İstanbul Üniversitesi turizme açılacak

A -
A +

> PAZAR KAHVESİ Betül ALTINBAŞAK betul.altinbasak@tg.com.tr İLK 500 ARASINDA Yetiştirdiği sayısız devlet, bilim ve fikir adamıyla tarihimize damgasını vurmuş bir kurum İstanbul Üniversitesi... Dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında yer alan tek Türk eğitim kurumu... ÇALIŞMA VAR Biz de okulun tarihî binasında Rektör Prof. Dr. Yunus Söylet ile bu başarıyı ve çalışmaları konuştuk. Prof. Söylet, binaları aslına uygun olarak yenilediklerini ve turizme kazandırmayı planladıklarını söyledi. İstanbul Üniversitesi 1453'ten bu yana milyonlarca mezunu, binlerce mensubuyla ülkenin en geniş camialarından biri, meşhur kapısıyla ülkenin yüksek öğretimi ifade eden simgesi... Köklü geçmişi, bilim, teknoloji, sanat alanındaki başarılarıyla dünya üniversiteleriyle yarışan gururumuz... Bu haftaki konuğumuz İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet. Kendisi yurt içinde olduğu kadar, yurt dışında da başarılı çalışmalarıyla ülkemizi temsil ettiği Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim dalında, en kutsal vazifelerden birisi olan hekimlik mesleğini icra ederken diğer yandan da bir buçuk yıldır büyük bir disiplin ve özveri ile üstlendiği rektörlük görevini yürütüyor. 20 yıl önce heyecanlı bir öğrenci olarak girdiğim bu köklü ailenin bir ferdi olarak, hocamızla bu güzide yuvayı, başarılarını ve eğitim sistemimizi konuşmak benim için ayrı bir gurur oldu. Hele bir de kendisinin elinden yakama takılan okul rozetinin verdiği heyecan mezuniyet diplomasını yeniden almaya eş değerdi. 600 yıllık geçmişe sahip okulumuzun değerli rektörüyle okulun tarihî dokusunda gerçekleştirdiğimiz sohbetimize siz de katılın. Dikkatli okuyun; bu okulda engel yok, okumak isteyen herkese, her yaş grubuna yönelik bir eğitim fırsatı var... NOBELLİ MEZUN BİLE VAR Hocam, "Dünyanın en iyi 500 üniversitesi" açıklandı ve bu yıl ülkemizden sadece İstanbul Üniversitesi listeye girdi. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz? Çin Jiao Tong Üniversitesi'nin 2003 yılından bu yana hazırladığı listeye 2005 yılından beri giriyoruz. Bu liste dünyada yüksek öğretim alanında en etkili değerlendirme çalışmalarından biri olarak kabul ediliyor. İstanbul Üniversitesi, Türkiye'nin en köklü üniversitesidir. Eğitim, araştırma ve teknoloji transferi konusunda çok değerli insan kaynağına, çok büyük bir birikime sahiptir. Tüm bu unsurlar bir araya gelince en iyi 500'deki tek Türk üniversitesi olmasının nedenleri ortaya çıkıyor. Her yıl süratle sıralamada daha öne doğru ilerliyor. Bu listeler oluşturulurken özellikle dikkat edilen kriterler nelerdir? Akademisyenlerin ürettiği makalelerin uluslararası alanda referans kabul edilmesi, bilimsel atıf indekslerinde yer alan makale sayısı, mezun ve mensuplarımızın Nobel alması gibi kriterler sayılabilir. Örneğin Orhan Pamuk da bizim mezunumuz. Üniversitemizin indeksli dergilerdeki yayınları çok fazla. Sadece bu kriterle 200'lü sıralarda yer alabilecek durumdayız. Bilimsel araştırmalara özel önem veriyoruz. Yardımcı doçentlerimize, post doktora yapan personelimize özel proje destekleri sağlıyoruz. BATIDAKİLER FON ZENGİNİ İlk 10'a bakıldığında 8'i Amerikan, ikisi de İngiliz üniversiteleri... Bizden farklı ne yapıyorlar? Öncelikle nitelikli öğretim üyesi ve öğrenci şart. Nitelikli uluslararası öğretim üyesi ve öğrenci size farklı kültür esintileri, bilgiler getiriyor. İkinci faktör bol kaynak. Biliyorsunuz Amerika'da bağışlar ön planlardaki gelirlerdir. Bu üniversitelere hükümetlerin