Amerika mısır, Asya pirinç biz ise buğday tüketiyoruz
23 Aralık 2008 01:00
Yaradanın eseri tabiat ana, bünyesinde barındırdığı binlerce bitki ve hayvan türüyle bize sonsuz nimetler sunuyor. İnsanoğluna düşen vazife ise; bu harika düzeni tahrip etmeden gelecek nesillere aktarmak...
Sevgili okurlar, bu hafta sizlere besin üretimi için kullanılan türlerden bahsetmek istiyorum... Bilimsel araştırmalar, dünyada insana besin olabilecek 82 bin bitki türü olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan, birçok hastalığa çare olabilecek ilaçlar da bitkilerden elde ediliyor. Deniz yosunlarından, tropikal orman bitkilerine, çöl ve steplerdeki dikenli kaktüslerden soğuk tundralarda yaşayan birçok bitki türü insan sağlığının hizmetinde. Türkiyemiz de bu açıdan çok zengin. Tarihten günümüze 3400 bitki türü besin olarak kullanılmış. 200'e yakın bitki cinsi ise dünyada yoğun olarak yetiştirilmekte. Bugün 20'ye yakın tür tarımsal ekonominin ana kaynağını oluşturmakta ve insanlık tarafından tüketilmektedir. Bunlardan 3 tür ise dünya besin üretiminin yüzde 70'ini karşılamakta ve ana besin kaynağı olarak ön planda bulunmaktadır. Bunlar tüketilme yoğunluğu açısından kuzey ve güney Amerika'da mısır, Uzakdoğu Asya'da pirinç ve Avrupa, Avrasya, Afrika'da ise buğdaydır.
Gelecek nesillerin artan nüfusla birlikte besin üretimi konusunda sıkıntı çekmemeleri açısından bu türlerin "gen" bakımından doğadaki dayanıklı çeşitlerinin korunması çok büyük önem taşımaktadır. Örnek olarak, ülkemizde yabani yetişen Türk buğdaylarını verebiliriz. Çetin iklim şartlarına uyum sağlamış buğdaylarımız hastalıklara dayanıklılık bakımından dünyanın tarım ıslahı için aranan cinslerindendir.
SOĞUK İKLİMDE DOMATES
Son yıllarda "genetik mühendislik" (biyoteknoloji) çok önemli bir disiplin olarak üniversitelerde okutuluyor. Bu yeni teknolojide, canlıların hücre içi genetik yapısı, biyolojik ve kimyasal gelişmelerle değiştirilmekte ve soğuğa, kuraklığa, hastalıklara dayanıklılık gibi genetik özellikler sözü edilen canlılara aşılanmakta. Örnek olarak, daha fazla likopen içeren, soğuğa dayanan domates ve çilek türleri, dikensiz böğürtlen, kafeinsiz kahve sayılabilir.
Bir hususu daha burada belirtmek istiyorum; Biyoteknoloji bilimi, genetik özelliklerin sadece türler içinde değil, aynı zamanda çeşitli türler arasında da uygulanmasını sağlayabilmektedir. Diğer taraftan, ülkelerde tarım hayvanı olarak kullanılan yetiştirmeciliğe uygun türlerin sayısı da oldukça kabarık. Ülkemizde birçok keçi, koyun, sığır, manda, at ve kümes hayvanı ırkları olduğu biliniyor. Ziraat fakültelerimiz bu konudaki ıslah çalışmalarını başarıyla yürütüyor.
BALIK ÇİFTLİKLERİ ÇIKMAZI
Su ürünleri alanında da oldukça mesafe katettik. Tatlısu türlerinden sazan ve gökkuşağı alabalığı, deniz balıklarından çipura ve alabalığın akrabası olan som balığı ülkemizde başarıyla yetiştiriliyor.Ancak, size çok önemli bir hususu burada belirtmek istiyorum. Gerek Norveç'teki talebelik yıllarımda, gerekse de Malta'da edindiğim izlenim; balık çiftliklerinin asla koylarda kurulmasını müsaade edilmediği, bunların sadece açık ve düz sahillerin 0.7 ile 1 mil açığında izin verildiği gerçeğidir. Bir deniz biyoloğu olarak koylarımızın nadide ekosistemler olduğunu vurgulamak isterim. Her cins deniz canlısının üreme yerleri olan koylar, aynı zamanda güzellikleriyle de birer tabiat harikasıdırlar. Bu yörelerin, balık çiftlikleriyle doldurulması ekosistemlerin bozulmasına sebep olmaktadır. Sevgili okurlar, problemlerimizi aşmamız, ancak aklıselim ile bilimin ışığında doğanın tahrip edilmesine mani olacak tedbirler almamıza bağlıdır. Unutmayalım, balık çiftlikleriyle büyüdüğünü zannettiğimiz ekonomilerin çevre maliyeti, üretimden elde edilen kazançtan çok daha büyüktür. Gelecek haftaya kadar sağlık ve mutluluk dileklerimle saygılar sunuyorum.
