Değirmenin suyu...

A -
A +

Türk futbolunun en büyük problemi ne sizce? Profesyonel olmayan futbolcular mı, bozuk alt yapı mı, yoksa iş bilmeyen yönetimler mi? Çok uzağa gitmeye gerek yok. Daha üç gün önce oynadığımız Romanya maçında adını sanını duymadığımız gencecik futbolcuların ortaya koyduğu oyunu gördünüz, nasıl da dağıttılar bizimkileri. Yıllardır kulüplerimiz transfere milyon dolarlar döküp, Avrupa'da bir arpa boyu yol alamıyor. Plansız-programsız yapılan işler, günü kurtarma hesapları, koltuğu sağlama alma telaşı yanlış üstüne yanlışı getiriyor. Bu kadar yanlıştan da bir doğru çıkmıyor doğal olarak. Örneğin Beşiktaş... Bu sene tam 50 trilyon para döktü transfere... Daha Del Bosque için FIFA ve İsviçre Federal Mahkemesi'nin verdiği kararın imzası bile kurumamışken üstelik... Sadece Del Bosque mi? Kleberson, Scala, Guinti, hatta Gordon Milne... Bir çırpıda aklıma gelen FIFA'lık olan isimler. Kulüpler kurumsallaşmadığı sürece, başkanların cebinden çıkaracağı paraya mahkum olduğu sürece bu düzenin değişmesi, sağlam bir temele oturması hayal. Avrupa'da bu kadar transfer hovardası bir tek ülke daha yok. Kulüplerin son 5 yılda alıp gönderdikleri futbolcuların envanterini ortaya dökseniz inanılmaz bir transfer çöplüğünün oluştuğunu rahatlıkla görürsünüz. Servetleriyle başkancılık oynayanlar bir gün "eyvallah" deyip gittiğinde bu değirmeni döndürecek suyu nereden bulacağız?.. --------- > ah basına gelenler 90'lı yılların başı... Daha o zamanlar foto muhabirlerinde çok lüks makineler, objektifler yok. Bu yüzden de o dönemin modası, "Gol fotoğrafı" çekmek. Gol fotoğrafı çekmenin en iyi yolu da kale arkasındaki en iyi yeri kapmaktan geçiyor. Muhabirler, takımların kadro fotoğraflarını ve yazı-tura atışını görüntüledikten sonra büyük bir yarış içinde kale arkasına koşturmaya başlıyor. Her hafta tekrarlanan bu görüntü, basın tribünündeki yazarlar arasında 'bahis' konusu olup çıkıyor. TSYD'nin verdiği yeleklerin üzerinde yazan sırt numaralarına göre yazarlar, 'hangisi daha önce kale arkasına varacak' konusu üzerine ciddi ciddi bahis oynuyor. Haftalar sonra bu duruma uyanan bizim Derya Yolyapan, yukarıdan birini ayarlayıp, muhabirler içinde en yaşlısı ve en 'gamsızı' olan rahmetli Dayı Fethi'nin üstüne bahis oynattırıyor. Aralarında anlaşan foto muhabirleri para atışından sonra "ganyanı en çok veren" Dayı Fethi'yi bile geçmeyecek bir telaşsızlıkla yavaş yavaş yerlerini alıyor. "Ertesi gün kazandığımız paralarla foto muhabirleri odasında baklavalı, börekli iyi bir kutlama yapmıştık" diyor Derya... --------- > Unutulmaz sözler... "Bana verin Fener'i, Galatasaray'ı veya Beşiktaş'ı 5 sene boyunca şampiyon yapayım" (Yılmaz Vural) ---------- >>> Unutulmaz anlar Futbol sahalarının ender görülen yıldızlarından biriydi o... Hem oynadığı futbolla, hem de kendine has hareketleriyle bir fenomendi adeta. Yıllarca giydiği ManU formasıyla sayısız başarılara ve unutulmaz olaylara imza attı Eric Cantona. Futbol severlerin hafızalarında onun attığı goller kadar, kırmızı kart gördüğü bir maçta kendisine laf atan Crystal Palace taraftarına attığı uçan tekme de tüm tazeliğiyle yer almakta. İşte o meşhur olayı Cantona'nın ağzından dinleyin bir de... "Hayatımda gurur duyduğum çok olay oldu. Ancak hiçbiri, bir holigana attığım tekme kadar gurur vermedi. Ancak bu hareket aynı zamanda hayatımın en büyük yanlış kararıydı. Bugün aynı hareketi yapmazdım. Bir tekme, futboldan beni uzun süre ayrı bıraktı. Beynin ve vücudun yorulduğu bir ortamda yapılan tahrike verilen cevapta mantık ve akıl aranmaz. Crystal Palace maçında kırmızı kart görmüştüm ve oyundan yıkılmış, sinirleri gerilmiş biri olarak çıkıyordum. Saha kenarından bir holigan bana ağır tahrikte bulundu ve o anki halimle yapmam gereken tek şey uçan tekmeydi. Mantığınız devre dışı kaldığı için uçan tekme normal oluyor ve gurur duyuyorsunuz..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.