Yasemin Şefik. Kimileri onu yıllardır emekle radyoda evlere misafir ettiği sesinden, kimileri alışveriş merkezlerinde yaptığı canlı radyo yayınlarındaki inanılmaz enerjisinden, kimileri yazdığı kitaplardan tanıyor. Ama tanıyanlar neşesini ve en üzgünleri bile kendine getirebilecek enerjisini fark etmiştir mutlaka. Ben de çok severek yaptığı işine, iş yerine giderek kendisiyle röportaj yaptım ve özellikle de başarısının ve neşesinin sırrını sordum.
- İsviçre doğumlusunuz değil mi?
Evet. Gurtbeçi ailenin kızı… Babam İzmirli annem İstanbullu. Babam askerdeyken tanışıyorlar. Ama annem öncesinde İsviçre’de kadınların işçi olmak, fabrikalarda çalışmak için başvurdukları ilanlara başvurmuş. Oraya yerleşmiş. Bir yıllık izninde babamla tanışmış. Âşık olmuşlar. Babam da annem vesilesiyle sonradan yerleşmiş.
- Sizin ömrünüzün ne kadarı
İsviçre’de geçti?
Bir süreliğine ilkokulda Türkiye’ye geldim. Sonra tekrar geri gittim. Çok gidiş gelişler yaşadım. Annemle babam da boşandı o arada. Bir anne, bir baba, bir anneanne derken çok karışık geçti.
- Kaç kardeşsiniz?
3 kardeşiz.
- Çocukluğunuz çok farklı yerlerde geçmiş. Hayatınızdan neler götürdü ve size neler kattı? Artıları, eksileri nelerdi?
Bir kere güvensizlik var. Ama diğer yandan da farklı yerlerde bir çok farklı insan tanımak, aynı anda farklı işleri yapabilmek gibi özellikler gelişiyor. Radyo yayıncılığı, kitap yazmak, başka uğraşlarım var. Eskiden tek birşey yapabilirdim. Bu parçalanmanın verdiği tek olumlu geri dönüş bu bence.
- Yer olarak nereye daha çok ait hissediyorsunuz?
Ben İstanbul’a aitim. Herşey var İstanbul’da.
- İsviçre’ye bir özlem var mı?
Dünyanın en sıkıcı yeri İsviçre.
- Şu anda radyo programlarınız hangi saatlerde ve hangi günlerde devam ediyor?
Hafta içi her gün, Best FM’de saat 14:00 ile 16:00 arası yayındayım.
Hafta sonu ise bambaşka bir çalışma sistemim var, çok eğlenceli şeyler yapmaya çalışıyorum. Pul biber dergisine yazıyorum, 4. kitabımı çıkaracağım onu bitirmeye çalışıyorum.
- Kitabınız için hedef ne zaman? Konusu nedir?
Roman. Muhtemelen bahara çıkmış olur. İlk defa roman yazıyorum. Ondan öncelikler şiirdi, gerçekten zormuş roman yazmak. Şehir, kadın ve arkadaşlıklar üzerine bir roman.
- Televizyon programcılığı da yaptınız. Televizyon ve radyo arasında neler hissediyorsunuz?
Ben radyo yapmasaydım eğer psikologluk olurdum. Radyoculara sorabilirsiniz, değişik bir ego, anlatmanız lazım sürekli yoksa terapi terapi gezmem gerekebilirdi. Televizyon, görünen birşey ve zor. Kapalı kapılar arkasında konuşmak daha kolaydır. Açığa çıkıp anlattığınızda insanlar sizin ne söylediğinize değil, kıyafetinize, tipinize, kilonuza, saçınıza, rujunuza her şeyinize bakıyor. Kadın erkek fark etmiyor, televizyon daha değişik. Radyo daha özgür. Televizyonda mesela göründüğü kadar kilolu değilim, 6 kilo televizyon koydu diyorlar. Aptalsanız da televizyonun 6 kilo aptallık ekleme ihtimali var. Her şeyi olduğundan daha fazla gösteriyor. Kontrol etmek biraz daha zor.
- Hep neşelisiniz, ve haftanın 5 günü radyo programı yapıyorsunuz. Hiç üzüntülü olduğunuz anlar yansımıyor mu?
Oyunculara da diyorlar ya nasıl moraliniz bozukken sahneye çıkıyorsunuz? Ben moralim bozuksa anlatıyorum yayında. Herşeyi anlatamayız tabii, ama bankaya gittiğinizde sizinle ilgilenen müşteri temsilcisi morali bozuksa size belli ediyor mu? Ben de edemem.
- Günlük hayatta da bu kadar enerjik ve neşeli misiniz?
Evet ve bence insanları çok yoran birşey bu. Mesela bazen duruyorsunuz ve durduğunuz zaman insanlar “aa neyin var?” diyorlar. Her zaman enerjik değilim ve aslında içten içe sinirli bir insanım ben.
- Sizi yayında kızdırabilenler oluyor mu?
