Futbolda para nedir, ne değildir?

A -
A +

Türkiye'de yıllardır kavgası süregelen "havuz problemi"nin kaynağında, "pastadan daha çok pay kapma" var değil mi? Üç büyükler, "Naklen yayınlar bizim sayemizde, biz daha fazla pay isteriz" dediği için gürültü kopuyor. Fenerbahçe, stadını yenileyip, ürün satışları ve pazarlama taktikleri sayesinde diğer kulüplerden daha fazla para kazandığı için diğerleriyle gittikçe arayı açıyor. Peki tek başına para, başarılı olmanın garantisi midir? Kurumsallaşmış bir kulübün diğerlerinden daha fazla kazanarak fersah fersah yol alacağı ortadadır. En yakın örnek; Arsenal'in yeni stadyumu Emirates'e geçmesi farkı ortaya çıkardı. Kombine için sezonlarca sıra beklenen yeni stadında, Gunners (lâkapları bu, yani; Topçular) geçen yıla oranla gelirlerini %46 arttırdı. Maç başına 3.1 milyon pound (yaklaşık 4.6 milyon Ä) kazanan Arsenal, bir stadın işleri nasıl değiştirdiğinin en büyük ispatı oldu! Geçen seneki giderler çıkmadan, kasaya giren para 200.8 milyon sterlin (293.2 milyon Ä), net kâr ise 51.2 milyon sterlin (74 milyon Ä). Türkiye liginde seyirci ortalaması 7 binken, bilet fiyatları ortadayken bu takımlarla nasıl rekabet edilir? Ha, siz derseniz ki, Türkiye'de transfer piyasasında milyon dolarlar dönerken, kulüp takımlarımız Avrupa'da Helsingborg, Otelul Galati, Anorthosis gibi takımlara nasıl yeniliyor diye? Ben de size, "Top yuvarlaktır" derim... > Unutulmaz anılar Trabzon'un unutulmaz yıldızı Ali Kemal Denizci'nin hatıralarından biri... "Çocukluğumuzda Trabzonspor'un maçlarına giderdik. Takımda sahtekar Ahmet vardı. Sol açıkta oynardı. Ona hayrandım. Rize'den ayrılıp Trabzon'la anlaştım. İlk sol açıkta oynayan Ahmet'i kestim. Milli Takım'da da Metin Kurt hayranıydım. Beni Milli Takım'a çağırdılar. İlk Metin abiyi kestim. Özendiğim, beğendiğim futbolcuların yerleri bana nasip oldu. F.Bahçe'de olduğum yıllar... Antrenmanlarda üç kişinin üzerine üzerine gidiyorum. Hocamız Raush antrenmanı durdurdu. "Ali Kemal" dedi. "Niye üç kişinin üzerine gidiyorsun. Topu arkadaşına ver kaçsana." Verkaçı o gün öğrendim..." > ah basına gelenler Bu hatırayı gazeteci Bilgin Gökberk anlattı geçenlerde televizyonda. Uğur Tütüneker'in Türkiye'ye ilk geldiği yıl... 4-5 kişilik arkadaş grubu Kadıköy'de bir barda eğleniyor. Gayet samimi bir ortam var. Espriler, kahkahalar havada uçuşuyor. Bilgin Gökberk aniden ortaya bir fikir atıyor; - Hadi, "hadi anlat bakalım" oynayalım... Uğur, Alman kültürüyle büyümüş, Türkiye'ye de gelirken menajeri sıkı sıkı tembihlemiş "Sen sadece topunu oyna, basına malzeme olma" diye... "Ben yokum" demiş kısık bir sesle.. - Ne o yoksa bilmiyor musun bu oyunu? - Ben futbol oynarım, başka da bir oyun bilmem.. > Unutulmaz sözler... "Ahlâka dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi" (Albert Camus - kaleci)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.