
Sevgili okurlar, insanoğlunun evrensel haklarından en önemlisi sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıdır. Sağlık ve güvenliğin korunması en temel haklardandır. Kablosu bulunmayan ve uzaktan idare edilen her türlü cihaz, üzerine çektiği manyetik dalgalardan bilgi alır. Bu aletlerin elektromanyetik alanları, insan vücudundaki manyetik alanlardan çok daha fazladır. Vücut manyetik alanları 10 mg (miligaus) iken TV, bilgisayar gibi cihazlarda bu ölçü 25 miligaus'a kadar çıkabilmektedir. Bu manyetik alanların insan vücuduna zararlı etkilerinin yanında, kansere karşı bağışıklık sisteminden sorumlu ve koruyucu olan P53 genine hasar verdiği bilinmektedir. Bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalar, elektromanyetik alan ve dalgaların çok küçük güç ve şiddette bile çeşitli biyolojik etkileri olduğunu göstermiştir.
SADECE 'CEP' Mİ? FIRIN BİLE TEHLİKE SAÇIYOR
Mikrodalgalar (iyonize olmayan radyasyon), günümüzde cep telefonları, bunları aktive eden baz istasyonları, radar, mikrodalga fırın, TV, radyo verici antenleri ve uydu iletişim istasyonlarında kullanılmaktadır.
Mikrodalgaların insan dokusuna iki temel etkisi vardır:
1- Termal etki (Dokuları ısıtır, uzun vadede vücutta hasara yol açabilir)
2- Kimyasal etki (Doku hücrelerinin kimyasını bozar)
Mikrodalgaların uzun süre düşük doz yayması, mesafeye göre insan sağlığı açısından riskler taşır. Damlara kurulmuş ve 365 gün durmaksızın çalışan cep telefon antenleri uzun süre tehlike sınırları altında mikrodalga verebilir, ancak bu durum risk düzeyini artırır.
BAŞIBOŞ DALGALAR, BEYNİMİZİ TAHRİP EDİYOR
Kimyasal etkilerini ise şöyle sıralayabiliriz:
> Hücrelerde büyük moleküllerin şekil değiştirmesi
> Hücre zarlarının birbirine yapışması
> Beyin elektriğinde değişmeler (Termik Etki)
> Uykusuzluk, gerginlik, unutkanlık, depresyon, baş ağrısı ve dönmesi
> Vücudun alzheimer ve parkinson gibi hastalıklara karşı mukavemetinin azalması
> Kanserojen maddelerin hücreye girişini hızlandırması
Öte yandan, ABD Çevre Koruma Ajansı mikrodalgaları kanser yapıcı olarak ilan etmiştir.
Lütfen cep telefonlarını çocuklardan uzak tutun!
Ankara Tabipler Odası, geçtiğimiz ay Avrupa'da yapılan bir araştırmayı kamuoyuyla paylaştı. Araştırmaya göre, 10 yıl cep telefonu kullananlarda beyin tümörü görülme sıklığı artıyor. Mikrodalgalar, gözlerde iris, retina ve korneada hasara yol açıyor. Çalışmada şu tavsiyelerde de bulunuluyor:
> Baz istasyonları okul bahçesi, kreşler, hastaneler, parklar gibi toplu yaşama ve kullanım alanlarına kesinlikle kurulmamalı.
> Görüşmeler mümkün olduğunca kısa tutulmalı.
> Konuşmalar çocuklardan mümkün olduğunca uzak bir mesafede gerçekleştirilmeli. > Cep telefonu hamilelik süresinde acil durumlar dışında kullanılmamalı.
> Beyinden uzak tutulması için, bir kulaklık aracılığıyla kullanılmalı.
> Cep telefonunun en çok radyasyon yaydığı zamanlar, telefon çaldığı ve çevirdiğiniz numaranın bağlandığı anlardır. Bu sırada telefon, baş bölgesinden uzak tutulmalı.
Genlerimizi bile bozuyor...
