Hayvanlarla iletişim kurulan bir doğal yaşam alanı Özgür'ün sandalı

A -
A +

Bugünkü röportajım ilginç bir isimle. Hayvan sevgisini bir adım daha ileriye götürmüş, onlarla iletişimini engelli vatandaşlar ve yaşlılarla paylaşmış, mekanın ismi ruhsat itibariyle hayvanat bahçesi olsa da, doğal yaşam alanı olarak adlandırdığı yerinde, Ankara’nın Çubuk Mevkii’inde, Gümüşyayla köyünde Taşkesen Mahallesi’nde misafirlerini hayvanları kafeslerde seyrederek değil, hayvanlarla âdeta konuşturup, sohbet ettirerek ağırlıyor. Ekibim olarak adlandırdığı bakıcıları ve hayvanları ile bir aile olan Özgür Peştanlı, aynı zamanda ekip arkadaşlarıyla dizilerde ve etkinliklerde de yer alıyor. Hayatın stresinden arınıp farklı bir insan tanımak isterseniz, kesinlikle tavsiye ederim…

Hayvanlarla iletişim kurulan bir doğal yaşam alanı Özgür'ün sandalı
- Nasıl bir hayat yaşadın çocukluğunda, hayatın ne zaman bu yöne doğru kaydı?
 Otel işletmeciliği mezunuyum aslında. İnsanlarla da iletişimim çok iyi ama insanlara hayvanların kazandıracağı şeyleri düşünerek böyle hareket ettim. Hayvanların konuşmadan iletişim kurmasını algılayıp insanlara aktarıyoruz. Bu da insanları düşündürüyor. Konuşamayan bir canlının sadece gözleriyle, hareketleriyle hislerini anlatmasını algılayabilirsek, insanlarla diyaloğumuz da başka bir yerlere gelir. Bu yüzden hayvanların insanlara çok farklı şeyler kazandırdığına inanıyorum. Türkiye’de tek hayvan sevgisi kedi ve köpek. Ben de köpek eğitmeni olarak başladım. Zaman geçtikçe atın nasıl cana yakın bir hayvan olduğunu öğrendim. Atlarla devam ettim. Son 4 senedir vahşi hayvanların da bizim dünyamıza girebileceğini, onların da bize ihtiyacı olduğunu keşfedip, böyle bir sisteme başlamaya karar verdim. 
- İlk yaklaştığınız vahşi hayvan hangisi?
 Maymun. Kolay ulaşabileceğim bir hayvandı. Ondan sonra büyük kediler, geyik gibi Türkiye’de yaşayan yaban hayvanları ile devam ettim. Böyle de devam edecek. 
-  Nerelisiniz?
 Yugoslav göçmeniyim.
-  Ailenizin yaklaşımı nasıl yaşam şeklinize, işinize?
İlk zamanlar, “geleceğin bu değil daha iyi olmalı” derken, son 3 senedir güzel yerlere gelmemiz, insanların beni merak edip buralara kadar gelmesi, onları çok mutlu etti. Dizilerde rol almam, gelip insanların hayat felsefemi merak edip sorular sorması onların da kulağına gitti ve mutlu oldular. 
-  Onların hayvanlarla arası nasıl?
 Yok. Yani benim gibi değiller. Buraya hiç gelmezler ama ben her onlara gittiğimde bir hayvanı yanımda götürdüğüm için aslında alışıyorlar. Bir gün yılan, bir gün maymun, bir gün köpekle gittiğim için alıştılar. Ellemiyorlar ama korkmuyorlar da.
-  Dizi oyunculuğu ne zaman başladı peki?
 Hep Osmanlı filmlerinde oynadım. Atım ve köpeğimle birlikte ekip olarak rol aldık. Kürşat ve Kırk Çeri’de Kürşat’ı canlandırıyorum. Orada Çinlilerle olan savaş çok eski yıllara dayanıyor, bir kurt köpeği, uçan bir şahinim ve atımla beraber devam ediyoruz diziye. Şubat 15’te yayınlanacak.
-  Hayvanlarla, vahşi hayvanlarla iletişim kurmanın sırrı nedir?
 Bütün hayvanların bizi yiyecek olarak değil de bir oyun olarak görmesi lazım. İşin mantığı bu. Kaplana hazırlanmış et veriyorum mesela ama ona canlı bir yiyecek vermiyorum. O yüzden avlanmayı bilmiyorlar, doğaya dönemezler. Ben aldığımda da öyleydiler, dışlanmıştılar. İnsanların bakış açısını değiştirmemiz lazım. Ben doğadan bir hayvanı alıp buraya getirmiyorum.
-  Eleştiri alıyor musunuz?
İnsanlarımız hayvanları tanımıyor. “Niye kaplan besliyorsunuz? Afrika’ya neden götürmüyorsunuz?” diyorlar ama bilmiyorlar ki kaplan aslında Asya hayvanı, Afrika hayvanı değil. Tabii daha da önemlisi bizim bu hayvanları oraya götürme şansımız yok, yaşayamazlar çünkü. 
-  Doğada yaralı bir vahşi hayvanla karşılaşıp ne yapacağını bilemeyenler, sizinle iletişime geçebilirler mi?
 Tabii ki ama ben Orman Bakanlığı’na bağlıyım, önce oradan izin istiyorum. Eğer bu hayvan düzelebilecekse, iyileştirip doğaya salıyoruz. Eğer doğaya dönemeyecekse de bakmaya devam ediyoruz. Ama maalesef ömürleri çok uzun olmuyor. Çünkü doğada gezen hayvan kafese girince çok değişir, alışamaz, aynı şekilde kafeste doğan hayvan da doğaya dönemez.

