Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın birçok yerinde yaşananlara şöyle bir bakınca, bugünün ve dünün 'büyük liderlerine' ait 'büyük stratejik vizyonların' neticelerini görüyoruz. Bu vizyonların rüzgârla savrulan kumdan kaleler olduğu aşikârdır. Gördüğümüz şey Nasır'ın Pan-Arabizm, Baas, Kaddafi'nin 'Üçüncü Yol' gibi eski fikirlerinin ve dar görüşlü ve yozlaşmış diktatörlerin ve avanelerinin alıştığı yiyicilik düzeninin artık tükendiğidir. Ayrıca bu rüzgârın eski sömürgecilerin zoraki çizdiği Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Batı Asya'daki sınırları da savurduğunu görüyoruz. Bir de silahla gelen demokrasinin kaçınılmaz şekilde geçici olduğunu görüyoruz. Bir ulus inşa etmeye çalışırken kibirden gözleri kör eden şey, aslında yapılmaya çalışılan şeyin küçük bir çocuğun su olmadan kumdan kale yapmaya çalışması gibi olduğudur. Hele bir de inşa edilmeye çalışılan ulusların büyük borcu ve zayıf bir altyapı ve ekonomileri varsa, o zaman kibirden kör olmaktan daha çok söz edilebilir. Yeni ve devrimci fikirler dağları, tepeleri ve şehirleri kapladığında, her şeyi insanın nefesini kesecek bir hızda alaşağı edebilir. Arap Baharı bunun bir örneğidir. Bazıları daha hızlı, bazıları daha yavaş devriliyor, ama ulusu bir arada tutacak gerçek bir tutkal yoksa eninde sonunda devriliyor. Bütün bunların neden yaşandığıyla ilgili bir sürü kitap ve akademik makale yazılabilir. Ancak asıl soru, bölgede meydana gelen hasarın nasıl tamir edileceği olmalıdır. Daha iyi bir hayat isteyen yüz milyonlarca insan var. Bu insanların işe ihtiyacı var. Kendileri ve çocukları için daha iyi eğitim ve öğretime ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek daha iyi hükümetlere ihtiyaçları var. Daha az yolsuzluk ve baskı istiyorlar. Daha çok barış ve refaha ihtiyaçları var. Aklındakileri söyledikleri zaman polis veya başka birilerinin duyup-duymayacağından endişe etmeden yaşamaya ihtiyaçları var. Girişimci, kâşif, bilim insanı, sanatçı, yazar olma özgürlüğüne ihtiyaçları var. Bugün kumdan kale yapan bir çocuk, dünyanın gelişen ve müreffeh bir bölgesinde geleceğin iş adamı, bilim insanı, kaşifi, öğretmeni veya lideri olabilir. Bunu sağlamanın en iyi yolu da, bölge ülkelerinin hukukun üstünlüğüne bağlı, demokratik, güçlü bir eğitim ve sağlık sistemi olan ve halkının ve ülkesinin gelişmesini isteyen bir lidere sahip olmasıdır. İstikrarsızlık, zulüm, yolsuzluk, rüşvet ve yoksulluğun hakim olduğu kumdan kalelerden; özgürlük, hukukun üstünlüğü, dürüst liderler ve refahın olduğu taştan kalelere geçmek hiç de kolay ve hızlı bir süreç değildir. Ancak bölgenin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak için yapılması gereken budur. Belki bu yeni bir başlangıçtır. Ancak ilerleyebilmek; yeni liderlerin ve halkların çok çalışmasına bağlı. Bu onlar için bir şans. Bununla birlikte, çok sabırlı olmak lazım. Bu süreç bazı ülkelerde 25 ila 50, hatta 100 yıl boyunca sıkı çalışmayı gerektirebilir. Evet, bu kaygı verici bir süre. Ama alternatifi nedir?..