Bir teaserım var, “televizyonda göründüğümden daha şişmanım ben.” diyorum. Ben kabul ettim ama insanlar hâlâ kabul edemedi. Milletçe dinlemeyi hiç sevmiyoruz. Genelde karşıdaki birşey anlatırken, sen ne diyeceğini düşünüyorsun o yüzden benim ne söylediğimi dinlemeyi unutuyorsun. İletişim kuramıyoruz. Bundan kuramıyoruz.
- Radyodaki Yasemin Şefik’le yüz yüze gelince insanlar şaşırıyor mu?
Sosyal medya çıkmadan önce bu dediğini çok yaşıyordum. “A sen o musun?” diyorlardı. Beni daha sarışın, daha uzun boylu (1.70 boyundayım daha ne kadar uzun olacaksam?), daha yumuşak mizaçlı biri olarak görüyorlardı. Demek ki ses insanı çok yanıltan birşey.
- Aile kavramına bakış açınız nasıl?
Aslında bize büyüklerimiz hep dediler ama hiç dinlemedik onları. Önce aile dediler. Biz onları hep yanlış anladık. Aile doğduğunuz andan itibaren sizi en iyi tanıyan yer. Orada riya yok, yalan yok. Herkes başına kötü birşey gelince, önce annesini babasını aramak ister, şayet ki yaşıyorsa.
- Sizin ailenizle aranız nasıl?
Ben bu işi ilk yaparken, babam hiç istememişti, annem de çok desteklemişti. Annem çok okuyamamış, birçok şeyi yapamamış, yurt dışına gitmiş ama içinde kalan şeyler olmuş. O yüzden de annem, bütün anneler gibi “Kendi yiyemez, yedirir. Kendi okuyamaz, okutur.” Yurt dışında durum daha farklı, daha özgür bırakıyorlar çocukları, ama bizde ya baba ya anne destek olur. Biri destekler biri desteklemez ama bu sizi daha güçlü yapar.
- Spora ilginiz nasıl?
Çok. Long board öğrenmeye başladım. Kaykayın uzunu. Yeni çıktı. Yaş sınırı da yok. Çok keyifli. Ben hep roller paten yapardım, ama Türkiye’de çok zor paten kaymak, şartlar, yollar. Radyoya bir dönem bisikletle gidip geldim ve 7 kilodan öyle kurtuldum. Ama o da zor. Motosiklet kullanıyorum bir ara yarışlara katılmak istedim ama sponsor bulmakta zorlandım. Hâlâ çok isterim. Paintball çok seviyorum.
- Kitabın adını öğrenebiliyor muyuz?
İlk kitabımın adı “Anlatım Bozukluğu”, ikincisi “Dünlük”, üçüncüsü de “Hiç Kurusu”. Dördüncüsü de bu tarz birşey olacak ama ismini şu an söylememem lazım.
- Yakın zamanlarda sizinle tanışmak isteyenler, canlı radyo yayını izlemek isteyenlerin gelebileceği bir yer var mı?
Var. Benim deli bir menejerim var. Adı Serhat Türkkan. Onunla dört yıldır radyo yayınlarını insanlara taşıma projesini yapıyoruz. Mesela ben yarın, 28 Aralık Pazartesi günü Capacity Alışveriş Merkezi’nde yayın yapacağım. Saat 14:00 ve 16:00 arasında. İzlemek, sohbete katılmak isteyenler gelebilir.
- Mesleğinize özenen insanlara ne tavsiye edersiniz? Başarılı olmak için neler yapmalılar?
Radyo yapmak çok keyifli bir iş ama sokakta yürürken birine çarp o da radyoculuk yapmıştır. Bütün erkeklar zamanında neredeyse futbolcu olacaklardır. Onun gibi birşey. Bu işler ünlü olmaktan geçen işlermiş gibi görünüyor ama ünlü olmak zorunda değilsiniz. Önemli olan insan olmak. Faydalı olun. İnsanlar saygı duyuyor mu? Önemli olan bu. Ama senin de saygı duyman lazım. Bu işi yapmak istiyenlerin sabırlı olması lazım.
Egonla savaşıyorsun. Artık çok stajyer arkadaşımız geliyor ve herkes ilk günden müdür olmak istiyor. Herkes programa çıkıp talk show yapmak istiyor. Bu kadar kolay değil. Mahallede birbirinizi bilmemne yarışmalarına katılmak için gaza getirmeyin. Biraz işin mutfağında olun. Biz çay da taşıdık, büyüklerimize. Bir ünlüyle yan yana olmak zorunda değilsiniz. Ben 2000’in başında profesyonel olarak bu işi yapmaya başladım. Ve para da kazanıyorum. Ama bunu kazanabilmemin sebebi yıllar. En son Cem Yılmaz ile röportaj yaptığımda onun bunu kabul etme sebebi; “senin programını biliyorum, herkes zaten birşeyler anlatıyor programında, ben de anlatabilirim” demesi. Bu benim için gurur verici bir şey. Bu benim işimin keyfili bir parçası ama buradan para kazanmıyorum. Yani hayal dünyanız şarkıcılar ve oyuncularla tanışmak olmasın.