Ciddi bir hastalık; ciddiyetsizlik

A -
A +

Futbolumuz sizce Avrupa'nın neresinde? Tepesinde mi, en dibinde mi, ortalarda bir yerde mi? Yoksa işimizi ciddiye aldığımızda, kendimizi 'hiç' bildiğimizde yukarılara doğru tırmanıyor da, 'su koyverince' dibe mi yaklaşıyor? Futbolumuzun 'gel-git'lerinin altındaki en büyük temel galiba yukarıdaki son cümlede yatıyor. Rakibi küçük görme, kendini büyük görme hastalığı yeni başlayan sezonda da bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Şampiyonlar Ligi'nde finallere kalma iddiasıyla kurulan F.Bahçe'nin daha ilk haftada ligin yeni takımına yenilmesi, Trabzon'un daha ilk siftahında Avrupa kupalarının dışında kalması, G.Saray'ın doğru dürüst sahası bile olmayan rakibi karşısında ecel terleri dökmesi, geçmişten hiç ders alınmadığının bir göstergesi. Sırf bu hastalık sebebiyle geçmişte yaşanan Trömso, Anorthosis facialarına bakalım bu sene hangi takımımız yakalanacak? Avrupa kupalarında mücadele eden 4 takımımız da tur atlayabilir. Aldıkları skorlar bu yönde. Ama dördü de elenirse şaşırmamak lazım. Erciyes'i bu kategorinin dışında tutuyorum. Onlar diğerlerinin aksine rakiplerini ciddiye aldıkları için deplasmandan bir beraberlik çıkardı, hatta galibiyeti kaçırdı. Dünya üçüncüsü olduktan sonra 2004 Avrupa Şampiyonası'na katılamamamızın sebebi gerileyen futbolumuz mu? Yunanistan'ı hem de deplasmanda dağıtan bir takımın Bosna Hersek'e yenilmesini neyle izah edeceğiz? Baraja kadar gelip orada boğulmamızın sebepleri ne ki? Teknik adamların futbolcularına vereceği ilk ders teknik-taktik değil, işlerini ciddiye alma, maçın 90 dakika olduğunu kafalarına yerleştirme yetisi olmalıdır. Yoksa milyon dolarlarla kurulan takımların Avrupa hezimetlerinin ardı arkası kesilmeyecektir bu biline... >>> ah basına gelenler Gaza gelen muhabirler Bir Rize deplasmanı... Trabzon Havaalanı'nda araba kiralayan 5 kişilik gazeteci kafilesi, Rize'ye doğru yollara düşüyor. Şen-şakrak yolda giderlerken, arabanın birini virajda sıkıştırıyorlar. Ondan sonrası tam polisiye romanlarına taş çıkaracak cinsten... İçinde çam yarması gibi 3 kişi olan araç, bizimkileri takip etmeye, korna çalıp, selektörlerle durdurmaya çalışıyor. Temiz bir dayağı hak ettiğini düşünen şoför, arkadaki arabaya yakalanmaya niyetli değildir. Gaza bastıkça basıyor, eğri büğrü yollarda bir kovalamacadır gidiyor. Derken bilmedikleri şehirde yol bir yere gelip çatallaşıyor, sağdakini tercih edip gaza basmaya devam ediyorlar. Ama gittikleri yönün çıkmaz sokağa girdiğini nereden bilsinler? Derken yarım saattir arkalarından kovalayan azman tayfası bizimkileri yakalıyor. Artık kaçış yok, sağa çekip kurbanlık koyun gibi bekleşiyorlar arabanın içinde. Diğer arabadan inen dev gibi biri, ağır adımlarla yaklaşıyor gazetecilere, şoför camına kolunu yaslıyor; "Gençler boşuna korkmayın" diyor. Bizimkiler şaşkın, adeta dilleri tutuluyor, adamın ağzından çıkan kelimeleri adeta ezberliyorlar; "Yahu bu yolda böyle hız yapılır mı? Yaklaşıp 'Arka kapınız açık' diyecektim gaza bastınız. İnat yaptım, beni buralara kadar sürüklediniz. Dikkatli gidin, hadi eyvallah!" deyip ceketini yeniden omuzladığı gibi arabasına dönüyor... Bizim Cemil Sağlam'ın notu... - Zaman'ın ödül gecesine gitmiştik. Halid Kayacan o olayı anlatırken birden salona konuk olarak ABD'den çağırılan basketbolcu Vlade Divac girdi. Halid, "Olum aha işte bizi dövecek zannettiğimiz adam bunun gibi insan azmanı bi şeydi" dedi. Öldük gülmekten... >>> Unutulmaz sözler... "Futbol basit bir oyundur. Top bir oraya bir buraya gider gelir ve sonunda Almanlar kazanır" (Gary Lineker) --------- >>> En sakar futbolcular Futbolcuların en büyük kâbusu sakatlanmaktır. Bir hafta oynamayan futbolcu, priminden olur, yedeğine formayı kaptırır, gözden düşer, ilk on birde yer bulması haftalar sürer... Hakikaten karabasan gibidir yani... Ama bir de futbolcuların ilginç sakatlık öyküleri var. Hani bizde İbrahim Üzülmez'in (artık banyoda kayıp düşerek mi, yoksa evin ortasında duran cam sehpaya kızgın bir anında tekme atmasından mı bilinmez) sakatlanıp haftalarca evinde oturması buna güzel bir örnektir. F.Bahçeli Volkan'ın yumruk şovunu abartıp kolunu fazladan sallayınca omzunun çıktığını notlara hemen eklemek gerek. Bir İngiliz internet sitesi de ünlü yıldızların sakarlıklarını toparlamış... İşte onlardan birkaç örnek. Okuyup gülün diye... Leroy Lita (Reading): Uyandıktan sonra yatakta gerinirken sol bacağından sakatlandı. David Seaman: 2004 yılında yeşil sahalara veda eden Arsenal'in efsanevi kalecisi Seaman, evinde televizyon seyrettiği esnada uzaktan kumandaya uzanmak isterken ayağını kırmıştı. Rio Ferdinand: Leeds United'dan 18 milyon pounda ManU'ya transfer olarak Premier Lig tarihinin en pahalı defans oyuncusu unvanını alan Ferdinand, televizyon izlerken ayaklarını sehpaya uzun süre koyması nedeniyle tendonunu incitmiş ve sakatlanmıştı. Kasey Keller: 4 kez Dünya Kupasına katılan ABD'li kaleci, arabasından golf sopasını çıkardığı esnada sopaları dişine çarpmış ve ön dişlerinden birkaçını kırmıştı. Alan Wright: Aston Villa ve Blackburn Rovers'ın eski futbolcusu Alan Wright, bindiği Ferrari arabanın gaz pedalına basmaya çalışırken yine diz kapağından sakatlanmıştı. David James: İngiltere Premier Ligi takımlarından Portsmout'da kalecilik yapan James, bilgisayar oyunu oynadığı sırada joystik kullanırken baş parmağından sakatlanmış ve futbol tarihinin en ilginç sakatlanma olaylarından birine imza atmıştı. David Batty: Leeds United'ın eski oyuncusu Batty, çocuğunun bindiği üç tekerlekli bisikletin ayağının üzerinden geçmesi sonucu sakatlanmış ve takımını bir süre yalnız bırakmıştı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.