Vefa bir semt adıdır İstanbul'da ve ondan başka bir şey ifade etmez çoğumuza. Hele ki futbol denilen endüstrinin acımasız çarkları arasında kulüp yöneticisiyseniz bozasından başka bir şeyini bilmezsiniz vefanın. Bu ülkede ne futbolcular omuzlar üstünde karşılanmış, ayrılırken bir mendil sallayanı bile olmamıştır. Havaalanlarının "geliş" coşkusu, "gidişte" büyük bir hüzne bırakır kendini. Sadece gönderenler mi vefasızdır? Ya giden? Önünde bulduğu ilk mikrofona "eski" takımı, "eski" hocası ve "eski" yöneticilerine "sallayan" az mı futbolcu-teknik adam tanıdık... Elbette tersine örnekler de var, az da olsa... Bir sezon önce 20 gol atmıştı Beşiktaş'ta. Transferi takıma bir servete mal olmuştu ama kat be kat geri ödemişti geçen yıllar içinde. "Gol at" dediler, attı. "Stopere geç" dediler geçti. Beşiktaş'ın "Beşiktaşlılık duruşunu" en güzel temsil edenlerdendi. O siyah-beyaz renklerin beyazını temsil etti. Tek bir gün ne karamsar bir açıklama yaptı, ne de kazandıklarında sevinç narası attı. En iyi, en olgun dönemindeydi. Takım yeni sezon hazırlıkları için kampa gitmişti, İsviçre'ye. Hoca da Scala'ydı, daha futbolcuların ismini bile ezberlememişti. Kötü haber de o kampta geldi, Zürih'te. "Senin artık bu takımda yerin yok" dediler. Şöyle bir yutkundu, bir şey diyecekti, vazgeçti. Sessiz sedasız vedalaştı arkadaşlarıyla, bavulunu toplayıp döndü İstanbul'a... Ne o gün, ne de sonraki günlerde de tek kelime etmedi takımı aleyhine Ertuğrul Sağlam... İşte bu tavrı onun kovulduğu takıma hoca olarak dönmesini sağladı. O dönemlerde ayrılık kararını tebliğ eden futbol şube sorumlusu Yıldırım Demirören, başkan sıfatıyla "Gel takımın başına geç" demişti. En iyi taraftar anladı onu. Yönetimi istifaya davet ederken bile, "Adam gibi adam Ertuğrul Sağlam" tezahüratları bir hakkın teslim edilmesiydi. Nedense birileri layık görmüyorlardı onu Beşiktaş'ın hocalığına. Kariyerine ve yaptıklarına konduracak toz bulamayınca "manevi" tarafını kurcalayıp "belden aşağı" vurmayı bir marifet saymışlardı. Eski dostlarıyla buluşup bir kahve içmesini, Samsun'daki çocuk günlerinden bu yana yanında olanlarla bir hoş sohbet etmesini içlerine sindiremeyenler oldu. Ertuğrul Hoca hep aynı çizgide kaldı. Üç kuruşluk menfaat uğruna doğru bildiklerinden şaşmadı. Hz. Mevlana'nın dediği gibi; olduğu gibi göründü, göründüğü gibi oldu. Hep böyle kal hocam. Dostluğu skor tabelasıyla ölçenlerin ölçüsünü sen herkesten iyi bilirsin!.. ah basına gelenlerYangın olur biz yangına gideriz... Geçen hafta istihbarat servisini dilimize doladık, oradan devam edelim... Bizim Kurtbay Önür'ün muhabirliğinin ilk yılları... İstihbarat Şefi Cevdet Abi, Kocamustafapaşa'da çıkan bir yangını takip etmek üzere görevlendiriyor. Ulaştırma servisinden araç alan Kurtbay, söndürülmek üzere olan yangına yetişip birkaç kare fotoğraf çekiyor. İtfaiye memurlarından bilgileri toplayıp telsizle "dönüşe geçiyorum" anonsu yapıyor. Arabaya biner binmez yangının içine fazla daldığını ve üstünün başının kir-pas içinde kaldığını fark ediyor. Gazeteye dönmeden, Fatih'teki evine gidip üstünü değiştiriyor. Tam evden çıkar çıkmaz, Cevdet Abi'nin anonsuyla bu sefer Edirnekapı'daki bir başka yangın haberine yönlendiriliyor. Aynı manzara orada da tekrarlanıyor, Kurtbay eve dönüp üstünü değiştiriyor. Çıkıyor, başka bir yangına... Dönüyor, üst-baş değiştiriyor... Aynı işlem akşama kadar 4 kere tekrarlanınca kardeşinin kendisine iki beden küçük gelen elbiseleriyle kendini gazeteye zor atıyor. Şaşkın bakışlarla kendisini karşılayan şef, "Olum hayırdır?" deyince, sanki bütün yangınlardan o sorumluymuş gibi söyleniyor; - Abi beni bir daha yangın haberine gönderme, babamın elbiseleri bana olmaz ha!.. Futbol üzerine... Futbol topunun yuvarlaklığı, rastlantının öngörülemez niteliğini simgeler. Bir futbol maçı öncesi, bizim insani öngörülerimize göre şöyle şöyle olması beklenebilir, ama aslında hiç bilemeyiz. Futbolda her şey mümkündür, çünkü top yuvarlaktır. Seyirciler fiziksel açıdan sahanın dışında da olsalar, oyuncular gibi oyunun bir parçasıdırlar. Bakmakla yetinen tiyatro seyircilerine benzemezler. Birer taraftar olup çıkabilirler. Tiyatroda kim Hamlet'in taraftarı olabilir?.. Peter Handke (Kalecinin Penaltı Korkusu kitabının yazarı) Unutulmaz sözler... "Futbol, ezilen halkın mutluluğudur" (George Weah)