Atık maddeler toprakla temas edince zararlı bileşiklere dönüşür ve yağışla yer altına ulaşır. Eğer; toprak kirlenirse sular da zamanla vasfını kaybeder.
Sevgili doğa dostları, toprak, bütün canlıların mekanıdır. Bugüne kadar toprak denilince üstünde ekonomik ve tarımsal faaliyet yapılan bir yerkabuğu parçası anlaşılmıştır. Oysa çok karmaşık bir yapısı söz konusudur. Toprağın uzun yıllar süren oluşumunda iklimsel faktörler önemli rol oynar. İklim ana kayalar üzerinde etkilidir. Ana kayalar önce fiziksel bölünme ile blok taş, çakıl, kum gibi parçalara ayrılır ve devamlı fiziksel bölünmeler sonucu kimyasal reaksiyonlarla ayrışarak toprak denen kesimi oluşturur. Toprak, bitkilerin yaşamaları için gerekli su ve besin maddelerinin bulunduğu yer kabuğunun üst kısmıdır. Ekilen toprakların bir gramında bir milyondan fazla bakteri ve aynı miktarda mikroorganizma bulunur. Toprağın özelliğini olumsuz yönde etkileyen ana faktörler şunlardır: Su ve rüzgâr erozyonu (aşındırma), yer altı suyunun kanalizasyon atıklarıyla ve çöplerle kirlenmesi, Asit Yağmurlar, aşırı suni gübreleme, tarım ilaçları, arazi kullanımındaki yanlışlar, toprağın dinlenmeye bırakılmaması (nadas).
TOPRAK BEBEK GİBİDİR
Atık maddeler toprakla temas edince ısı, nem gibi fiziksel faktörlerle zararlı bileşiklere dönüşür ve yağışla birlikte yer altı katmanlarına ulaşır. Öte yandan, hayati değeri olan içme sularımızın, kaynaklarımızın temiz tutulması çok büyük önem taşır. Eğer üst toprak katmanları kirlenirse yer altı suları kullanılma vasfını kaybeder. Asit Yağmurlar ise, topraktaki asit miktarını arttırarak bitkilerde beslenme bozukluklarına, azotu fikse eden (sabitleştiren) bakterilerin yok olmasına, köklerin çürümesine neden olmaktadır. Tarım arazilerinin sanayiye tahsisi veya yerleşim alanı olarak kullanılmaları, çok önemli bir toprak kaybı olarak doğayı ve verimi olumsuz etkiler. Ormanların tahribi ve arazilerden gerektiği şekilde yararlanılamaması nedeniyle erozyon meydana gelir. Bunun sonucunda verimli üst toprak nehirlere ve denizlere akar. Ülkemizde erozyonla toprak kaybı miktarının yılda 1.5 milyar ton olduğu ve bu kaybın dünya ortalamasının 2 katına ulaştığı acı bir gerçektir. Erozyon ile sadece toprak değil, onu verimli hale getiren milyarlarca mikro ve makroorganizma da yok olmaktadır. Toprak kimyasal, fiziksel ve biyolojik faktörlerin oluşturduğu hassas ve çok kompleks bir sistemdir. Aynı zamanda enerji akımına da büyük katkısı vardır. Vasfını kaybeden toprak önce çoraklaşır, daha sonraları da çölleşme sürecine girer. Toprakta bitkiler için önemli olan besin maddeleri kaybı oluşur. Su tutma kapasitesi azalır.
DÜNYA BİZE DAR GELİYOR!
Günümüzde, dünyada kullanılabilir tarım alanlarının %45'i insanlığın gıda ihtiyacını karşılamaktadır. Önümüzdeki 60-65 yıl içinde ekim alanlarının artan nüfusla birlikte tamamı kullanılıyor olacaktır. Bundan dolayı doğal kaynakları bitiren aşırı tüketime son verilmeli ve dengeli bir üretim-tüketim ilişkisi gerçekleştirilmelidir.
Sevgili okurlar, unutmayalım ki "çevre" hayatın ve üretimin hem kaynağı, hem de sınırını teşkil etmektedir. Kalkınmanın içinde üretim, tüketimin içinde ise kirletme vardır. Bu nedenle günümüzde "sürdürülebilir kalkınma" yerine "sürdürülebilir hayat" hedef alınmıştır. Kara toprağın sonsuza dek sadık yarimiz olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
Önce saksıda sonra ormanda boy atacak
Sivas'ta Halide Edip Adıvar Anaokulunda öğrenim gören öğrenciler, okullarında saksı içine ektikleri meşe palamutlarını evlerinde yetiştirdikten sonra toprakla buluşturacak. Okul Müdürü Funda Arkutcu, etkinlik sayesinde öğrencilerin çevre, doğa, orman ve toprağın önemini, sorumluluğu, sabırlı olmayı ve gözlem yapmayı öğreneceklerini söyledi... Bu nesille biz erozyonun kökünü kazırız.
