Orta Doğu’da herkes ya ajan ya da hain!

Burası Orta Doğu. Burada ilke, prensip olmaz. Herkes herkesi satabilir, arkadan vurabilir. Kimse kimseye güvenmiyor. İsrail’in Orta Doğu’da işgal girişimlerinde başarılı olmasının bir sebebi de iyi adam devşirmesi... 

 

7 Ekim 2023’ten beri İsrail Orta Doğu’da katliam yapıyor. Çocuk, kadın demeden kırıp geçiriyor. Bunu yaparken elbette kendi teknolojik ve silah üstünlüğü var. Batı’dan ciddi yardım görüyor. Ama düşman bellediği ülkelerin kritik noktalarından da iyi adam devşiriyor.

 

Cemal Abdülnasır’ın damadı Eşref Mervan’ın yıllarca Mossad’a çalıştığı ve önemli bilgiler verdiği 2000’lerin başında ortaya çıktı. Abdülnasır ailesi Mısır için çok önemli olduğu için Mısır devleti Eşref Mervan için “çifte ajan” dedi ama değildi. Sadece Mossad’a çalışıyordu. Düşünün, bir devlet başkanının damadını kendine ajan yapabilmişti İsrail!.. Elbette büyük paralar karşılığında...

 

İsrail ne diyor? “Biz Hasan Nasrallah’ın yerini biliyoruz. İstediğimiz zaman öldürürüz.” Nitekim öldürdüler de. İsmail Haniyye’yi Tahran’da Devlet Konukevi’nde öldürdüler. Hizbullah’ın üst düzey komutanlarının hepsini infaz ettiler. 

 

Burada en önemli olay istihbarat bilgisidir. Muhtemelen Nasrallah’ın yanındaki adamlardan biri Mossad’a çalışıyordu. Hamas’ın içinde ajanları vardı. Kimsenin bundan şüphesi olmasın. İsrail’in en güçlü yanlarından biri bu. Müslümanlar Şii-Sünni diye bölündüğü için birbirlerinin açıklarını da arıyorlar. İhanet, arkadan vurma, kazık atma Orta Doğu’da ekmekten daha fazla bulunuyor...

 

Pazartesi günkü yazımı şöyle bitirmiştim: “Yani bundan altı ay sonra, atıyorum İran’da, Suudi Arabistan yahut Mısır’da, ‘Üst düzey bürokratları devşiren İsrail şebekesi açığa çıkarıldı” haberlerine rastlarsak şaşırmayalım. Nihayetinde Çağrı filmindeki Anthony Quin’in dediği gibi, ‘Onlar bizi görüyor, biz de onları.’ Sonuna kadar gitmek için çocukları diri diri yakmayı, 50 bine yakın sivili katletmeyi göze alan bir İsrail, kendisi ‘düşmanlarını’ nasıl görebiliyorsa, düşmanlarının da kendisini aynı netlikte görebileceğini unutmasın.”

 

İnşallah yanılırım ama gerçek maalesef bu. 

 

 

Kaçak elektrik meselesi 

 

 

Geçen akşam CNN Türk’te yayınlanan “Kaçak” adlı belgesele denk geldim. Öğrendiklerim karşısında resmen afalladım! Hepimiz elektrik tüketip ödüyoruz. Türkiye’nin enerji ithalatı 100 milyar dolar civarında. Güneydoğuda tuhaf durumlar var. Belgeselde öne çıkan bilgiler çok önemli. Bölgede kaçak kullananlar emniyet güçlerine direniyor. Kaçak kullananlardan biri kendini, “Bu köyde 100 tane kaçak trafo var” diyerek savunuyor. Trafoların çoğu traktör kasasında seyyar şekilde kuruluyor. Burada amaç denetimden kaçırmakmış... 

 

Güneydoğudaki elektrik tüketimi, İstanbul’dan sonra en yüksek bölge. Ama abone sayısı İstanbul’un yarısı bile değil. Her bir kullanıcının tüketimi İstanbul’daki kullanıcından 2 buçuk kat fazla. Yıllık kayıp miktarı büyükşehirlerin toplam harcamasından fazla, hatta Avrupa’daki bazı ülkelerin toplam tüketiminden fazla. Tarımdaki kullanım, normalden 10 kat fazla. Tüm bu tutar nereden çıkıyor? Fatura ödeyenlerin cebinden.

 

Kaçak elektrik kullananın herhangi bir ölçütü olmadığı için sabah pompayla suyu tarlaya basmaya başlayıp öğle güneşinde evine gidip yatıyor. Akşam gelip tarla suyla kaplanmış görürse kapatıyor. Fazla sulama hem milyonlarca lira fatura olarak legal kullanıcılara yansıyor hem de tarla çölleşiyor. Alacağı verimden de oluyor... "Kaçak" belgeseli çok ilginç bilgilerle dolu. Kaçak elektrik kullanımı olamaz. Devletimiz zaten enerji konusunda vatandaşlara gerekli kolaylığı sağlıyor.

 

Güneydoğunun elektriğini sağlayan Dicle Elektrik şehir merkezlerindeki başarıyı kırsala da taşımakta kararlı görünüyor. Mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyorlar. 30 milyar TL yatırım yapılmış. Engellemeler olmasa çok daha büyük işler başarılırdı. Kaçak kullanımın mutlaka önüne geçilmeli.