Futbol dünyasında "Seyirci" deyince ilk akla gelen kulüptür Liverpool ve onun taraftarı... Ve Liverpool'la, Liveroollu taraftarlarla özdeşleşmiş şarkı: "You will never walk alone..." Yani; "Asla yalnız yürümeyeceksin!.." İşte o şarkının sözleri... "Hayatın yollarında Güneşin ışıkları da vardır, yağmur da Güller de vardır, dikenler de... Kahkaha da, sancı da Kilometrelerce yürürken Çok sert dağlar da çıkar önüne, Çöller ve çok derin vadiler de. Bazen çok hoştur yürüyüş. Bazen fırtınalar eser... O fırtınalı yollarda Harikalar da vardır, korkular da. Sevgiyle coşarsın hep Bazen göz yaşların damlar. Bazen eğilirsin, bazen geriye düşer. Hatalar yapılmak içindir, Dersler öğrenmek için. Ama istiyorum ki hiç unutma... İstiyorum ki hep bil... Asla yalnız yürümeyeceksin. İnandığın sürece!.." Son iki mısraya özellikle dikkat çekmek isterim... İlki; Liverool'la özdeşleşmiş olan slogan... Ama devamı var; "İnandığın sürece!" İşte geçen hafta "inanmış" bir takım vardı İnönü'de. Damarına basıldığında nasıl tek yürek, nasıl tek ses olduğunu gösteren de bir taraftar kitlesi. Tribünlerde siyah-beyaz değil, kırmızı-beyaz hakimdi, ay-yıldızlı bayraklarla donatılmıştı her yer. Teröre karşı tek yürek, dünyaya karşı tek ses. Bu mesajı uluslararası alanda verebileceğimiz en güzel yerlerden biriydi Beşiktaş-Liverpool maçı... Taraftar da bunun bilincindeydi, takım da... İşte ikisi birleştiğinde, işte yürekler yandığında, işte inandığımızda neler yapabileceğimizi gösterdik dünyaya... Hançerelerini yırtarcasına bağırarak dünyanın en yüksek desibelli taraftar sesini oluşturan bu tribünler, bu gücünü bazen kendi takımının aleyhine kullanmıyor mu? "Asla yalnız yürümeyeceksin" derken, kaç maçta yalnız bıraktı takımını? Kaç maçta rakibi değil, kendi takımını strese soktu? Beşiktaş taraftarı, çarşamba akşamı dünyaya verdiği dersi, biraz da kendisi almalıdır ve bir daha takımlarını asla yalnız bırakmamalıdır. Şehitlerimizin ruhunu şad ettiğiniz için, insanın tüylerini diken diken eden o atmosferi yaşattığınız için, bizleri gururlandırdığınız için teşekkür ederiz. > Unutulmaz anılar Halil Mutlu, Naim Süleymanoğlu'ndan sonra yüzümüzü halterde yıllarca güldüren küçük cep herkülümüz. Halil sadece podyumdaki başarılarıyla güldürmüyordu yüzümüzü. O güleç yüzü ve esprileriyle de kırıp geçiriyordu yanındakileri. Yine bir dünya şampiyonası sonrası madalyaları toplamış, Türkiye'ye dönmüştü. Tabii ki bütün basın, bir röportaj yapabilmek için peşindeydi. Kimi Halil'i omzuna alıp fotoğraf çektiriyordu, kimi de onun güçlü kolları üstünde havaya yükselip poz veriyordu. O günlerde bizim ekip de Halil'le bir öğle yemeğinde buluşup sohbet etme fırsatı yakalamıştı. Belirlenen otelde, tam saatinde buluşuldu. Halil kendisini dışarıda karşılayan ekiple tokalaşırken bir anda aklına bir şey geldi; "Tüh be!" dedi... "Ne oldu Halil?" dedik, "Köpeği arabada unuttum" dedi. "Ya olsun canım bi şey olmaz" sözlerine verdiği cevap hepimizi gülmekten kırdı geçirdi; - Yav bi şey olmaz da, köpeğe ayıp olur!.. > Unutulmaz sözler... "O, savunma boksunu adeta şiir sanatına çevirdi. Sorun şu ki, hiç kimse şimdiye kadar bir boksörü şiirle yere deviremedi." (Boks koçu Eddi Shaw'dan Herol "Bomber" Graham yorumu...)