Tigana gider, kürdanı badem ağacından olur

A -
A +

Futbolculuğuna diyecek yok. "Dal" gibi fiziğiyle ayağına pek bir yakışırdı top. 84'te Avrupa Şampiyonu olan kadroda Platini'yle birlikte en çok göze batan futbolculardan biriydi. Felsefi yönü kuvvetliydi. İnsani yardım kuruluşlarının da gönüllü neferi. Yaz tatillerinde Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında açlıktan ölmemeye çalışan insanlara tırlar dolusu yardım taşıyan tam bir gönül adamı. Yarışmacı bir teknik adam olmadığını söylüyordu her defasında, "Ben eğitimciyim" diyordu üstüne basa basa. Gençleri alacak, eğitecek Beşiktaş'a ve Türk futboluna kazandıracaktı. Kupa kazanmaktansa genç bir oyuncu kazanmak onu daha çok mutlu edecekti. Böyle diyordu... Her defasında üstüne basa basa... Şimdi gidiyor. Birileri ağıt yakacak arkasından... Ama birileri de çıkıp, "göster yetiştirdiğin bir genci" diye sorduğunda ne cevap verecek merak ediyorum. Fatih Terim'in Milli Takım için gelecek vadeden gençleri topladığı kampa gidip, zaten keşfedilmiş olan Gökhan Güleç ve Burak Yılmaz'ı transfer ettirdiği için "yetenek avcısı" mı olacak adı? Elinde "işlenmeyi bekleyen" Buraklar, İbrahim Akınlar, Gökhan Güleçler, Mehmet Sedefler bekleneni veremediği zaman da suçu hep Türk futbolcusunun mental eksikliğine bağladı. Kötü giden maçlardan sonra hep oyuncularını suçladı durdu. Avrupa kupası maçından önce, "Elimde 2. ligden gelen topçular var" dedi. İbrahim Akın'ı, Ali Güneş'i PAF'a yolladı. "Hakemler hakkında futbol hayatım boyunca hiç konuşmadım" dedi, kaybedilen her puan sonrası ya hakemi ya kendi futbolcusunu hedef gösterdi. Delgado ve Ricardinho'yu birlikte oynatmamak için yarım sezon harcadı, 2002'nin Brezilyasında banko forma giyen Kleberson'u ayağa düşürdü. Şimdi o gidiyor... Beşiktaş kupa şampiyonu ve -büyük ihtimal- lig ikincisi... Tigana sayesinde mi, yoksa Tigana'ya rağmen mi?.. Aslında bu sorunun cevabını çok da merak etmiyorum. Çünkü bizde böyle durumları anlatan güzel bir deyim var; kör ölür, badem gözlü olur. >> Unutulmaz anlar F.Bahçe'nin unutulmaz futbolcularından Müjdat'ta hatıra çok... Bakın bakalım "toyluk" zamanlarında neler yapmışlar: "Yağmur yağdığında Cemil Ağabeyler, Büyük Mehmet'ler ağır sahadan zarar görmesinler diye, ellerimize keskiyi alıp sahadaki suyu boşaltmaya çalışırdık. Onlar bize 'Aferin, iyi çalıştınız, suları iyi boşaltmışsınız' dediklerinde mutlu olurduk. İdman bittiğinde Mehmet Abi'ye, Cemil Abi'ye bir bardak çay getirdiğimiz zaman haz duyardık. Kışın tesislere onlardan önce gelerek odun sobasını yakardık. Maç topu onlara verilirdi, biz gülle gibi şişmiş toplarla oynardık. Ben Türkiye'nin yetiştirdiği iyi profesyonellerden biriydim. İyi oynamasaydım 17 sene Fener'de forma giymezdim. Arkadaşlarım sezon bittiğinde tatile giderdi. Ben Avşa Adası'nda kumda koşardım. Rambo gibi çalışırdım. Sezon başladığında da en hazır futbolcu ben olurdum. Hiçbir hoca da beni kesemezdi... Amatör futbolcuyken Hilton'da oteller arası turnuvalarda top oynuyor, harçlığımı çıkarıyordum. Para yok. Hırsızlık mı yapacağım? Arkadaşım tost ekmek yiyor, ben yiyemiyordum. Ne yapmam lâzım. Bir paso veriyordu babam. Ne yapsın. Zaten yükü ağırdı. Ona yardımcı olmam gerekiyordu. Haftada iki gün Hilton'da geceleri düğünlerde, nişanlarda garsonluk yapıyordum. Ayıp bir şey değil. Benim ilk sigortam Hilton otelinden başlar. Onun için futbolcu olduğum zaman bu fırsatı kaçırmamak için yaşantımı çok düzgün tuttum." >> ah basına gelenler Eve servis!.. Eğer bir sohbet ortamında denk gelmişseniz yanından ayrılmak istemezsiniz Ali Sami Abi'nin... Anlatır, anlatır, anlatır, kahkahalara boğar herkesi. Onca yıllık meslek hayatında gördükleri, yaşadıkları, duydukları kitap değil ansiklopedi olur. Dost canlısıdır, hatta hayvanların da en yakın dostudur. Elleriyle kedi, köpek, kuş, balık besler, biri çekip götürmese bütün gününü ayırabilir. Karlı bir gün Maslak'taki evinden işe gitmek üzere arabasıyla yola çıkar. Yol kenarında bir ceket bir atkıyla neredeyse donmak üzere olan bir genci otostop çekmesine bile fırsat bırakmadan arabasına alır. "Ben filanca yöne doğru gidiyorum, o tarafa gidiyorsanız bırakayım" der. Genç, sanki kendi makam aracına binmiş gibi rahattır. Elinde dosyalar vardır, biner binmez açar birini okumaya başlar, elindeki kalemle bazı yerlere işaret koyar, boş yerlere notlar alır, kendi dünyasında takılır. Ali Sami Abi, tek bir kelime etmeyen bu garip gençle göz göze gelmeye çalışır, sohbet açmaya yeltenir ama nafile... Bir süre böyle yol aldıktan sonra genç adam, daldığı dosyalardan kafayı kaldırır ve gideceği yere yaklaştıklarını görünce, "Ben burada ineyim" der ve ne bir teşekkür ne bir eyvallah etmeden arabadan iner... Adamın böylesine pervasızlığı Ali Sami Abi'yi çileden çıkarır.. Yürümekte olan gence korna çalarak el işaretiyle "gel" der, camı açıp, "Gel ben seni gideceğin yere kadar bırakırım" deyip tekrar arabaya alır ve ani bir "U" dönüşüyle Maslak istikametine döner. "Ters yöne gidiyoruz, uzaklaşıyoruz" laflarına aldırış etmeden son sürat gaza basar ve adamı ilk aldığı yere bırakıp çekip gider! >> Unutulmaz sözler... "Oynamasın kardeşim! Ben gidip Brezilya Milli Takımı'nda oynuyor muyum?" (Ali Tandoğan, Aurelio'nun Türk vatandaşı olur olmaz Milli Takım'a seçilmesiyle ilgili görüşlerini açıklarken...) CAHITE boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.