Baz istasyonları vb. mikrodalgaların yok ettiği, kansere karşı bağışıklık sisteminden sorumlu P53 geni olmazsa halimiz duman... İş bu önemli genin işlevi: Sağlıklı bir insanın hücresi bölündüğü zaman, çekirdekteki 23 kromozomda bulunan DNA, P53 geni aktive olmadan kendi kopyasını yapar. DNA, ışınlardan (Gamma, ultraviyole ve benzeri) gelen bir saldırıya maruz kalınca, hücre P53 genini aktive ederek P53 proteinini oluşturur. P53 proteini DNA'nın kopyalama işlemini ve hücre bölünmesini durdurur. Böylece hücreye hasarları onarması için zaman kazandırır. Eğer elektromanyetik dalgalar P53 geninin işlevini bloke ederse bağışıklık sistemi zayıflar.
Yerleşim yerlerinden 4 km uzağa kurulmalı
ÇATILARA kurulan antenler (baz istasyonları) cep telefonlarının birbirleriyle iletişimini sağlamak için kurulmuş alıcı verici santrallerdir. Bunlar 4-5 metre boyunda birkaç çubuk antenle bir çanak antenden oluşur. Çubuk antenler mikrodalgaları (MD) toplayıp çanak antene nakleder, o da bu dalgaları çevresine iletir. Yapılan araştırmalar bir binanın çatısında baz istasyonu olmasının binada bulunanları, bina dışı çevrede bulunanlara göre daha fazla etkilediğini göstermektedir.
Elektromanyetik alan oluşturarak mikrodalga yayan ve sıfırlama mesafesi uzun olan bu alıcı-verici baz istasyonları hakkında ne yazık ki fazla bilgilendirilmemişiz.
Baz istasyonlarının mesafeye göre etki alanları:
- Maksimum etki 6 metre
- Kayda değer etkileşim alanı 250 metre
- Minimum değer alanı (etkisini kaybetme) 4 km.
KANSER ETKİSİ...
Mikrodalga tehlike sınırları ülkeye ve aynı ülkenin farklı bölgelerine ve zamana göre değişmektedir. (Yerleşim yoğunluğu, sanayi bölgeleri gibi). Henüz yeni yayıldığı dönemde, 1974 yılında MD tehlike sınırı 10 mW/cm2 idi (10 mikrowatt/santimetrekare). Günümüzde ise, ABD'de 0.05mW/cm2 ile 0.1mW/cm2 (100-200 kere daha az), Rusya'da ise 0.001mW/cm2'dir (10.000 kere daha az). Yeni Zelanda'da yapılan çalışmalarda 2.4 mW/cm2 mikrodalgaya maruz kalmanın çocuklarda lösemi ihtimalini artırdığına ilişkin deliller ortaya konmuş bulunmaktadır. Mikrodalgaların çocukların küçük bedenleri ile "rezonans" yaptığı (Ardı ardına gelen titreşim hareketlerinin birbirini etkilemesi olayı) bilinen bir gerçektir.
YÖNETMELİKLER İYİ HOŞ DA
Yerleşim mahallerine kurulan baz istasyonlarının periyodik kontrole tabi tutulması gerekmektedir. Ülkemizde baz istasyonları için yayınlanan yönetmelikte kabul edilen sınır değerler AB kriterleri ile aynıdır. Ancak, esas problem denetleme mekanizmasının işleyip işlemediği yönündedir. Ayrıca, Avrupa Birliğince 2010 yılı için bugünkü değerlerin çok altında limitler önerilmektedir. Bu antenler, yerleşim birimlerinden, okul, çocuk yuvası, park ve hastanelerden uzak yerlerde yüksek kulelere kurulmalıdır. Cep telefonları ve baz istasyonlarının zararları ile ilgili çalışmalar bütün dünyada henüz araştırma safhasındadır. Ancak ülkeler bu konuya hassasiyetle eğilmeli, bilgi alışverişinde bulunarak gerekli tedbirleri almalıdırlar. Konuyla bağlantılı ülkemizde de yargıya intikal etmiş birçok dava görülmektedir.
TABİAT BİZİ KURTARIR!