Hayvanlarla iletişim kurulan bir doğal yaşam alanı Özgür'ün sandalı
“Piton zehirsiz bir yılan. Aç olmadığı sürece de insana zarar vereceğini düşünmüyorum. Devamlı evin içinde bizle beraber oldukları için de saldırmıyorlar. Saldırsa da sadece ağzını açar vurur ve bırakır. O da zarar vermez zaten. Doğada gördüğümüz vahşi fotoğraflar çok büyük pitonlar, zaten evdekilerin boyutu küçük. Boğma kabiliyetleri var ama ben hiç öyle bir vakayla karşılaşmadım.”

-  Sizde şu an bulunan hayvanları sayabilir misiniz?
Çok hayvan gidip geliyor, iyileştirip saldıklarımız da çok var. Ama otçul hayvanlardan mesela, deve, lama, devekuşu, cüce domuzlarımız, kızıl ve ala geyiklerimiz, kanatlı hayvanlardan İran tavuklarımız, sülünler var, büyük kedilerden, aslan ve kaplanımız var. Yaşlı bir sırtlanımız var.
-  Sırtalana dokunurken bir fotoğrafınızı gördüm, oldukça şaşırtıcı, tehlikeli değil mi? Korkmadınız mı? 
 Bu konuda biraz korkusuzum. Bana zarar vermeyeceğini hissediyorum. Kendimi güvene alıyorum. 
-  Nasıl alabilirsiniz ki kendinizi güvene, sonuçta sırtlan, aslandan bile tehlikeli bir hayvan?
 Gözüne bakmamaya çalışıyorum, mümkün oldukça geri geri yanaşmaya çalışıyorum, yandan ona yaklaşıyorum kendimi koruyabilmek için. Sonuçta saldırabilir ama bu şekilde kendimi koruma şansım daha fazla.
-  Hiçbir saldırı yaşadınız mı?
 Korkan hayvan saldırır. Durup dururken hiçbir vahşi hayvan saldırmaz. Bu fare bile olsa sıkıştırırsanız çok zararlar verebilir. Kendi halinde bir hayvan size saldırmaz. Ben onlara hiç gitmedim hep onların yanıma gelmesini bekledim. 
-  Ama elinizde kaplan dişi izi var?
 Evet ama bu iş kazası. Korkudan başka insanlardan korkup beni ısırdı. O da çok zarar vermedi zaten. 
-  Hayvanlarınıza başka insanları yaklaştırmak zor değil mi?
 Burada hayvanın bakıcısı çok önemli. İnsanlar genelde bencil, “benim hayvanıma kimse dokunmasın” mantığındalar, köpekler için özelikle mesela durum böyle. Halbuki bakıcılar hayvanları sosyal yetiştirip, insanları onlara dokundurabilirse bu işleri aşabiliriz. Yani bir eğitmen kendi hayvanını sevdirebilir ama sadece başkası eğitemez.
-  Korkularını yenmeye buraya gelenler oluyor mu?
Çok. Hayvan sevgisi aşılayıp, korkularını yenmelerine vesile olup, hayvan sahibi yaptığımız çok insan var. Evcil hayvanlar tabii ki, vaahşi hayvanları tabii ki sahiplendiremiyoruz, öyle bir yetkimiz yok. Ama burada bizim gözetimimizde gelip meraklarını tatmin edebiliyorlar.
-  Bir parmağınızı kaybetmişsiniz, ve vahşi hayvanlar mı sebep oldu diye düşünürken size sormak istedim. Nasıl oldu? Ne zaman oldu?
 Köpek ısırdı. Aslında tecrübesizlikten oldu. Isırılma sırasından korkudan kendimi çektiğim için oldu. Bir hayvanın ısırdığı yer, yırtıldığında dikiş tutmaz. O yüzden o esnada koptu parmağım. Şimdi tabii tecrübelendim, başıma böyle bir şey gelirse hayvanın bırakmasını bekliyorum. Zaten koparmak için ısırmıyor, korku esnasında ısırıyor. Tam 2000 senesinde oldu.
-  O olaydan sonra, korku oluştu mu? Nasıl mücadele ettiniz?
 Benim hatam olduğunu bildiğim için, o olaydan sonra çok daha dikkatli oldum. Bu olaydan sonra aldığım darbeler, ısırıklar daha tecrübeli, bilinçli oldu. Herşey öğretiyor insana. Ama hayvanlarla kurduğum dünyanın en güzel taraflarından biri de hiç ulaşamayacağım, yolumun kesişmeyeceği insanlarla bir araya gelebiliyoruz. Ortak noktamız hayvan sevgisi oluyor.
-  Büyük kedilerle tanışıklığınız nasıl başladı?
İlk olarak 12 günlük annesinin bakmadığı, ölmek üzere bir kaplan yavrusunu alarak başladı. Bir tanesinin de arka ayaklarında çok büyük sorunlar var ve hep veteriner durmak zorunda yanında. Uyutmak istemedim, bakıyoruz. Çünkü o kadar değişik işler yapıyoruz ki benim de başıma gelebilir ve ben uyutulmak istemem. O yüzden onu da uyutturmadım. 14 aya kadar bebek olan benimle evde yaşadı.

