Türkiye'de gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerden biri aslında. Daha tıfıl bir muhabirken Fulya'da "baba topçuların" yerine, Gordon'un PAF'tan getirdiği Sergen'i beğenip, bir de üstüne herkesin içinde, "Benden iyi bu çocuk" dediğimde yüzüme patlayan kahkahalara anlam verememiştim. Serpil Hamdi Tüzün'ün elinde serpildi, Beşiktaş'ta büyüdü. O müthiş yeteneğini ve seyrine doyum olmayan futbolunu hemen her sezon sadece birkaç maçta gösterip, yarım bırakırdı keyfimizi. Bir gün kendisini eleştiren 2. Başkan'a, "10 numarayı ona vereyim o çıksın sahaya" demişti. Bu söz, onu Beşiktaş'tan ayırıp, "Evliya Çelebi"ye döndürdü. At yarışı vazgeçemediği tutkusuydu. Önüne, "Ya futbol, ya at yarışı" şartı konduğunda, statlar yerine hipodromları tercih etti. Sonra Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören ve Menajer Sinan Engin, "İstediğin kadar at yarışı oyna, ama kendini sıkıp 15 maç da bize oyna" deyip onu serbest bıraktığında 100. yıldaki şampiyonluğu ve G.Saray maçında o şampiyonluğu getiren golü atmıştı. Kim ne söylediyse, ne yaptıysa Sergen'i ve onu Sergen yapan huylarını değiştiremedi. Sergen şimdi de Eskişehir'de Metin Diyadin'in başını yemiş... Sergen'le çalışmak zordur. Ya baştan takımına almayacaksın, ya da aldıysan Demirören-Sinan Engin örneğinde olduğu gibi biraz suyuna gideceksin. Doğru mu? Yanlış! Ama adam öyle yetenekli ki. O silahı, doğru kullanırsan rakibi vurur, kullanamazsan seni vurur! Bütün dünya Zidane'ı Pele-Maradona'ya rakip gösteriyordu, yetenekleri konusunda. Sergen sadece futbolcu değil, "sporcu" da olabilseydi, sporun ruhunu içine sindirebilseydi, Zidane yerine Sergen konuşuluyor olurdu.... Fener ne yapar? Cole, Terry, C.Makalele, Lampard, Shevchenko, Kalou, Anelka, Ballack, Drogba ve diğerleri... Tam bir yıldızlar topluluğu Chelsea. Tarihini, Rus milyarder Abramovich'ten önce ve Abramovich'ten sonra diye ikiye ayırmak lazım. Çıkabilecek İngiliz takımları içinde Chelsea en iyisiydi. Takım oyunundan çok, bireysel yetenekleriyle ön plana çıkan bir ekip. Gel-gitler yaşayan bir takım. Tıpkı Sevilla maçında olduğu gibi İngilizlerin yıldızlarına da pranga vurulursa, silahları ellerinde patlayabilir. Ve Fener turu geçerse ben bikini mikini giymem ona göre!.. Unutulmaz anılar "Çalıştığı firmanın Ankara'da bürosu vardır. Bir gün trenle Ankara'ya giderken kendi kompartımanında bilge bir Azeri ile karşılaşır. Sohbet ederler. Azeri; matematik, fizik ve kimya üzerine bir deryadır. Moskova Üniversitesi'ni de dereceyle bitirmiştir. Serpil Hoca gecenin 3 ya da 4'üne kadar süren sohbetten sonra bu bilgeye 'Hayatta en önemli şey nedir?' diye sorar. Azeri'den hayatının dönüm noktasını oluşturacak bir cevap alır: "Bana 'Evladım' dedi; 'hayatta en önemli şey, sevdiğin işi yapmaktır. Eğer sevdiğin işi yaparsan 24 saatin huzurlu geçer." Serpil Hoca bu konuşmadan sonra kendi kendine şu soruyu sorar "Ben neyi seviyorum ve ne hangi işi yaparsam mutlu olabilirim?" Cevabını da kendisi verir: "Öğretmeyi ve futbolu seviyorum. Öyleyse insanlara futbol öğretmeliyim...' " (Şubat 2008 - Aksiyon) Unutulmaz sözler... "Benim gibi yıldızlar maç kazandırır" (Sergen Yalçın)