"1001 Keşif"

A -
A +

Geçtiğimiz Pazar çocukları Natinal Geographic'in Washington'da açtığı "1001 Keşif" sergisine götürdük. İslam medeniyetinin ilk yıllarında yapılan keşiflerin sergilendiği bir etkinlikti. İngilizce tıp, mühendislik, mimari gibi bazı kelimelerin kökenlerinin, eski İslam dünyasına ait olduğuna dair araştırmaların olduğu standlar vardı. Eğitim, edebiyat ve sanat alanında sergilenen eserler özgün ve gerçekten muhteşem medeniyetlere işaret ediyordu. Hatta gezgin, haritacı ve maceraperest Çinli bir Müslümanın başarılarının anlatıldığı bir stand bile vardı. Bir başka standda bir kadının usturlabın gelişimindeki rolü anlatılıyordu. Fas'ın Fes şehrinde üniversite kuran bir kadın hakkında bir stand vardı... Sergi İngiliz aktör Ben Kingsley'in oynadığı 13 dakikalık bir film ile başlıyor. Film, "Karanlık Çağ" ile ilgili araştırma yapan bazı lise öğrencilerini konu alıyor. Ben Kingsley öğrencilerin eski, ahşap kütüphanede tanıştıkları kütüphaneciyi oynuyor. Öğrencilere gerçekte "Karanlık Çağ" diye bir şey olmadığını anlatıyor. Keşifler, bilim, sanat, tıp ve daha birçok alanda İslam medeniyetinin "Altın Çağı"nda çok ilerleme sağlandı. Nitekim, Müslüman âlimler Yunanlıların ve nicelerinin bilgilerini kayda geçirdi. Bazı Müslüman liderler, bilim adamlarını kitap, risale vb.'lerini toplamak üzere Avrupa dahil birçok yere gönderdi. Öğrenme ve keşif, sanat ve mimarlığın merkezi yüzyıllar boyunca İslam dünyası oldu. Osmanlı Tarihi ve İslam dünyası tarihi dersleri veriyordum. Bu konularda hâlâ çok kitap okurum. Dolayısıyla bu sergide gördüklerim beni hiç şaşırtmadı. Beni şaşırtan şey serginin çok küçük olmasıydı. İslam'ın ilk dönemlerindeki sayısız başarı ve gelişmeleri sergilemek için bunun 100 katı büyüklüğünde bir yer gerekir. Benim için çok ilginç bir sabah oldu. İlginç olan bir başka şey ise "1001 Keşif"le ilgili kitapların yok satması ve çok sayıda ön sipariş almasıydı. ABD'de birçok kişi, eğer varlığından haberdar olsaydı, tarihin bu kısmını anlamak isterdi. ABD'de okutulan tarih kitaplarının çok azı bu konuya eğiliyor. Ortaokul ve lise yıllarımda bu konuda hiçbir şey öğrenmedik. İlk kez üniversitede karşıma çıktı. Ayrıca yıllar önce Müslüman ülkelerdeki eski pazarları, kütüphaneleri ve üniversiteleri dolaşarak çok şey öğrendim. Bu konuda bir şeyler bilebileceğini düşündüklerime sürekli soru sordum. Bu konuda gerçekten bir şeyler öğrenmeye ise, öğretmenlik yaparken başladım. Küçüklüğümde bir Amerikalı için böyle şeyleri öğrenmek kolay değildi. Neyse ki şimdilerde çok daha kolay. Çocuklar bilgisayarlarında tıklayarak, ya da kütüphaneye giderek, ya da böyle sergileri gezerek öğrenebiliyorlar... Bilinmeyen hakkında fikrî dinginlik ve hatta psikolojik dinginliğe giden gerçek yolun, aynı Hazreti Muhammed'in öğrenmek hakkında genel olarak söylediği gibi, o konuyu araştırmak olduğunu öğrendim. Akla iki soru geliyor: 1- Daha fazla insan diğer kültürler ve insanlar hakkında daha çok şey nasıl öğrenebilir, bu sayede dünya nasıl daha barışçıl ve anlaşılabilir bir yer olabilir; ve 2- Neden Müslüman dünyasında eskisi gibi keşifler ve bilimsel çalışmalar yapılamıyor? Bilgi demek, güç demektir. Bilgi aynı zamanda daha iyi, daha sağlıklı ve daha üretken ve keşiflerle dolu bir dünyaya giden yoldur. Hayatta, dünyanın enerjisinin çoğunu emen ucuz siyasetten, açgözlü ekonomiden ve kalleşlikten çok daha fazlası var...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.