Evet sevgili okurlar, görüldüğü gibi teknoloji geliştikçe sağlık üzerindeki problemler de artıyor. Tabiatla baş başa yaşayanlar şüphesiz daha sıhhatli oluyor. Bu çok geniş kapsamlı konuyu, mümkün olduğunca kısa bir özetle sunmaya çalıştım. Kalkınma ve çeşitli yeni buluşlarla birlikte gelen bu sıkıntıların üstesinden ancak bilimsel çalışmaları takip ederek ve halk sağlığı açısından gerekli tedbirleri alarak gelebileceğiz.
Gelecek hafta birlikte olabilmek dileğiyle sizlere sağlıklı ve mutlu günler diliyorum. Sevgiyle kalın...
SİZDEN GELENLER
50 tane enginar yiyenin evine hastalık girmez!
> Ali Öztürk (Fitoterapist) / SAKARYA
SORU: Bitkilerle ilgili yazılarınız ilgimi çekiyor. Ben de şifalı bitkiler uzmanı olarak tabiatın bir harikası olan enginar hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Sebzelerin en vitaminlisi enginarı dünya yeni yeni keşfediyor. Sebze ve temiz suyla başta kalp olmak üzere birçok hastalıktan kendimizi koruruz. Japon Farmakoloji Profesörü diyor ki: "Senede en az CEVAP: 50 adet enginar yiyenlerin evlerine hastalık-doktor girmez."
Sayın Öztürk, eskilerin enginarla arası iyi ancak yeni nesil bu müthiş sebzenin pek kıymetini bilmiyor. Bol bol sebze meyve her türlü kasveti giderir. Doğal beslenmek varken, fast-food tarzı yiyecekler maalesef her yanımızı sarmış.
Kaktüsler atmosferdeki radyasyonu emer mi?
> Baki Gökçümen
SORU: Bu dikenli bitki ne işe yarar, radyasyonu emer mi, neden nükleer santral yakınlarında onlarcası bulunmakta, herkes bulundurmalı mı?
CEVAP:30 yıldır kaktüs yetiştiriyorum. Yurt dışındaki yayınları da takip ediyorum. Geçenlerde bir dernek toplantısında da bu soru bana yöneltildi. Ancak, bugüne kadar kaktüslerin insanı ve diğer canlıları radyasyondan koruduğuna dair hiçbir bilgiye rastlamadım. Sadece şunu söyleyebilirim: Kaktüsler ters döngüye sahiptirler geceleri oksijen, gündüzleri ise karbondioksit deşarj ederler. ABD'de 104 nükleer santral mevcuttur, bazıları tesadüfen kaktüslerin çok bulunduğu Arizona'dadır. Bu sebeple kaktüsler fotoğrafa girmiş olabilir.
Hayvanların sezgileri çok güçlüdür
> İlke Ruhan/ABD
SORU: Geçtiğimiz aylarda sayın H. Behzat Belevi'nin yayınlanan "hayvanların hassasiyeti" hakkındaki iki hikaye ve sizin verdiğiniz cevap çok duygulandırıcı idi ve içtenlikle katılıyorum. Hayvanlarda sadece merhamet ve şefkat değil aynı zamanda üstün sezgi ve iç güdü de vardır, hatta insanlarda olmayan bir şekilde. Depremi önceden sezmek gibi! Sanırım çevre korumada devletler gibi bizlere de görev düşüyor!
CEVAP: Her iki mail'inize de teşekkür ediyorum. Tabiata karşı gösterdiğiniz sevgi ve duyarlılık her türlü takdirin üstündedir. Örnek bir doğasever olarak dile getirdiğiniz düşüncelerinize aynen katılıyorum. Selam ve sevgilerimi sunuyorum.
BANA YAZIN!
Her türlü sorunuzu bana sorabilirsiniz. "Güzel bir dünya" için bu sayfaya siz de katkıda bulunun. Haydi e-mail ve mektuplarınızı bekliyorum...
Yazışma Adresi: 29 Ekim Caddesi No: 23 34197 Yenibosna/İSTANBUL
e-mail: ediz.hun@tg.com.tr