desteği de çok yüksek. Şuna karar veriyorlar; "madem ki bilgi, ekonominin ve insan kaynağının gelişmesinde en önemli güç, o zaman ben bilgiyi üreten kurum ve üniversitelere yatırım yapmalıyım." Basit örnekle, büyük Amerikan üniversitelerinin 20 milyar dolar civarı, genellikle de fonlarda değerlenen müthiş maddi güçleri var. Harvard'ın sadece Türk bonolarında değerlendirdiği 10 milyon doları var. Vakıf üniversitelerinin sayısının artmasıyla devlet üniversitelerindeki nitelikli kadronun yer değiştirdiği gibi bir kaygımız var; bu konuda ne düşünüyorsunuz? Öğrenci bu ülkenin öğrencisi, kurumlar da bu ülkenin kurumları diye düşünüyorum ve dolayısıyla bu değişimi ortak büyük bir havuz olarak görüyorum. Diğer üniversiteleri de rakipten çok kardeş kurumlar olarak değerlendiriyorum. Bir başka bakış açısıyla; İstanbul Üniversitesi çok önemli bir geçmişe sahip ve uzun yıllardan beri bunun yüklediği sorumluluk içinde bizim zaten sahip olduğumuz bu gücü paylaşmak gibi bir sorumluluğumuz ve alışkanlığımız var. Ancak sizi de anlıyorum, özellikle hukuk, işletme fakültelerimizde ve sanıyorum yakın gelecekte tıp fakültelerimizin bazı branşlarında öğretim üyelerimizin sayılarında bir azalma olacak gibi görünse de bunu bir tehditten çok, paylaşım olarak görüyoruz. Bu kadar köklü bir üniversite daima nitelikli, uluslararası çapta eğitim kadrosunu yetiştirecek ve çok güçlü isimlerle yoluna devam edecektir. Bir yandan da sayının artmasıyla, üniversitelerde eğitim kalitemizin düştüğü gibi bir düşünce var. Bütün ülkeler yüksek öğretimin gücünün farkındalar ve son on yılda yüksek öğretime ciddi bir talep var dünyada. Yüksek öğretimden yararlanmak isteyen insanların sayısında 10 kat artış oldu. Eğitimden faydalanmak isteyenler sadece 18-24 yaş arası üniversite çağındaki gençler değil. Dolayısıyla buna uygun bir arz oluşuyor ister istemez. Ben aynı zamanda YÖK üyesiyim ve biz YÖK'te dolmayan kontenjanları da tartışıyoruz. Yavaş yavaş üniversite sayısının artışının aşırı bir arza dönüşmekte olduğunu, talebi aştığını görüyoruz. Ancak bu bütün dünyada böyledir, önce kuantite artar, ardından kalite gelir. ÖN LİSANS ÖNEMSENMİYOR Üniversite mezunu işsiz sayımız da her yıl artıyor. Burada meslek yüksek okullarının önemi de ortaya çıkmıyor mu? Bu tamamen ülkenin iş gücü planlamasıyla alakalıdır. Ama konuya tersinden bakarak başlayalım, öğrenci ve aileler arasında şöyle karar veriliyor; buraya giderse iş bulacak mı? Durumu iyi aileler, çocukları ön lisans değil, lisans eğitimi alsın istiyorlar. Gelişmiş ülkelerde ön lisans önem kazanıyor. Aslında biz geldiğimiz noktaları çok küçümsüyoruz. Teknik eleman yetiştirme oranımız %35 ve bu hiç de az değil. Ancak bu okulları daha cazip hale getirmeli ve mezunların iş bulma imkânını daha net ortaya koymalıyız. Bu konu İmam Hatip Liseleriyle ilgili puan konusuyla, öneminin biraz altında kaldı. Toplumda hâlâ dört yıllık okulları önemseyip, ön lisansları küçümsüyoruz. Öğrenciler bu yüzden ön lisans programlarına gitmek istemiyor. Diğer taraftan belki bir yıl iki yıl genel okuyup ondan sonra tercihlerini yapmalarını sağlamalıyız gençlerin. Çok genç yaşlarda tercih yapmalarını beklemek mesleki hataları da beraberinde getiriyor. Önce öğrencinin karnını doyuruyor Prof. Dr. Yunus Söylet'e "Rektörlük görevine gelince öğrenci sorunlarını da sanırım daha yakından gözlemleme fırsatı buldunuz; sizi en çok ne etkiledi?" diye soruyorum. "Öğretim üyesiyken her şeyi göremeyebiliyorsunuz" diye cevap veriyor ve anlatmaya devam ediyor: "Madden çok zor durumda okumaya çalışan ve gününü tek öğünle geçiştirmeye çalışan epeyce öğrencimiz olduğunu gördüm ve bu durum beni çok hislendirdi. Size net sayı veremem; ancak zor şartlarda okumaya çalışan hayli öğrencimiz var. Biz okulumuzda üç öğün yemek uygulaması başlattık, kahvaltı, öğle ve akşam yemeği olarak Türkiye'de en ucuz yemeği veren kurumuz. 