Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...

A -
A +

"Kibir en sevdiğim günahtır" diyordu "Şeytanın Avukatı" filminde şeytan rolündeki Al Pacino... Kazanılan her maç sonrası, kaybedilen her maç sonrası, uzatılan her mikrofona, omuza alınan her kameraya, her haliyle, her tavrıyla, her konuşmasıyla, her mimiğiyle racon kesiyordu Fatih Terim. "Eleştiriye açığım" diyordu, en küçük bir eleştiriye tahammül edemiyordu. "Oyuncularıma laf söyletmem" diyordu, her maç sonrası "şahsi" pozisyon hatalarından bahsediyordu. Her seferinde "Yeni şeyler söylemek lazım cancağızım" diyordu, ama her seferinde aynı şeyleri kendi söylüyordu, yani; "Bana bunlarla gelmeyin kardeşim!" Son 8 maçta milli takımın aldığı galibiyet sayısı sadece 1... Onu da nasıl hakem sayesinde aldığımızı dünya alem biliyor. İskoç hakem Macar maçında aleyhimize penaltı çalacağına, gitti Zoltan Gera'yı oyundan attı, UEFA adama ceza bile vermedi. Şimdi yeni şeyler söyleme sırası sana geldi cancağızım! Bu takım, Norveç karşısına bu taktikle, bu tertiple mi çıkacak, yoksa yepyeni bir taktik anlayış ve değişik oyuncular mı denenecek? Eğer bu şeklide devam edilecekse Avrupa Şampiyonası'na gidemeyeceğimiz kesin. Yok eğer hem takım, hem taktik değişecekse, 8 maçtır kötü gidişi göremeyen İmparator'un büyüklüğü nerede kaldı? Futbolda dün yok, bugün var... Geçmişte Türk milleti Terim'le çok zaferler gördü. Bu doğru, ama o dündü işte... Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni şeyler söylemek lazım... >> ah basına gelenler 90'lı yılların ortaları... Zeytinburnu Stadı'nda 2. Lig'deki Zeytinburnu-Sarıyer maçına görevlendirilmişim. O zamanlar foto muhabirlerine TSYD tarafından kimlikleri karşılığında üstünde numara yazan yeleklerden dağıtılıyor. Durum 1. Lig maçlarında sisteme oturmuş, ancak 2. Lig maçlarında karmaşa hakim. Muhabirler TSYD'nin verdiği yelekleri çantasına atmış, her maçta sırtına geçiriyor. Ancak ben de yelek yok. Bin bir gürültü kavgayla stada girebildim, yeni aldığım basın kartını görevlinin burnuna doğru uzatarak... Maç başladı, ilk yarının sonlarına doğru korner köşesine doğru konuşlandığım yerden top dışarı çıktı. O sırada orta hakem foto muhabirleri içinde yeleksiz dolaşan beni fark etti, 4. hakemi çağırarak "Ya yeleğini giysin ya da dışarı çıkarın" dedi. Ben de ha bire dikleniyorum, "Ben yanımda getirmek zorunda değilim, kimlik karşılığında görevlilerin vermesi lazım" diye. 4. hakem benle tartışmaktan bıkmış olacak ki söylene söylene uzaklaştı yanımdan. Birkaç dakika sonra yine aynı noktadan top dışarı çıktı, yine orta hakemin gözü bana ilişti. Maçı durdurdu, "Çıkarın bunu" dedi. Çıkarsın, çıkmazsın tartışmasına tribünler de katıldı, taraftarlar "Basın dışarı" diye tempo tutmaya başladı. Futbolcular yanıma geliyor, görevliler, hakemler herkes başıma üşüştü. Neyse 5 dakikalık tartışma sonunda futbolcuların antrenman yeleklerinden birini sırtıma geçirdim de anlayışlı (!) davranışım sayesinde maç yarıda kalmaktan kurtuldu... >> Unutulmaz anılar Bir Fenerbahçe-Sarıyer maçı... Sarıyer 1-0 önde... Sercan'la maçın sonlarına doğru yine bir atak geliştiriyorlar. Sercan kaleci Yaşar'la karşı karşıya kalıyor, ancak topu ayağından açınca Yaşar yatarak topa sahip oluyor. Golü kaçırmanın üzüntüsüyle yerde yatan Sercan'a sinirlenen Yaşar, tam eliyle oyunu başlatacakken, topu rakibinin sırtına olanca gücüyle fırlatıyor ve diğerleri yetişinceye kadar da tartaklıyor. Tabii ki bu hareketin cezası kırmızı kart. Fenerbahçe 2 oyuncu değişikliği hakkını kullandığı için (o zamanlar 2 oyuncu değişikliği yapılıyordu) kaleye Müjdat geçiyor, penaltı atışını da kurtarıyor. Ancak daha atış yapılmadan topa doğru koşmaya başladığı için hakem penaltıyı tekrarlıyor. Müjdat ikinci atışta köşeyi doğru tahmin etmesine rağmen golü yiyor maçı da Sarıyer 2-0 galip bitiriyor.... >> Unutulmaz sözler... "Ne zaman sahada ne yapacağımızı bilmesek, ayaklarımız birbirine dolaşsa, işimiz çok basit; topu hemen Zidane'a veriyoruz. O nasılsa bir şeyler yapar" (Bixente Lizarazu)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.