Futbolun içinden de olsa dışından da olsa bazen günlük konuların dışına çıkmak hoşuma gidiyor. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu o... Yaşayan bir efsane... Oynadığı futbol öylesine büyüleyiciydi ki, Meksika 86'da kupayı havaya kaldırırken, bu unvanı kabullenmeyen yok gibiydi. 4 yıl sonrasında ise İtalyanları birbirine düşürmüştü. Aslında bilmeyen yoktur da, duymayanlar için hatırlatalım; İtalya '90 Dünya Kupası... Yer; Napoli, maçın adı; İtalya-Arjantin. Yani İtalya, bir Dünya Kupası'nda kendi evinde yarı final maçında... Maçın 1-1 biten normal süresi ve uzatmalarının ardından, penaltılarla finale adını yazdıran taraf Maradona'nın Arjantin'i olmuştu. Asıl akıllarda kalan, ne bu müthiş maçın seyir zevki, ne de sonucuydu... İtalya'da düzenlenen bir kupa ve Napoli'de oynanan bir maç olması sebebiyle İtalya'nın seyirci desteğini arkasına alması beklenirken, Maradona'nın, "Ben size iki şampiyonluk verdim, peki İtalya ne verdi?" sözleri üzerine Napolili seyirciler İtalya yerine, Diego Armando Maradona'yı, dolayısıyla Arjantin'i desteklemişlerdi. Almanların kazandığı kupa sonrasında attığı çığlık; "Kupamı çaldılar" olmuştu. ... Arjantin'den Barcelona'ya geldiğinde ilk günler Maradona için işler yolunda gitmeye başlamıştı. Ancak yeşil sahaların yanında gece kulüplerinin loş salonlarında soluduğu mayışmış hava onu kokainle tanıştırmıştı. Ve sonrasında rakiplerin bu futbol harikasını keyifle seyretmek yerine oynatmama üzerine aldığı tedbirler, atılan düşmanca tekmeler, sahalardan çok sedyede vakit geçirmesine sebep olunca ayrılık vaktinin geldiğini anlamıştı. Hele ki Athletic Bilbao maçında başını çektiği, tekmelerin, yumrukların havada uçuştuğu kavga, onu istenmeyen adam haline getirmişti. ... Ve İtalya günleri... Napoli'de mafyayla da kanka vaziyetleri oluşunca hazin son gelip kapıya dayanmıştı. 1991'de doping testinden geçemedi, 15 ay sahalardan men edildi. Amerika'daki 1994 Dünya Kupası'nda da aynı olay tekrarlanınca kupa dışına itildi. Artık oyuncağını kaybetmiş çocuk gibiydi. Kendini alkol ve kokainin kucağına attı, kısa sürede aldığı kilolarla neredeyse yürüyemez hale gelmişti. Bu kadar lafı, şu sahneyi anlatmak için ettim: Şaşaalı bir hayattan sonra futbol topu elinden alınmıştır. Kendisini büyük bir boşlukta hisseder ve bir gün golf oynarken gözleri kararır. Kendine geldiğinde bir psikiyatri kliniğindedir. Bir ay sonra kendisini ziyaret eden karısına gözyaşları arasında yalvarır: "Ne olur çıkar beni buradan... Buradaki herkes deli... Biri Napolyon olduğunu söylüyor, inanıyorlar. Bir başkası Papa olduğunu söylüyor, inanıyorlar. Ben Maradona olduğumu söylüyorum, bana kimse inanmıyor!"