Mehmetçik her yerde
Sert geçen kış şartlarının yaşandığı Sivas'ın Suşehri ilçesinde, Jandarma ekipleri ve avcılar, yiyecek bulmakta sıkıntı çeken yaban hayvanları için tabiata çuvallar dolusu yem bıraktı... Askerlerimizle ne kadar iftihar etsek azdır.
KARADENİZ ALARM VERİYOR
Hamsilerin aşırı avlanması ekosistemi olumsuz etkiliyor
Sinop Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Levent Bat, hamsinin normal tüketim seviyesinden fazla ve yaşını doldurmadan avlanmasının Karadeniz'de ekosistemi olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Yüzyıllardır bölgenin önemli besin kaynağını oluşturan balık nesli için tehlike çanları çalmaya başladığını dile getiren Bat, "Diğer potansiyel bir tehlike ise kirliliktir" şeklinde konuştu... Balıkçılarımızı bu konuda hassas olmaya davet ediyoruz.
MİNİK ELLER ATIKLARI SANATA DÖNÜŞTÜRDÜ
Bursa'nın Nilüfer ilçesinde çocuklarda çevre bilincini oluşturmak için ilköğretim okulları arasında düzenlenen, "Ambalaj Atıkları Heykel Yarışması" renkli görüntülere sahne oldu. 18 okuldan 30 eserin yer aldığı yarışta birinciliği Duyum İşitme Engelliler İlköğretim Okulu kazandı.
Bariyerlere takılan halimiz!..
Zonguldak Belediyesi'nce geçen yıl eylül ayında liman ile Acılık Deresi'nin birleştiği bağlantı noktasına yerleştirilen çöp bariyerinin çevresinde toplanan martılar, objektiflere böyle yansıdı...
SİZDEN GELENLER Ekonomi derken küresel ısınmayı unuttuk mu?
> Nilgün Unur
Küresel ekonomik krizle uğraşırken, geçen yılların en önemli mevzularından küresel ısınmayı rafa kaldırdık. Sizin aracılığınızla herkese hatırlatıyorum!..
CEVAP: Sayın Unur, Ekim 2008'den itibaren yayımladığımız sayfalarımızda her hafta değişik bir çevre konusunu işlemekteyiz. Küresel ısınma ile ilgili konu başlığını da en önemli çevre sorunlarından biri olarak ele aldık ve ilk haftalarda yayınladık. Ben bu konuda çeşitli konferanslar veren ve iki üniversitede öğretim üyesi olan bir kişiyim. Sizin de malumunuz olduğunu düşündüğüm IPCC raporları her zaman bana ulaşmaktadır. Gerektiği zaman bilimsel kuruluşlarla bilgi alışverişinde bulunmak bizim de hedefimizdir. Hassasiyetinize teşekkür eder, başarılarınızın devamını dilerim.
İstanbul semalarında papağanlar uçuyor. Bunun sebebi nedir?
> Baki Gökçümen
Sayın Ediz Hun, son haftalarda İstanbul Göztepe ve Ciftehavuz semtlerinde ağaçlar üzerinde ve havada uçan bol bol papağan görüyorum... Birkaç yıl evvel de böyle bir duruma şahit olmuştuk. Bu durumun sebebini açıklarsanız sevinirim...
CEVAP: Sayın Gökçümen, Anadolu Yakasında sık rastlanan yeşil renkteki papağanların literatürümüze geçmiş ismi "Gerdanlıklı Papağan"dır (Bilimsel adı Psittacula krameri). Bu kuşların çok geniş bir yayılma alanı mevcuttur. Batı Afrika'dan Doğu Afrika'ya, oradan Kuzey Afrika ve Yakın Doğu'ya, Asya'da ise Hindistan, Pakistan ve Nepal gibi ülkelerde şehir parklarında bile sık rastlanmakta olan bir türdür. Ülkemizde ise kısmen ithal edilen bu kuşlar, çoğunlukla sahipleri tarafından belirli bir zaman sonra aşırı seslerine dayanılamayarak tabiata salınan veya Orta Doğu'daki savaş bölgelerinden kaçıp Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyük şehirlerimizin yeşil alanlarında yaşamaya çalışan gruplardan oluşmaktadır. Besin olarak, tohum ve kısmen meyve ile (Çam Fıstığı,Tesbih Ağacı ve Muşmula gibi) hayatlarını sürdürmekte ve geceleri ağaç kovuklarında yuvalanmaktadırlar. Soğuklara karşı dayanıklıdır. Erkeklerde gagadan boyuna doğru siyahtan kırmızıya dönüşen bir bant bulunur. Boyları 40 cm'ye ulaşır. Uygar insanlar olarak çevremize hiç zarar vermeyen bu kuşları korumak, hayat haklarına sahip çıkmak hepimizin görevi olmalıdır. Bilgilerinize sevgiyle sunarım.
BANA YAZIN!
Her türlü sorunuzu bana sorabilirsiniz. "Güzel bir dünya" için bu sayfaya siz de katkıda bulunun. Haydi e-mail ve mektuplarınızı bekliyorum...
Yazışma Adresi: 29 Ekim Caddesi No: 23 34197 Yenibosna/İSTANBUL e-mail: ediz.hun@tg.com.tr