Bize bir iyilik yapın; gidin!

A -
A +

Lig resmen başlamasa da Trabzonspor'un Intertoto Kupası maçlarıyla sezonu açtık sayılır. Her takım kendi çapında yaptığı transferlerle kadrosunu güçlendirdi, yeni silahlarla takımı donattı. Şurada çok değil bir, bir buçuk ay kapalı kalan ağızlar bir açıldı, pir açıldı. Daha sezon başlamadan yeni sezonun kavgaları da şekillenmiş oldu. Adnan Polat, "Sizi gidi kıskançlar, stadımızı engellemeye çalışıyorsunuz" mealinde bir laf attı ortalığa, Mahmut Uslu'nun cevabı gecikmedi, "Sizin neyinizi kıskanacağız be! Bir konuşursam o koltukta oturamazsın ha!" Geçen yıl yöneticilerin sivri demeçleriyle iyice bilenen taraftarların çıkardığı rezaletler ortadayken, buyurun yeni bir polemik konusu daha... Nedense Türkiye'de ağzını açan her yönetici, içindeki ifrazatı dışarı vurduktan sonra bir ekleme yapmayı da unutmuyor: "Taraftarı kışkırtıcı açıklamalardan kaçının!" "Kışkırtmayın" derken, "kışkırtmak" böyle oluyor yani. Ülkemizde özellikle futbolda tribünlerde yaşanan gerginliğin hangi boyutlara geldiğini görmek zor olmasa gerek. Peki taraftarı böylesine barut fıçısına döndüren şey, sadece kaybetmenin dayanılmaz çekilmezliği mi? Sahada oynanan oyun, başka şekillerde saha dışında oynanır hale geldi. Rant kavgası, koltuk kavgası, benim dediğim olsun kavgası artık çekilmez boyutlarda... Türk sporuna hizmet için yarıştığını iddia eden yöneticilerin, Türk sporuna yapacakları en büyük hizmet, Türk sporunu kendilerinden kurtarmak olacak. Bir şey beklemiyoruz; gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz n'ooolur!.. > Unutulmaz sözler... ''Taç çizgilerinin ötesinde hiçbir şey yoktur'' (Jacques Derrida) > Unutulmaz anılar Türk futbolunda hiç bitmeyecek bir tartışmadır şike ve teşvik olayları... Şike var mı, yok mu? Şike var da; ispatı yok çoğunluğun görüşüne göre... Bir de yılların milli hakemi ve spor tarihçisi Veli Necdet Arığ'ın hatıralarına bakın bakalım, şike var mıymış yok muymuş... "Bölge Hakem Komitesi Başkanı Burhan Atakan, Güneşspor-Toprakspor maçında şike yapılacağı duyumunu aldığını söyleyerek 'Veli Bey, bunlar şike yapacak ve berabere kalacaklarmış. Sen, şikeyi hissettiğin an maçı bitir, raporunu yaz' dedi. Maç başladı. Kimse, diğerinin ceza alanına girmiyor. Zaten girseler, biri aleyhine penaltı vereceğim. Neyse, top karşı alanda iken, üstelik kurucusu durumunda bulunduğum Güneşspor aleyhine bir penaltı çaldım. Penaltıyı kullanacak olan Hayati'ye, penaltıyı gole çevirmesini, aksi halde maçı tatil edeceğimi söyledim. Korkmuş olacak ki, Hayati golü attı. Ondan sonra da ben Güneşspor'u Toprakspor ceza alanına sokmadım. Tüm ataklarını kesmeye çalıştım ki, şaibeli bir gol atıp, maçı berabere bitirmesinler. Maçın bitimine 5 dakika kala golü atan Hayati kalecisine bir geri pas verdi. Kalecinin ayağı kaydı (!) ve o top gol oldu. Evet, maçı berabere bitirmemek için ben de şike yaptım ama engelleyemedim..." > ah basına gelenler Güneş gazetesinin yeni kurulduğu günler... Tercüman'dan ne kadar kurt gazeteci varsa arka arkaya Güneş'e transfer oluyor. Bizim Naci Arkan Abi de Ali Sami Alkış Abinin aralarına katılması için çaba sarf ediyor. Ancak Müdür Necmi Tanyolaç Abi daha Tercüman'dayken "deli" dediği Ali Sami Abiyi yeniden başına sarmak istemediğinden gönülsüz davranıyor. Naci Abi nihayet ikisi arasındaki iş görüşmesini kabul ettiriyor. Sözleştikleri gün, bir buket çiçekle Necmi Abinin kapısına dayanıyorlar, Ali Sami Abiye de sıkı tembihte bulunup, "Aman ha" diyorlar, "Bu sefer de bir delilik yapıp adamı kızdırma..." Ali Sami Abi çekingen bir halde içeri girip kapıyı kapatırken, herkes derin bir nefes almış merdivenlere doğru ilerlemeye başlıyor. Daha aradan 10 saniye geçmeden içerden "pat-küt-güm" sesler yükseliyor. Bir telaşla içeri koşuyorlar, karşılaştıkları manzara şu; Müdür Necmi Tanyolaç Abi masasında yok. Ali Sami Abi de masaya yumruğunu vurup avazının çıktığı kadar bağırarak, "Göreceksin Necmi Abi! En güzel sayfaları biz yapıcaz, en güzel gazeteyi biz çıkarıcaz, sana söz veriyorum herkesin ağzı bir karış açık kalacak" diye yırtınıyor. Necmi Abi masanın altına girmiş, eliyle de içeri girenlere, "Alın şunu başımdan alın çabuk, bu adam öldürecek beni" diye adeta yalvarıyor... Devamını Naci Abi anlatıyor: "Şansal Büyüka, Attila Gökçe, Kemal Belgin ve ben zorla Ali Sami'yi uzaklaştırdık odadan... Yeniden aramıza katıldığı için çok sevindi, boynumuza atlıyor, sarılıyor, öpüyor. Derken paldır küldür bir yuvarlandı merdivenlerden, koştuk aşağıya ayağa kaldırdık, yere basamıyo. Bizim de okey ekibi hazır, sözleşmişiz. Omuzladık adamı, gittik kahveye. Akşama kadar güldük, oynadık. Meğer Ali Sami'nin ayağı kırılmış, daha işe başlamadan 4 ay rapor aldı..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.