Hayvanlarla iletişim kurulan bir doğal yaşam alanı Özgür'ün sandalı
“Senede 5-6 kez, engelli veya yaşlı vatandaşlarımızı hayvanlarımızla bir araya getiriyoruz. Belediyemiz de yardımcı oluyor, dernekler de destek oluyorlar. Çok keyif alıyorlar. Hayvanlarla iletişim kurup, farklı bir gün yaşıyorlar."

-  Eğitiyor musunuz hayvanlarınızı?
 Eğitim deyince otur, kalk demek ise, hayır. Büyük kedilere böyle birşey yapamam. Ama insanlarla bir araya gelip, sosyalleşmeleri benim için önemli. Bunu öğretiyorum sadece. Gelen insanlara mırıldanması, yaklaşması gibi…
-  Hayvanlar dışında nasıl bir hayatınız var?
 Hayvanlar dışında bir hayatım yok. Sabah 6’da kalkıp, hepsinin yemlerini verip, altlarını değiştirerek başlıyorum güne. Akşama kadar gezip, dolaşıp eğitimler yapıyorum. 
- İletişiminizin en iyi olduğu hayvan hangisi?
Çok uzun süredir yanımda olan bir atım ve köpeğim var. Bir de bir lama var, beni çok sahiplenen.
-  Evli misiniz?
 Değilim ama evleneceğim inşallah. 
-  Peki gelin adayımızın arası nasıl hayvanlarla?
Çok iyi olmasına gerek yok. Bu benim işim, ikimiz aynı anda geçinemeyiz zaten. Kendisi zaten bu işi yapmıyor ama yanyana gelebiliyor bu hayvanlarla. Benle beraber tanıştı bir çok hayvanla ama benim kadar içli dışlı değil. Hayvanları seviyor ama tabii ki.
-  Burada olmayan ama olmasını istediğiniz bir hayvan var mı?
 Fil. Bir de şempanze veya orangutan ile yakın bir eğitim temasında olmak isterim. 
Hayvanlarla iletişim kurulan bir doğal yaşam alanı Özgür'ün sandalı

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.