Kültür, etik, ahlak, yenilik ve gelecek için yapılan savaşlar

Kültür, insanların ayak uydurabileceğinden çok daha hızlı değişiyor olabilir. Bu ülke küreselleşme nedeniyle yabancı fikirlerin bombardımanına tutulmuş olabilir. O kültürün veya insanların sahip olduğu fikirler, büyüsü kalmayınca sona eren efsaneler olabilir.

Birçok ülkenin köklü kültürü ve kültürel normları vardır. Kimi ülkelerde sürekli olarak kültürel değişiklikler olur. Gençler kısıtlama ve baskı hariç pek başka bir şey göremese de, birçok insan köklü kültürlerde kendini çok daha rahat hisseder.

Ancak, çoğu kültürün gerçek dünyada yaşaması gerekir. Etrafındaki değişim rüzgârına ayak uydurması ve kendini değiştirmesi ve iyileştirmesi gerekir. Değişime ayak uyduramayanlar muhtemelen yok olacaktır.

Zayıf ya da kökleri olmayan kültürlerden bahsetmiyorum, tam tersine. Herhangi bir şirket, hükümet, hatta köy, kültürünün temel değerlerini korumalı, ama aynı zamanda rekabet etmeli ve keşifler yapmalı, büyük sanat eserleri meydana getirmeli ve daha fazla şeyler geliştirmelidir. İslam'ın Altın Çağı'ndaki erkekler ve kadınlar böyleydi. Bir çok kültür değişime ve yeniliğe karşı çıkmamış ve bunları kendisi üretmiştir.

Ahlak ve etik bir toplumun gerçek bel kemiğidir. Bunlar giderse kültür de kaybolur. Mahvolmaya giden kaygan yolda ilerlemek, rekabetçi bir kültürde düz bir yolda gitmekten çok daha kolaydır.

Hangisini seçerdiniz? Değişimin, keşfin, bilimin ve yeniliğin maliyeti ve getirileri nelerdir?

Zamanımız birçok yönden devrimlerin olduğu bir dönemdir. Bu devrimlerin altında kültürel, ahlaki, etik ve ideolojik savaşlar var. Bütün bu olan bitenin sonuçları çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini belirleyebilir...