Rakun maskeli KÜRKE HAYIR eylemi
Güney Koreli hayvanseverler, kürk kullanımına karşı çıkmak için rakun (tilkiye benzeyen bir hayvan) maskeleriyle renkli bir eylem yaptılar. Yanlarına aldıkları köpeğin boynuna da "Kürke Hayır" yazılı bir kağıt asan gönüllüler, hayvan haklarını savunan sloganlar attılar.
Nefes almamız neye bağlı?
Değerli okurlar, geçen hafta sözünü ettiğim "Biyolojik Zenginlik" konusunda üzerimize düşen vazifeler hakkında birkaç hususa değinmeden geçemeyeceğim... Yeni nesillerin doğa konusunda bilinçlenmeleri için eğitim yuvalarında çevre sevgisinin aşılanması, anlamının vurgulanması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, değerli hizmetleri tartışılmaz olan sivil toplum örgütlerinin, vakıf ve derneklerin de hepimiz tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Günümüzde sivil toplum baskısının ve toplumsal inisiyatifin en yoğun hissedildiği alan şüphesiz "çevre koruma"dır. Ayrıca, mutlulukla ifade etmeliyim ki, gerek hükümetler, gerekse bilim kuruluşları (TÜBİTAK gibi) nesli tükenmek tehlikesiyle karşı karşıya bulunan türlerin belirlenmesi, envanteri ve endemik türler hakkında yoğun çalışmalar yapmaktadır. Gen bankaları, biyoçeşitliliğin korunması açısından büyük yararlar sağlamaktadır. Bu arada "gen" kavramına da açıklık getirmek istiyorum. Canlıların tüm özellikleriyle ilgili bilgiler, gen denilen DNA (deoksiribonükleik asit) molekülleri içinde bulunur. Gen, canlıların özelliklerini belirleyen, kısaca en küçük ve en temel kalıtımsal birimdir. Dünyadaki mevcut 1650 botanik bahçesi de biyolojik rezervler olarak nadir bitkiler için hem üretim merkezleri hüviyetinde faaliyet yürütmekte, hem de tabiatın nadide çeşitlerini değişik ekosistemler içinde gezip görmek, bilgi edinmek imkanını bizlere sunmaktadır. Ülkemizdeki Atatürk Arboretum'u ve Karaca Arboretum'u biyolojik çeşitliliğin korunması ve uluslararası boyutta tür transferinin sağlanması açısından büyük hizmetler vermektedir. Dileğim, özellikle bizzat gezme ve inceleme imkanı bulduğum birçok ülkedeki örnekleri gibi bizde de üniversite ve bilim kuruluşları iş birliği ile halkın bilgi ve istifadesine sunulacak "botanik bahçeleri" ve "tabiat müzeleri"nin kurulmasıdır. Unutmayalım ki, biyolojik çeşitliliğin korunması, kendi neslimizin ve hayatın sağlıklı devamı için gereklidir.
