"Futbol asla sadece futbol değildir" demiş ya Simon Kuper, böyle durumlarda nasıl da "cuk" oturuyor söyledikleri. Hele de Türkiye'deki bir futbol maçından, bir derbi maçından, bir G.Saray-F.Bahçe derbisinden bahsediyorsanız, futbolun dışında her şeydir futbol. Kupa derbisinin üstünden 3 gün geçti. Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin futbolundan bahseden var mı? Hakemin kaç tane kartı niye gösterdiği, niye göstermediği, Lincoln'ün küfrü, Volkan'ın kabadayılığı, Lugano'nun 'gözlük" işareti, tekmeye kafa sokan Gökhan'ın, kucağına atılan topu eğilerek sahaya salık vermesi vs... Varsa yoksa bunlar akılda kalan. Maçın hemen ardından yurdun dört bir yanında sokağa dökülen taraftarlar arasında kavga çıkmış. Devletin ajansı en az 15 şehirden "maç kavgası" haberi geçti, çoğu yaralanmayla sonuçlanmış. İki kulüp, tarihlerinde en çok birbirleriyle maç yapmışlar. Hani diyorlar ya, "Ezeli rekabet, ebedi dostluk" diye... Yalanın daniskası! "Rekabet" kısmından rekabetin her türlüsü payını almış da, "dostluk" kısmı eskilerde kalmış. Fenerbahçe Başkaptanı Galip Kulaksızoğlu'nun, Galatasaraylılara, ''Oberle kardeşler hasta, Hasan da sakatlanmış. Sizi karşımızda eksik kadroyla görmek istemiyoruz. Dilerseniz maçı erteleyelim'' diye haber göndererek maçı erteletmesi de, ortak kiraladıkları evde sohbetin koyulaştığı sırada Galatasaray'dan Ali Sami Yen'in Fenerbahçelileri, ''Said, yarın bizimle maçınız var. Git yat ve dinlen'' diye uyarması da ancak spor tarihçilerinin hatıralarında yer buluyor. Artık nasıl bir psikolojiyle oynanıyorsa bu maçlar, değil taraftarları, futbolcuları bile şirazeden çıkarıyor. Böyle bir futbol maçının yorumu, spor otoritelerinin değil, sosyologların işi!.. Cinayet çıkmadan gelin düşürün şu ateşi!.. ah basına gelenlerDevirin sayfayı, manşet çıktı!.. "Hey gidi Cahit hey, günler, yıllar nasıl da geçivermiş. Kaç yıl oldu görüşmeyeli bilmiyorum ama seni terk eden saçlara bakılırsa epeydir görmemişiz birbirimizi. Görevinde başarılar dilememe gerek yok, ben seni ilk tanıdığımda 'adam olacak çocuk'tun zaten..." demiş mailinde Süleyman Abi (Özkonuk)... ...Ve "Hadi benden sana 'kıyak' olsun" diyerek birkaç hatıra da o göndermiş... "1991 Akdeniz Oyunları... Hasan Sarıçiçek malum boks sevdalısı... Atina'ya Ekrem Özdamar ile bizim 'Amerikalı' Metin Ağabey gitmiş. Metin Ağabey de yıllarca ABD'de kalmış ve boksu seven biri... O zaman Fırat Han'ın en üstündeyiz, sayfayı yaptığımız yer ile muhabirlerin oturduğu salon bir kapıyla ayrılıyor. Toplantı masasından, Metin Ağabeyin sesini ve Amerikan aksanlı Türkçe'sini taklit ederek telefonu açtım. Tabii ki Atina ve boks deyince telefonu kapmış Hasan Sarıçiçek. Bir güzel haberi verdim: - Tam 7 sıklette finaldeyiz, yumruklarımız altın için vuracak. Finale kalan tüm boksörlerimizle özel röportajlar yaptık, okey? Eh hem 7 final hem de boks olunca, haberi alan Sarıçiçek'te bir heyecan, elde ahize, daldı odaya. "Sayfayı değiştirelim! Müthiş bir şey! 7 boksörümüz finalde!" Biz masadakilerin umurunda değil tabii. Hasan Hoca zıp zıp zıplıyor. "Yahu bundan önemli haber mi olur? Nasıl lâkaytsınız siz böyle?" Ben cevap veriyorum, "Hasan Hocam bırak bu boks püsürs haberleri filan" diye... Eee biz masadakiler, gülmemek için dudaklarımızı ısırıyoruz ama nereye kadar... Koyverdik kahkahayı tabii... Hasan Sarıçiçek durumu anladıktan sonra bile o gün sık sık yanıma gelip, 'Süleyman sahi sen miydin telefondaki?' diye sık sık sormuştu." Unutulmaz sözler... "Hayat, fena halde futbola benzer." (Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminden)