Okumayanlar için anlatsanız, lider kimdir ve takım çantasında neler olmalıdır? Lider en az bir takipçisi olan kişidir. İkinci tarifte ise kendisine verilen talimatlar ötesinde bir gayret gösteren ve bu gayretiyle de birilerini etkileyip o kişilerden destek alıp, takipçi oluşturan kişidir. Birçok insanda liderlik vasfının olduğuna inanıyorum. Çoğumuz hem lideriz hem takipçiyiz. Liderlik her ortamda her zamanda kendini göstermeyebilir. Mesela, Amerika'da bir uçak kazası oldu. Uçak nehre indi. Pilot hem uçağı indirirken hem de yolcuları tahliye ederken üstün bir liderlik sergiledi. Bu kaza ortamı olmasaydı biz pilotu lider olarak değil başarılı bir pilot olarak görecektik. Yani birçoğumuzun içinde liderlik kapasitesi olabilir. Yeri geldiğinde onu sergileyebiliriz. Sabahtan akşama kadar bir lider gibi davranmamız gerekmeyebilir. İyi yönetici, iyi sanatkar, iyi hoca oluruz ama gerektiğinde de liderliğimizi gösterebiliriz. Ancak bazı özellikler var ki onlar yoksa lider olmanız güçleşiyor. Bunlardan birisi cesaret. Korkak bir insanın lider olması mümkün değildir. Enerjisi olmayan, zamanında kalkamayan, tembel, ilgisiz, meraksız adamdan da lider olmaz. Bu adamı kursa gönder, yaşam koçu tut hiçbir şey olmaz. Bir liderin takım çantasının en önemli aracı ise yönetim "checklist" tidir. Veri toplama, analiz, öneri, tartışma, karar verme, planlama, uygulama ve takip süreçlerini içeren listenin amacı kurumunu yönetirken lidere yönetimin her aşamasında yardımcı olmak. NE YAPMAK İSTİYORDUM? - THY'nin sizinle başarılı bir geçmişi var. Geldiğinizde siz işe nereden başladınız? THY'ye geldiğimde aslında kulvar değiştirmiş oldum. Gelişim tamamen rahmetli Turgut Özal'ın bana o görevi teklif etmesiyle oldu. Ben de önüme böyle bir fırsat çıkınca çok oyalanmadım ve değerlendirebilme cesaretini gösterdim. Yeni bir kuruma girdiğimde ilk önce "Ne yapmak istiyorum" diye sorardım. Görev teklif edildiğinde dönemin Ulaştırma Bakanına yapmak istediklerimle ilgili iki sayfa mektup yazdım. Sadece o koltuğa oturup, titri almak değildi mesele. Hemen değil belki ama kurumda biraz daha olgunlaştıktan sonra "Ne yapmak istiyorum" sualinin eksik olduğunu, aslında "Kurumun ihtiyacı nedir" onu tespit etmek gerektiğini fark ettim. Bunun için de sabırlı olup, sormamız, bakmamız, öğrenmemiz, araştırmamız gerekiyordu. Birincisi benim hedefim, ikincisi herkesin hedefi olduğu için ona ulaşmak daha kolaydı. Gençlerin en önemli hazinesi ZAMAN Gençlere neler söylemek istersiniz? Zamanlarını çok iyi değerlendirecekler. Zaman Allah'ın bize bahşettiği en demokrat şeydir. Ayrıca ben rutine çok inanırım. Çok basit şeylerden başarı geliyor. Mesela, Beethoven'i ele alalım. Bir sanatkar bakıldığında istediği gibi yaşar öyle değil mi? İstediği zaman yatar, kalkar, ilham geldiğinde de beste yapar. Ama öyle değil işte. Beethoven sabah güneşin doğuşuyla kalkar, öğleye kadar kompozisyon yapar, öğleden sonra da 2-3 saat yürürmüş. O sırada düşünür, kendini yeniler ve notlar alırmış. Akşamüstü de bir kafeteryada gazete okuyup arkadaşlarıyla sohbet eder sonra da kendisini destekleyen soyluların evinde konserler verirmiş. Sanatçılardan örnek veriyorum. Çünkü bir sanatçı için istediği gibi hareket edebilme özgürlüğüne sahip diye düşünebiliriz. Ama başarılı bütün sanatçılara bakın günlük, haftalık, aylık programları bellidir. Güçlü ve zayıf yanlarımızı bilmek de önemlidir. Hayatta yapılan her başarılı hareket disiplin istiyor. En önemlisi yaşıyor olmak başlı başına bir nimettir, buna kafa yormak lazım. Ve son olarak dönüp dolaşıp geldiğimiz yer dengeli yaşamdır.