Rüştü'nün transferi tamamen duygusal!

A -
A +

Bu sezonun en büyük transferi olmasa da en çok konuşulacak transferlerinden biri Rüştü'nün Beşiktaş'ı tercih etmesi olacak. Yılların kalecisinin kendi takımıyla anlaşıp el sıkıştıktan sonra Beşiktaş'a gitmesi hem Fenerbahçeli taraftarları hem de Beşiktaşlı taraftarları çileden çıkardı. Siyah-beyazlı taraftarlar, "Adı Fenerbahçe'yle özdeşleşmiş birinin bizim takımda ne işi var" derken, Rüştü'nün bu transferi para için değil, kendisine haksızlık edildiği için kabul ettiği söyleniyor. İşte filmin koptuğu yer burası. Rüştü bal gibi para için Beşiktaş'ı tercih etti. Kaldı ki bunu yapmaması için de bir neden yok. Kulüpler de, futbolcular da profesyonelce düşünmek zorunda. Fenerbahçe belki kulübede bile oturtmayacağı bir oyuncusu için trilyonları avucuna saymak istemedi, o da bunu seve seve verecek bir kulüp bulunca tası tarağı toplayıp gitti. Olay bundan ibaret. Rüştü, ''Ben maddiyata önem veren biri değilim. Manevi değerler çok daha önemli ve hassastır" diyor. Öyleyse verilen sözden dönmek de manevi değerlere ters değil mi? Beşiktaş, Fenerbahçe'nin teklif ettiği paranın iki mislini değil de aynısını önüne koysaydı Rüştü kalır mıydı, yine de gider miydi? "Ben para için gitmedim" demek laf-ı güzaftır. İsteyen istediği takıma gidebilir. Bu, onun tercihidir. Alan memnun, giden memnunsa aslında ortada konuşacak bir şey yok demektir. Benim tek derdim, birilerinin mağdur adam rolünü oynamaya kalkmasıdır o kadar... >> ah basına gelenler Kafana göre takıl! "Karabatak" gibi adamdı Burhan... Ne, ne zaman işe geldiği belliydi, ne de o kadar sansasyon haberi nerden bulduğu... Çalıştığı gazetede arkadaşları da kabullenmişlerdi onun vurdumduymaz hallerini. Zaten lâkabı "Karanlık Burhan"dı... Eskiden derbi maçlar öncesinde gazetelerin şefleri duvara astıkları görev listesinde muhabirlerin isimlerinin karşısına o maçta yapacağı vazifeleri de yazardı. "Filanca; kale arkası gol fotoğrafı, filanca; seyirci-yedek kulübesi fotoğrafı, filanca; maç sonrası olay fotoğrafı" gibi... Günaydın'daki şefi de bir Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi Burhan'ın isminin karşısına ümitsiz bir şekilde "Serbest" yazmıştı. Yani, canı ne istiyorsa onu çeksin... Karanlık Burhan, "Serbest"i yanlış anlamış olsa gerek o gün maça gitmeye gerek görmemişti... Bir yurt dışı kampında sayfa toplantısında Beşiktaş gündemini almak için büyük bir sabırla Burhan'ı arıyorlar... Odasının telefonu çalıyor açan yok, bin bir rica otel görevlisinden lobiye bakması isteniyor, aranıyor, taranıyor yine yok... Aradan biraz daha zaman geçtikten sonra odasından tekrar aranıyor, uykulu bir ses; "Efendim" diye kaldırıyor ahizeyi, - Olum Burhan öğlen oldu. Sabah takımın idmanı yok muydu? - Vardıııı... - Eeee, gitmedin mi, hasta mısın? - Yok abicim. Bugün günlerden ne? - Salı. - Eeee - Ne Eee'si olum? - Abicim salı benim izin günüm değil mi? Ben de izin yapıyorum işte!.. >> Unutulmaz anılar Hayrettin Demirbaş, ligimizin gördüğü en kısmetsiz kalecilerden biridir. Bu sebeple olsa gerek "kısmet" kelimesini sık sık telaffuz eder, yediği gollerin "kısmet" olduğunu dile getirirdi. Böyle maçlardan sonra yaptığı açıklamalar da ünlüdür. PSG maçında dışarı giden topu ne yapıp edip kaleye yumruklayıp gol yemeyi başarmış biridir! "Yapma Hayrettin!" lafı o dönem Galatasaray'ın Avrupa maçlarında aşina olduğumuz bir cümledir. Milli Takım hocası olduğu dönemlerde kendisini kadroya almadığı için Hayrettin'in otobüse binip İzmir'e Mustafa Denizli'yi dövmeye gitmesi, bir Galatasaray-Fenerbahçe maçında Rıdvan'ı yerde sıkıştırması, maçtan sonra sorulduğunda da, "Rıdvan'ı bitirecektim" demesi, Fatih Terim'in onu takıma almadığı bir dönemde bir sürü gazeteciyi Belgrad Ormanları'na toplayıp orada ölümüne antrenman yapması hâlâ hafızalarda saklıdır. Hayrettin o günleri hiç unutamayacağını söylüyor: "Simoviç, sezon açılışı maçında sakatlandı. Almanya'da oynadığımız 6-7 hazırlık maçında kalede ben oynuyorum. Öyle başarılı maçlar çıkarıyordum ki, Derwall bile şaşırmıştı. Kampın bitmesine yakın, bir gece odama yardımcısı Ahmet Akcan ile geldi ve bana dürüstçe, 'Hayrettin beni lütfen yanlış anlama. Yöneticiler bana genç bir çocuk aldıklarını ve 4-5 yıl Simoviç'in arkasında piştikten sonra kaleye geçireceklerini söylediler. Ama sen çok iyi bir kalecisin. Ama ben Simoviç iyileştiğinde ona görev vereceğim. Lütfen kırılma, çalışmalarını sakın aksatma' dedi. Ben o anda ne kadar mutlu oldum. Çünkü dürüstlük yapmış ve düşüncelerini söylemişti. Adam diye ben ona derim." Bir Avrupa Kupası maçı sonrası, "Abi yaktın bizi PSG maçında" diyen birine; "Ömer'im kimse bilmiyo ki Hayrettin'in derdini... O gün bizim birader adam bıçaklamıştı, hapse girmişti, benim aklım oradaydı... Yoksa yer miyim ben hiç öyle goller?" diye dert yanmıştı. Hayrettin duygularını hiç gizleyemezdi. Sinirlenince direklerle güreşe tutuşur, garip goller yiyince direklerle güreşe tutuşur, sevinince yine direklerle güreşe tutuşurdu. İşte öyle bir garip adamdı Hayrettin... >> Unutulmaz sözler... ''Hakemlerin sorunu nedir biliyor musunuz? Kuralları biliyorlar ama futboldan anlamıyorlar'' (Bill Shankly)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.