Hâlâ etkisinden kurtulmuş değilim... Bir insanı futbolu iyi oynadığı için sevmek başka şey, insanlığı için sevmek başka şeydir. Bunun en güzel örneği Ümit Özat'tır. Yere düştükten yarım dakika sonra sahada yaşananlar, Daum'dan, Mondragon'dan sicim gibi akan gözyaşları, tribünlerin matem havasına bürünmesi, ardından "iyi" işaretinin gelmesiyle Kölnlülerin alkışı sadece Ümit'in değil, benim bile aklımdan çıkmayacak sahnelerdir. Bir insanın sevildiğini hissetmesi güzeldir ama elle tutulur şekilde görmesi herhalde bambaşka bir duygudur. Ümit yere düştüğünde çaresizlik ve gözyaşları arasında çöküp kalmış olan Mondragon, 6 yıl önce de yine Ümit Özat yüzünden çöküp kalmıştı sahada... Ama ilki, takım arkadaşı değil, en büyük rakipleri Fenerbahçe'nin kaptanı Ümit Özat'ın ayağından yediği 6. gol yüzünden... Futbol o kadar hayata benzer ki, bir insan ömrüne sığan şeyler, bazen bir 90 dakikada yaşanır... Fener'de sol kanatta oynayıp, sağ ayağıyla kestiği ortalardan bazen gol çıkarsa da futbolculuğunu "tutmadığım" adamdır Ümit. Ama üniversiteyi kazanan çoban İrfan'a yaptıklarıyla da görüldüğü gibi "adamdır" Ümit... *(Başlık; Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminden) >> Siyasete spor bulaştırmak! EURO2008'e en az şampiyon İspanya kadar iz bırakan takımdı Türkiye... Aksiyon filmi tadında sonuçlarıyla, seyir zevki en yüksek takımdı üstelik. Turnuva boyunca çıkardığı en iyi maçta finali, kendine has yöntemle son dakikada kaybetmesi ise büyük ironiydi. Siz bunları okurken ben Erivan'da olacağım kısmetse. Yeni bir maceraya yol alıyoruz. Avrupa Şampiyonası kadrosundan 11 değişik oyuncu var listede. Bunların 5'nin şampiyona gereği 23 değil 28 kişilik kadrodan kaynaklandığını ekleyim hemen. Kadroda o yok, bu yok, şu sakat demek manasız. Neticede yarı final maçında Almanya'ya sahaya dar eden kadro, yedek ağırlıklıydı. Ermenistan maçı ilginç olacak. Yıllardır süregelen düşmanca tavrın değişmesine sebep olur inşallah. Ermenistan Futbol Federasyonu'nun amblemindeki "devlet simgesi" kabul ettikleri Ağrı Dağı'nı Türkiye maçı öncesi kartal-aslan figürüyle değiştirmesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ziyaretine karşılık bir jest olarak tanımlanıyor. Çin-Amerikan ilişkilerinin bir pinpon maçıyla başladığını unutmayalım... >> Skibbe'ye bol geldi "Bu takımı biz şampiyon yaptık" ana fikrinin nereye varacağı ortadaydı. Adnan Polat ve Adnan Sezgin, gerek transferde gerekse sahaya çıkacak takımda işlerine karıştırmayan bir hocayı görmek istemezdi tabii Galatasaray'ın teknik patron koltuğunda. Avrupa Şampiyonası'nda yarı final oynayan elindeki yetenekli çocukları kulübede oturtup, başka başka isimlerden sağ bek, stoper, sol açık üretmek Skibbe gibi bir dahinin (!) işi olabilirdi ancak. Geçen seneki son puan durumuna bakıp, Kayseri deplasmanından 1 puan aldığına sevinmek, ancak Alman liginde orta sıralardan yer kapmaya çalışıp, dışarıda alınan puanı değerli gören küçük hocaların avuntusundan başka nedir ki? Skibbe bir yana da, yanında oturan Ümit Davala'dır asıl beni hayal kırıklığına uğratan. Ve Galatasaray Yönetimi, her ne kadar "arkasındayız" diyorsa da ilk UEFA falsosunda bavulunu toplayacak hocadır Skibbe...