SİZDEN GELENLER Bir merhamet, bir öfke hikâyesi
H. Behzat Belevi / ESKİŞEHİR
"Yeşil Sayfanızı" ilgiyle izliyorum. Hayvanların duyarlılığı ve tepkileri üzerine iki küçük anımı sizlerle paylaşmak istiyorum... Bundan 3-4 yıl önce bugünler gibi soğuk bir gün. Babam ve yeğenimle yazlığa gitmiştik. Orada bir kuytuya 5-6 enik yavrulamış ve açlıktan kaburgaları çıkmış bir köpeğe yanımıza aldığım helva-ekmekten 1-2 lokma verince hayvanın üzerime atılıp inlemesi hepimizi duygulandırmıştı. İnanır mısınız bir ekmek hatırına o yabancı köpek neredeyse bir yıl o bahçeyi bekledi ve her varışımda beni uğurlamayı da ihmal etmedi... İkinci anım ise çocukluğumdan kalma. Köy kahvesi önünde, ayıcı mola verdiği sırada hayvanın bacağına adamın biri çelme takmıştı. Birkaç saat sonra adam aynı yerden geçerken bu defa da ayı ona çelme taktı! Hepimiz donduk kaldık. Demek ki unutmamıştı, yukarıda anlatılan köpeğin iyiliği unutmadığı gibi! Geride bıraktığımız "İnsan Hakları Günü"nün ardından "vefa ve merhamet" gibi insanî duygular, insanlarda bile azalırken hayvanların sahip oldukları bu tür duyarlılıklar çok anlamlı değil midir? Bir çevreci ve hayvansever olarak (yıllar önce bir mecmuada omuzunuzda kertenkelelerin gezdiği resimlerinizi hatırlıyorum) bu konularda bizlere söyleyeceğiniz çok şey var kanısındayım; lütfederseniz!
CEVAP: Sayın Belevi, anılarınız beni çok duygulandırdı. Sizin de müşahede ettiğiniz gibi insanın dışındaki birçok canlıda da sevme, hissetme, acı duyma gibi duyguların yanında kişileri ve mekanları tekrar hatırlayabilme yeteneği mevcuttur. Görüşlerinize katılmamak mümkün değil. Ne yazık ki ifade etmiş olduğunuz duygular günümüzde çok azaldı. Yine de sizin gibi hassas ruhlu kamil insanlara sahibiz. Yazılarımda doğanın bir bütün olduğunu ve gelecek nesillerin mutluluğu ve sağlıklı yaşamaları için "çevre" dediğimiz bu devasa ekosistemi var gücümüzle korumamızın önemini sürekli vurguluyorum. Sizi tanımış olmaktan mutluluk duydum.
'Beni karşıladın bir demet gül ilen'
Hasan Güler/ BURSA
Yıllar önce çok sevdiğiniz sinemanın içler acısı durumundan dolayı tahsil için yurt dışına gittiğinizi, sonra birçok çevrecilik faaliyetinde bulunduğunuzu ve şimdi de gazetede yazı yazmanız hayranlarınız olarak bizi ziyadesiyle mutlu ediyor... Sorum; Bursa'nın köylerindeki bereketli tarım arazilerinin sanayi tesislerine dönüşmesine karşı neler yapılabilir?
CEVAP: Sayın Güler, nazik mail'inize teşekkür ediyorum. Bahsetmiş olduğunuz Bursa havalisindeki kıymetli ve çok verimli tarım arazilerinin asma, şeftali ve diğer ekonomik değeri haiz meyve ağaçlarının bulunduğu alanların, çeşitli kuruluşların "sizlere aş-iş imkanı sağlayacağız" sloganı ile sarf etmiş oldukları sözcüklere inanılarak tahsis edilmiş olması çok üzücü. Büyük halk ozanı Aşık Veysel'in şu veciz özdeyişini anımsıyorum: "Bu güzellikleri, bu değerleri, ormanlar çayır ve otlakları yok edersek, onları kim nasıl tekrar yerine koyabilecektir?" diyerek şöyle devam ediyor: "Yüzün yırttım tırnak ilen, el ilen/Karnın deştim kazma ilen, bel ilen/Beni karşıladın yine bir demet gül ilen" sözcüklerindeki derin anlamı ve gönlündeki doğa sevgisini acaba bizler de hissedebiliyor muyuz? Dünyada çorak ve kıraç arazilerin tarıma kazandırılması için çok ciddi ve yoğun araştırmalar devam ederken, biz verimli arazilerimizi çoraklaştırıyor, kısa vadeli çıkar hesapları ile kaybediyoruz. İlgililere saygı ile duyururuz!