75 kuruşa maliyetinin çok altında öğrencilerimizin sağlıklı beslenmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Uzaktan eğitimle çalışana nitelikli diploma veriyoruz Üniversitenin uzaktan eğitime büyük ilgisi var sanırım, sistem hakkında bilgi alabilir miyiz? Uzaktan eğitim, bir yandan iş hayatına devam ederken diğer yandan da nitelikli bir eğitim alarak kendini geliştirmek isteyen bireyler için önemli bir fırsat sunuyor. İşletme, iktisat, gazetecilik, iletişim, maliye, ekonometri, radyo televizyon, edebiyat, dış ticaret, bankacılık vb. toplam 16 bölümde eğitim veriyoruz. Böylece eğitim almak isteyenler için internet tabanlı olarak zaman ve mekâna bağlı sınırlılıkları ortadan kaldırıyoruz. Final sınavında tüm öğrenciler aynı anda belli bir merkeze gelerek sınava giriyor. İlk bine giren, dört öğrenci başarılı olmalarına rağmen uzaktan eğitim programımızı tercih etti, belli ki okurken çalışmaya da ihtiyaçları var. programlarımız bu anlamda ciddi bir açığı kapatıyor. Geçen yıl 462 kayıtlı öğrenciyle faaliyete başladık bu yıl sayımız 3 bin. Hedefimiz 10 bin öğrenci. Uzaktan eğitimle yüksek lisans programlarımız da var. ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ Sizin öncülüğünüzde çocuklar da üniversiteli oldu. Bu projede hedef neydi? Yaşam boyu eğitimi hayata geçirmek amacıyla yola çıktık. Hayat çocuklukla başlıyor. İstanbul Üniversitesinin hayat boyu öğrenime cevap veren bir kurum olmasını istiyorsak çalışmalarımızı bütün yaş gruplarını kapsayacak şekilde genişletmemiz lazım. Bu nedenle çocuk üniversitesini kurduk. İlköğretim ve lise öğrencilerine yönelik hazırlanan çocuk üniversitesinde astronomiden, teknolojiye, sanata, yazarlığa, bitkiler alemine, tarihe kadar 52 çeşitten oluşan birçok program bulunuyor. Programlar 15 ilköğretim yaz okulu, 18 lise yaz okulu, 16 bilim modülü ve gezi ile 3 sanat programından oluşuyor. Böylece çocukların yeteneklerinin erken yaşlarda fark edilmesi, geleceğin bilim adamlarının yetiştirilmesine katkı sağlamak, ilgi duydukları alanları erken yaşlarda tanımalarını ve meslek tercihlerini daha bilinçli yapmalarını sağlamayı hedefliyoruz. Kapımız yüksek öğretimle eş değer Gördüğümüz kadarıyla, gerek akademik çalışmalarda gerekse okulun restorasyon çalışmalarında ciddi atılımlar var. Evet, okulu yeniliyoruz. Sadece okulu değil çevresini de... Aslına uygun projeler, betonlar ve taşlarla yenileniyoruz. Merkez binanın tüm restorasyon ve röleve çalışmaları devam ediyor. Yüksek öğretim denince akla ilk gelen İstanbul Üniversitesinin meşhur kapısıdır ve ülkemizde bu kapı yüksek öğretimle eş değerdir, üniversiteye bu kapı ile girilir. 2010 İstanbul projesi kapsamında bu meşhur kapı da unutulmadı. Kullanılmayan Süleymaniye kapısını açmak istiyoruz. Beyazıt Kulesi de resterosyonun 2010 kapsamında. Süleymaniye'nin metruk hale gelmiş 30 taş odasını kullanıma açacağız. 12 tarihî ev ve konak bu kapsamda restore edilecek. Bu yıl 15 binin üzerinde öğrenci aldık. Bütün bu öğrencilerimizi rahat ettirecek fiziksel mekâna ihtiyacımız var ve hızla daha konforlu eğitim ortamları hazırlamak için çalışıyoruz. Hemen olmasa da merkez binamızı turizme açacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.