Dünyanın giderek daha kompleks, küreselleşmiş ve birbirine bağlı bir yer haline geldiğini söylemek çok da abartı olmaz. Sadece bu makaleyi okuyan çoğu insanın yaşadığı Türkiye'yi bir düşünün.
Komşusu Suriye'de yıllardır süren baskı rejiminin şişirdiği şiddet balonu patlayacak gibi gözüküyor. Hama'da 1982'de yaşanan katliamın izlerini, bugünün problemlerinde kolayca görebiliriz. Hatta 1860'lardaki problemlere bakarsak başka bağlantılar da bulabiliriz. 1000 yıl öncesinde başlayan Sünni-Şii çatışmaları bile bugünün olaylarının sebepleri arasında sayılabilir.
Yüzyıllardır Doğu Akdeniz'de yaşanan "Vekil Savaş"ların(*) bölgenin istikrarına pek katkısı olmadı. Bu savaşlara, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş ve Terörle Savaş döneminde yapılan vekil savaşlar dahildir. İran ve diğerleri arasında yaşanan vekil savaşlar da bu kargaşaya dahil oldu. İran'ın taşeronları Hizbullah ve Hamas (Sünni bir radikal grup, tuhaf bir şekilde giderek daha çok İran taşeronluğu yapıyor) bölgedeki istikrarsızlığın temel sebeplerinden oldular. Hatta Esad rejiminin de İran'ın taşeronu; İran için önemi ve İran'ın Esad rejimi üzerindeki kontrolü düşünülürse, uydusu olduğunu bile söyleyebiliriz...
Tartus'taki Rus üssü soğuk savaştan kalma bir yer. Hatta Arap sosyalizmi gibi, Baas Partisi'nin de soğuk savaştan kalma olduğunu söyleyebiliriz. Ve Ruslardan bahsetmişken, bugün Esad rejiminin hâlâ durmasının sebebinin de büyük ölçüde onlar olduğunu belirtebiliriz...
Orta Doğu'daki ülkelerin, hatta Türkiye'nin sınırları bu ülkede yaşayan insanlar tarafından çizilmedi. Bu bölge sömürgeci geçmişlerini arkalarında bırakmak isteyen Avrupalı güçler tarafından, gelecekte kullanmak üzere parçalara ayrıldı... Ayrıca Kaddafi de kısmen İtalyanların 20. yüzyılın başında Libya'yı işgalinin bir ürünüydü. Cemal Abdül Nasır ise İngilizlerin Mısır'ı daha çok sömürme girişimiydi. Tunus'taki Bin Ali rejimi ülkedeki Fransız manipülasyonlarının bir yan ürünüydü. Cezayir'de 1954-1962 yılları arasında yaşanan kanlı Bağımsızlık Savaşı da Fransızların Cezayirlilere karşı sergiledikleri davranışın doğrudan bir sonucu oldu. Sudan'ın ikiye bölünmesi araştırılsa, İngilizlerin "böl ve yönet" politikasının bir başka örneği olduğu bulunabilir. Güney Sudan sömürge döneminde neredeyse tamamen ihmal edilmişti.
Böylesi kısa bir yazıda Türkiye'nin bulunduğu bölgenin geçmiş uluslararası bağlantılarının tamamına değinmek mümkün olmayacaktır. Bu konu tek başına üniversitede bir ders olabilir ve üzerine birçok kitap yazılabilir. Sadece Irak ve İran'ın karmaşık geçmişlerini incelemek binlerce doktora tezine konu olur.
Birçok kişi ABD'yi bu hesaba hiç katmadığımı fark etmiştir. ABD'nin etkisi oldukça yenidir. 1980'li yıllara kadar ABD'nin Körfez'de neredeyse hiç etkisi yoktu. Kuzey Afrika'da ise 1960'lı yıllara kadar sınırlı etkisi vardı...
Türkiye'nin mahallesi çetrefil bir yer ve değişiyor. Ancak, Türk, Amerikalı ve diğer ülkelerdeki çocukların ve yetişkinlerin iyi ve sağlam bir uluslararası tarih eğitimi olmadan olan biteni anlama kabiliyeti çok sınırlı olacaktır.
.....
(*)Vekil Savaş: İki küçük devletin savaşı arkasındaki büyük güçler düşmanlığı.