Türkiye’ye komşu İdlib’de Rusya’nın hava, Suriye rejiminin kara saldırıları son dönemde iyice yoğunlaştı. Rusya ve Suriye rejiminin saldırıları iyice artmaya başladı.
Türkiye İsrail’in saldırganlığı ile bölgede yükselen tansiyonu daha da arttırmamak için muhalif grupların düzenleyeceği operasyonları engelledi. Türkiye çabalarını uluslararası alanda da göstermiş, Suriye rejiminin saldırılarının engellenmesi konusundaki beklentisini, Astana ve diğer platformlarda da garantör ülkelere, yani Rusya ve İran’a iletti.
Suriye rejim güçleri ve milis gruplarının İdlib’e yönelik saldırıları sonucunda 30’un üzerinde sivil hayatını kaybetti, 100’den fazla kişi de yaralandı. Son olarak bir Kur'ân kursuna düzenlenen saldırıda üç çocuk hayatını kaybetti, bir kısmı ağır olmak üzere onlarca çocuk yaralandı.
Bunun üzerine Suriyeli muhalif gruplar saldırıların geldiği bölgelere yönelik Halep istikametinde sınırlı bir operasyon başlattı. Muhalif grupların başta sınırlı olarak planladığı bu operasyon, rejim unsurlarının bulundukları bölgelerden kaçmaya başlamaları ile genişlemeye yol açmıştır.
Halep’e doğru başlatılan bu operasyon ile öncelikle İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nin (IGAB) 2019’da üzerinde uzlaşılan sınırlarına ulaşması hedeflendi.
Türkiye, İran ve RF garantörlüğünde yapılan görüşmelerde üzerinde mutabık kalınan IGAB sınırı, 2019-2020 yılında Suriye rejimi ve destekçileri tarafından yapılan operasyonlar nedeni ile muhaliflerin aleyhine değişti. Bu dönemde rejim güçleri ve milislerinin İdlib’in tamamını ele geçirme çabaları, Türkiye’nin doğrudan müdahalesi ile engellendi.
Suriye’nin kuzeyinde başta İdlib’de başlayan çatışmalar sonucu muhaliflerin, Suriye rejiminin kontrolü altındaki Halep’i ele geçirmeleri ile Suriye sahasında yeniden hareketlenmeler başladı.
Suriye rejim güçleri, muhaliflerin Halep’e yönelik operasyonunun başlaması ile hâkimiyetindeki alanları çok kısa süre içerisinde kaybetti. Bu durum Suriye rejiminin, muhalifler karşısında terör örgütü PKK’dan destek istemesine sebep olmuş, PKK’ya alan açmıştır.
Suriye rejimi, kontrolü altındaki toprakları Fırat’ın doğusunda yer alan PKK güçlerine devretmeye başladı. Bu nedenle Fırat’ın doğusundan çok sayıda PKK mensubu Halep bölgesine geldi, örgüte ait ağır silahlar sevk edilmeye başlandı.
PKK ise Suriye rejim güçlerinin kontrolündeki bölgeleri kendilerine bırakışını bir fırsat olarak gördü, Tel Rifat ile Suriye’nin kuzeydoğusu arasında bir terör koridoru oluşturma planını devreye soktu. Ancak terör örgütünün bu planı Suriye Millî Ordusu tarafından bozuldu.
Muhaliflerin Halep’e doğru ilerlemesini fırsat bilen PKK’nın bu adımını fark eden Suriye Millî Ordusu grupları, 'Özgürlük Şafağı Operasyonu’nu başlattı, hızla sahaya girdi. Rakka-Halep arasındaki yolu keserek PKK’nın Tel Rifat ile Suriye’nin kuzeydoğusu arasında bir terör koridoru oluşturmasına engel oldu.
Son bilgiler ışığında Tel Rifat da Suriye Millî Ordusu’nun kontrolüne geçti. Suriye Millî Ordusu, Halep-Rakka yolu üzerindeki termik santralin kontrolünü sağladı.
Suriye'nin Humus ile Deyrizor ilinde ABD güçlerinin konuşlandığı Tenef'te ABD destekli Suriye Özgür Ordusu, El-Bukemal ve Meyadin ilçelerine saldırı başlattı.
Ara not: Suriye Özgür Ordusu’yla Suriye Millî Ordusu’nu karıştırmamak lazım. İkisi farklı yapılanma.
Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Suriye Özgür Ordusu güçleri, Deyrizor kent merkezinden başlayarak Suriye-Irak sınırına yakın El-Bukemal ile Suriye'nin doğusunda Deyrizor iline bağlı Meyadin'e doğru saldırıya geçti.
İran destekli gruplar, El-Bukemal ve Meyadin ilçelerini karargâh olarak kullanıyordu. Irak'tan da Haşdi Şabi güçleri bu bölgeye sıklıkla girip çıkıyordu.
ABD güçleri, bu ilçelerde birçok kez İran destekli grupları ve rejim güçlerini hedef alan saldırılar düzenlemişti.
Teğmenlerin avukatı FETÖ’cü askerlerin de avukatıydı!
Paralel yemin edip millete kılıç çeken teğmenlerin disiplin süreci devam ediyor. Teğmenler özellikle muhalefetin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını kullanmış ve cuntacılık yapmışlardı.
Teğmenlerin avukatlarından biri de Mustafa Güler. Bu isim özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra çok sık duyuldu. Çünkü Mustafa Güler hain darbe girişiminde yer almış FETÖ’cü askerlerin avukatıydı.
7 Şubat 2018 tarihli Milliyet’ten okuyalım:
“TSK'nın Afrin'de yürüttüğü Zeytin Dalı Harekâtı'nda şehit olan askerleri saygıyla andığını belirterek başlayan eski İl Jandarma Komutan Vekili Albay Metin ile 15 sanığın avukatı Mustafa Güler ise 15 Temmuz 2016 gecesinde yaşananlara ilişkin darbe girişimiyle ilgili hazırlanan iddianameyi eleştirdi.”
Bugün Atatürkçü teğmenlerin avukatı Mustafa Güler 6 sene önce de dönemin Siirt İl Jandarma Komutan Vekili eski Albay Necati Metin ve 15 askerin avukatıymış! Peki bu askerlere ne olmuş? Onu da Anadolu Ajansı’nın 18 Mart 2022’deki haberinden okuyalım:
“Dönemin İl Jandarma Komutan Vekili eski Albay Necati Metin, eski Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Keleş, eski Kurmay Binbaşı Ertuğrul Çizmaz, eski Harekât ve Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı Serdar Hacısalihoğlu ile eski Lojistik Şube Müdürü Yüzbaşı Erdem Barışık'a aynı suçtan verilen müebbet hapis cezaları da İstinaf Dairesince onandı.”
Ayrıca Yargıtay’ın da bu cezaları onadığını hatırlatalım... Allah aşkına bir avukat hem Atatürkçülerin hem de FETÖ’cülerin nasıl avukatı olur? Biri bana izah etsin!..
Cem Küçük'ün önceki yazıları...
Disiplin, emir komuta takmayan sözde teğmenler Atatürkçü de gerçek asker olan disipline ve emir komutaya mevzuata uyan teğmenler ve subaylar Atatürkçü değil mi?!