Üç gündür griple boğuşuyorum. Dün biraz başımı kaldırdım ve haberlere baktım. İlgimi çeken bir söyleşiye denk geldim. Ruşen Çakır’ın eski PKK’lı Nizamettin Taş’la yaptığı röportajı okudum. Ne yalan söyleyeyim, daha derin analiz beklerken hayal kırıklığı yaşadım.
Ruşen Çakır Suriye’de yaşanan gelişmeleri sormuş Taş’a. Verilen cevaba bakar mısınız?:
“BAAS rejiminin yıkılması, Türkiye açısından şüphesiz tarihsel bir fırsattır. Fakat burada asıl önemli olan rejimin yıkılması değil, iktidar değişikliğinin yol açacağı gelişmelerin doğru belirlenmesi ve buna karşı alınması gereken tedbirlerin yol ve yöntemlerinin bulunmasıdır. Bu konuda Türkiye açısından İngiliz aklı ve stratejisinin devreye girdiği anlaşılmaktadır.
Londra’da CIA direktörüyle yaptığı toplantıdan sonra İngiliz istihbarat başkanının Türkiye’ye geldiği ve muhataplarıyla bir dizi görüşme yaptığı, zaten basına yansımıştı.”
Söyleşinin birçok yerinde Suriye’de rejimin devrilmesini İngilizlere bağlamış Taş. İngiliz medyasında tek bir yorum görmedim bu konuyla ilgili. Dünya liderleri bile İngiliz aklından bahsetmedi. Tam tersi bu işin arkasında Türkiye olduğunu herkes söyledi. Suriye’de olan bitenin arkasında ne İngilizler ne ABD’liler ne de İsrailliler var. Olan biten meydanda.
Ancak Türkiye’de ister "İslamcı" ister "Kürt entel" ister "solcu" ol; her işin arkasında İngiliz arama hastalığı var!.. I. Dünya Savaşı sonucunda yaşananların etkisi aradan yüz sene geçse de devam ediyor.
Nizamettin Taş hızını alamamış ve Erdoğan’ın İngilizlere Bahçeli’nin ikna edilmesi gerektiğini söylemiş:
“Türk-İngiliz görüşmelerinde Erdoğan’ın Devlet Bahçeli ikna edilmeden bu sürecin başarıya ulaşma şansının olmadığını söylediği rivayet edilmektedir. Birlikte hareket edildiğine göre, Bahçeli’nin bu minval üzerinden ikna edildiği anlaşılmaktadır.”
Bahçeli’nin çıkışı tamamen bireyseldi. Başta biz de Erdoğan biliyor sandık ama gerçeğin öyle olmadığı anlaşıldı. Yani Allah aşkına Erdoğan İngilizlerle neden görüşsün bu konuyu? Hadi ABD dense Suriye’de YPG’nin hamisi olduğu için en azından anlaşılır. Niye her şeyde Batı parmağı aranıyor? İnsanların bireysel zekâlarıyla hareket edeceğine neden inanılmıyor?
Eski PKK’lı Nizamettin Taş, Esad’ın İran’ın etkisi kırılsın diye devrildiği görüşünü belirtmiş ve yine "Türkiye akıllı hareket etmezse sonu İran gibi olur" demiş. Güçlü ordusu, büyük ekonomisi ve demokrasisiyle Türkiye’yi İran’la kıyaslamak akılla izah edilir bir şey değil!..
Suriye’nin kuzeyinde olan bitenle ilgili de şöyle demiş Nizamettin Taş:
“Türkiye’nin hangi senaryoyu benimseyeceği, kaçınılmaz olarak Rojava zemini üzerinden belirlenecektir. Rojava’nın konumu Türkiye tarafından daha çok güvenlik boyutuyla dile getirilmektedir. Oysa Rojava’nın güvenlik sorununun çok ötesinde, sadece Türk-Kürt değil, aynı zamanda Türkiye’nin Amerika, İsrail ve bölge devletleriyle ilişki ve çelişkisini doğrudan belirleyen stratejik bir konumu bulunmaktadır.”
Alakası yok! Suriye Kürtleri Suriye’nin Kürtleridir. Türkiye'nin oradaki 1,5 milyon Kürt’le sorunu yok. 45 bin kişilik YPG'liyle sorunu var. Onu da bitirecek gücü var. Elbette ABD yok sayılacak bir güç değildir... Nizamettin Taş’ın gözden kaçırdığı nokta YPG’nin gücü kendinden değil ABD’den. ABD çekildiği an YPG diye bir şey kalmaz...
Nizamettin Taş’ın siyasi okumaları da yanlış:
“Şayet PKK silah bırakır ve Türkiye Rojava’nın statüsünü tanırsa sadece çözüm süreci başarıya ulaşmaz, aynı zamanda Türkiye’nin Suriye’nin yeniden yapılmasında aslan payını kaparak ekonomik bunalımdan kurtulmasının kapıları ardına dek açılacaktır. Erdoğan’ın geleceği bu planın başarıyla hayata geçirilmesine bağlıdır. Doğrusunu isterseniz Erdoğan ve partisinin bu temelde hareket etmesinin dışında başka hiçbir seçeneği yoktur.”
Erdoğan’ın geleceği ne PKK’ya ne ABD’ye ne de başka şeye bağlıdır. Erdoğan’ın gücü millettir... Birinci çözüm sürecini PKK’ya bitirten ABD’ydi. Ne oldu Erdoğan’ın siyasi kariyeri bitti mi? 2018 ve 2023 seçimlerini Erdoğan HDP ve PKK’ya karşı uyguladığı siyasetle kazandı. O seçimlerde HDP muhalefetle beraber hareket etti...
Şu tespitte kısmen doğru gibi görünse de hatalı:
“Amerika’nın kararlı duruşu, Türkiye’nin manevra kabiliyetini sınırlayacak kapasitededir. Türkiye bu kararlı duruş karşısında ya taviz vermek zorunda kalacak ya da her ihtimali göze alarak Amerika’ya rağmen bazı adımlar atacaktır.”
Türkiye ABD’ye rağmen çok operasyon yapmıştır bölgede. Hem de onlarca defa. Ha, ABD YPG’yi korumak için Türkiye ile savaşı göze alır mı? Hiç sanmam.
Koca söyleşide bir doğru tespiti var Taş’ın:
“Fakat Türkiye’de, hiçbir stratejik tahlil yapmadan ve ağırlıklı olarak algı operasyonlarına dayanarak hemen her konuda ahkam kesen sayısız yorumcu bulunmaktadır. Güvenlik uzmanları; üzerine vazife olmadığı hâlde magazin dâhil hemen her konuda 'sirk cambazları' gibi şov mahiyetini aşmayan hararetli tartışmalar yaparken, işin en komik tarafı hayatında silah yüzü görmemiş değişik ünvanlı pek çok sıradan kişi, kurmay subayların bile cevap vermekte zorlandıkları en çetrefil savaş konularında bir mareşalden daha derinlikli tahlil yaptığını sanmaktadır.”
Neticede DEM Parti'lilerin, eski ve yeni PKK’lıların -Hakan Fidan’ın dediği gibi- kendilerini update etmesi, güncellemesi şart. 50 yıldır aynı ezberlerle hareket ediyorlar.
Sonuç ortada. PKK/YPG için yolun sonu görünüyor...
Cem Küçük'ün önceki yazıları...