Biyologların kıymetini bilelim
Hüseyin Dinç (Biyolog)
Değerli meslektaşım, halkı bilinçlendirdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Ancak sizden ricam bu bilgileri bizim de verebilir olduğumuzu ve bize yapılan haksızlıklara değinmeniz. Bu yıl KPSS'ye katılan 13 bin kişinin sadece yüzde 1-2'si kamuya alınacak. Yasa ile özel hastanelerde çalışma imkanımız da elimizden alındı. O zaman bu okullar niye açılıyor?
CEVAP: Sayın Dinç, mail'inize teşekkür ediyorum. Biyologların durumu belirttiğiniz gibi ivedi çözüm bekliyor. Ne yazık ki bu konuda senelerdir olumlu bir adım atılamadı. Oysa, dünya ülkelerine baktığımızda; "Biyoloji" biliminin ne denli önemsendiği gerek üniversiteler, bilim kuruluşları, gerekse de laboratuvarlar ve ilaç sanayinde istihdam edilmiş binlerce ihtisas sahibi biyologların başarılı çalışmalarından kolaylıkla anlaşılabilir. Günümüzde tıp alanında kullanılan birçok ilaç ve teknik ekipmanın geliştirilmesinde biyologların katkıları inkar edilemeyecek kadar büyüktür. Ümit ediyorum ki, kısa zaman içinde ülkemizde, dünyanın en önemli bilim dallarından biri olan Biyoloji Bilimi ve onun temsilcisi Türk biyologları fazlasıyla hak etmiş oldukları gerçek değere kavuşurlar. Bu konuyu dile getirdiğiniz için size teşekkür ediyor, şahsınızda tüm biyolog kardeşlerimi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
KISA KISA İHLAS KOLEJİ ÖĞRENCİLERİNE "GERİ DÖNÜŞÜM" SEMİNERİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kuruluşu olan İSTAÇ A.Ş'in kent genelinde vermiş olduğu "Çevrecilik ve Geri Dönüşümün Ülkemiz Ekonomisine ve Doğaya Katkıları" semineri, İhlas Koleji Marmara Evleri Kampüsü'nde yapıldı. Öğrenci ve öğretmenlerin büyük ilgi gösterdiği semineri sunan Çevre Mühendisi Fehmi Alemdar, çöplerin bir hammadde olduğunu ve yeniden kazanılmasının önemine değindi.
KIZILIRMAK KUŞ CENNETİ'Nİ İNTERNETTEN CANLI İZLEYİN
Türkiye'nin önemli sulak alanlarından Samsun'daki Kızılırmak Deltası'nın tanıtılması ve yaban hayatın korunması amacıyla Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan "Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti Projesi" kapsamında delta, internet üzerinden 24 saat kesintisiz olarak izlenecek. Toplam 1 milyon YTL'ye mal olacak proje kapsamında ziyaretçi merkezi, 2 kuş gözetleme kulesi ve 1 kuş gözlemevi de yapıldı.
"KLEOPATRA'NIN HAZİNESİ" YABANİ BİTKİLERİ KEŞFETTİRİR
Akdeniz İhracatçılar Birliği tarafından araştırılan "Kleopatra'nın Hazinesi (Physalis)" adlı yabani bitkinin sağlığa sayısız faydaları olduğu bildirildi. Bitki; kalbe, vereme, şekere, deri ve idrar yolu hastalıklarına iyi geliyor. Umarız bu girşim, diğer şifalı bitkilerin de keşfine çıkmamıza yardımcı olur.
ELEKTRONİK ORTAM NİMETİ ORMANLARI DA KURTARIYOR
Koç Topluluğu bünyesindeki Yapı Kredi Bankası, yılbaşında takvim, ajanda gibi müşterilere yönelik promosyon malzemelerini ürettirmeme kararı aldı. Böylelikle 55 bin ağacı kesilmekten kurtaran Yapı Kredi, tebrik kartlarını ise elektronik ortamda gönderiyor. Öte yandan, Türk Telekom'un e-fatura uygulaması kapsamında hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde Tokat'ta "Hatıra Ormanı" oluşturuldu.
BANA YAZIN!
Her türlü sorunuzu bana sorabilirsiniz. "Güzel bir dünya" için bu sayfaya siz de katkıda bulunun. Haydi e-mail ve mektuplarınızı bekliyorum...
Yazışma Adresi: 29 Ekim Caddesi No: 23 34197
Yenibosna/İSTANBUL
E-mail: ediz.hun@tg.com.tr