Karşılaşma bütün heyecanıyla sürüyordu. Skor tabelasında 1-1'lik eşitlik, iki takımda da bunu bozma telaşı vardı. Kaleci topu uzaklaştırmak niyetiyle yayın hizasına kadar çıktı. Ama aksilik bu ya, topu kaptırdı, üstüne üstlük bir de sakatlandı. Öylece hareketsiz yatıyordu, maç da devam ediyordu. Sağ kanattan biri ortayı yaptı, herhangi birinin 'dokunması' gol olması için yetecekti. Ama hücum eden West Ham'ın oyuncusu Di Canio havadaki topu bir kaleci gibi elleriyle yakaladı, hakeme yerde yatan oyuncuyu gösterdi, uzatma dakikaları oynanıyordu. Oyun durdu, Everton-West Ham maçı berabere bitti... *** Trabzon'da Okullararası Kros Yarışması yapılıyordu. 12 yaşındaki Hilal Coşkuner altın madalyaya koşarken, gerideki rakibinin sakatlanıp yere düşmesi üzerine bitişe değil arkadaşının yardımına koştu. Az ötesindeki finiş çizgisi yerine soluğu yerden kaldırdığı arkadaşıyla birlikte ambulansta aldı. Boynuna kimse altın madalya takmadı. Ama Dünya Fair Play Komitesi 2006'nın en centilmen sporcusu seçti. İsmini hastanede öğrendiği okul arkadaşı, artık onun en iyi dostu oldu. *** Daha 3 gün önce... Leicester, konuk takımın maça başlamasıyla birlikte rakibe hiç müdahale etmedi. Santrayla birlikte atağa kalkan isim, o anda çoktan kalesindeki yerini alması gereken Nottingham Forest'ın kalecisi Paul Simith'di. Kronometreler 23. saniyeyi gösterirken Simith, Leicester'lı oyuncuların bakışları arasında topu ağlara gönderdi ve takımını 1-0 öne geçirdi. Ne olmuştu da sahada böylesine bir gariplik sergilenmişti? Bu bir tekrar maçıydı. Kupadaki ilk maçta Nottingham 1-0 öndeyken Leichester'lı Clive Clarke'ın kalp krizi geçirmesiyle maç durdurulmuştu. Leichester, 1-0 geride başladığı karşılaşmayı 3-2 kazanıp tur atlamayı da başardı... ah basına gelenlerOlmayan gol nasıl anlatılır? O zamanlar "naklen yayın ihalesi", "havuz" gibi terimlere yabancıydık. Her bir televizyon kanalı, anlaştığı takımın resmi yayıncısı durumundaydı. O pastadan Kayseri maçlarını da TGRT kapmıştı. Kayseri'de bir Beşiktaş maçı... Cüneyt Şen maçı anlatıyor, Hasan Sarıçiçek de yanında karşılaşmayı yorumluyordu. Beşiktaş atağında Şenol'un sert şutu az farkla auta gitti, soyunma odasına inen tünelin kapaklarına çarpıp tersten ağları havalandırdı. Öyle bir görüntüydü ki bir anda herkes gol sanmıştı, Tabiimaçı anlatan bizimkiler de... Şaşkınlık diğerleri için kısa sürdü. Orta hakem, yardımcısına baktı, autu verdi, karşılaşma kale atışıyla başladı. Ancak "gol"ün santrasının bile yapılmadığını fark etmeyen Cüneyt'le Hasan Hocam neredeyse koca bir devre Beşiktaş'ı 1-0 galip durumda ilan etti, golün, vuruşun, Kayseri savunmasının üzerine dakikalarca yorum yaptı. O sırada maçı aynı zamanda TGRT FM'den de dinleyen taraftarlar naklen yayın kulübesini yumrukluyor, maçın 0-0 devam ettiğini anlatmaya çalışıyordu ama nafile. Taraftarın bu hareketlerini her ikisi de "üzüntülü ve kızgın" oluşlarına vermişti çünkü... Unutulmaz anılar Elvir Boliç Türkiye'ye damgasını vurmuş yabancı futbolculardan biriydi. G.Saray ve F.Bahçe formasının yanı sıra Malatya, İstanbul ve G.Antep formalarını giydi, bir ara İspanya'da Roya Vallecano'da oynadı. İşte onun teşvik primiyle ilgili hatıraları: "Malatyaspor, İstanbulspor ve Gaziantepspor'da oynarken teşvik primi almıştım. Maçlardan önce gelip bize söylüyorlar. Bu maçı alırsanız veya berabere kalırsanız şu kadar para alacaksanız diye. Hangi takımların parayı gönderdiğini tahmin ediyorduk. Ya küme düşen takımlardan ya da şampiyonluğu kovalayan kulüplerden paralar geliyordu. Ben bunu İspanya'da da yaşadım. Hem de fazlasıyla. Ben Rayo Vallecano'da oynarken bir Valencia maçı sonrası Barcelona'dan yüksek miktarda teşvik primi aldık. Türkiye'deki rakamlarla kıyaslanmayacak yüksek meblağda paralar dağıtıldı. Fakat ben bir futbolcunun parayla motive olacağını tahmin etmiyorum..." Unutulmaz sözler... "Rıdvan'ı bitirecektim, elimden alamazlardı. Yatak döşek 55 kilo gelir zaten" (Hayrettin Demirbaş - F.Bahçe'nin G.Saray'ı 5-2 yendiği maçtan sonra)