KÜLTÜREL ÇEVRESİYLE BİNLERCE YILLIK UYGARLIKLARIN BEŞİĞİ
Havasıyla suyuyla içimizde bir özlem olan Anadolu, asırlardır dünya medeniyetlerine ev sahipliği yapıyor. Çevre bilinci sadece çöp toplamakla gelişmiyor, aynı zamanda tarih mirasımızı da koruyup gözetmeliyiz...
Sevgili okurlar, Kültürel Çevre açısından çok zengin olan Anadolu toprakları, çeşitli arkeolojik alanlara ve tarihsel çevreye sahiptir. Binlerce yıllık geçmişimizden izler taşıyan, eşsiz kültürleri uhdesinde barındıran topraklar üzerinde yaşıyoruz. Yılların ötesinden bize ulaşan paha biçilmez değerleri, estetik ve kültürel birikimimizi gelecek nesillere en iyi görünümde bırakmanın çabası içinde olmalıyız.
İNSANLIK İLE ÇEVRE İÇ İÇEDİR
Doğal, kültürel, tarihi ve sosyal zenginlikler açısından çok şanslıyız. Ancak, bu müstesna hazineleri yitirmemek için büyük gayret sarf etmeliyiz.
İnsanoğlu ile içinde hayatını sürdürdüğü çevre birbirleriyle daima bir etkileşim halindedir. Kültürel, sosyal ve fiziki çevre bir "araç" değil, içinde insani değerlerin filizleneceği, insanın ruhsal yönden gelişip zenginleşeceği bir "amaç" niteliğini taşır. Pek tabii, Anadolu topraklarındaki eski kavim ve toplulukların bize bıraktıkları tarihi eserler de, aynen günümüzdeki Çevre Koruma kavramı gibi bakım ve ihtimama ihtiyaç duyarlar.
KÜLTÜR DE KİRLENİR!
Havadaki kirlilikler biz insanlar gibi onları da etkiler. Örneğin; odun, kömür, fueloil gibi fosil yakıtlardan çıkan kükürt bileşikleri, aromatik hidrokarbonlar, katran parçacıkları Asit Yağmur şeklindeki yağışlarla antik devirlerin mermer ve taş oyma işçiliğini olumsuz etkileyerek, aşınmalara, sararma ve kararma gibi çirkin görüntülere yol açar.
Kültürel çevre de; su, hava, toprak ve içinde barındırdığı flora (bitkiler), fauna (hayvanlar alemi) gibi kirletilebilen, ya da yitirilebilen bir çevredir.
İnsanın tarih boyunca meydana getirdiği kültürel değerlerin fiziksel çevreye yansımış olan görüntüsü Tarihsel Çevre olarak tanımlanır.
Kültürel çevre; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan bütün taşınır ve taşınmaz zenginliklerdir.
Çevre Koruma sadece doğal değerlerin korunması değil, tüm tarihsel ve kültürel kıymetlerin de korunması anlamını taşımaktadır. Size bu vesileyle, dünyanın en önemli müzelerinden biri olan Ankara'daki Anadolu Uygarlıkları Müzesini gezmenizi tavsiye ediyorum. Bilhassa yeni nesil gençlerimiz için büyük önem taşıyor.
Hepinize sağlıklı güzel bir hafta diliyorum. Esen Kalın.
TARİH ÖNCESİ DÖNEM
İnsanoğlunun dünyadaki hayatının başlamasından, kayıt tutmaya başladığı yazının keşfine kadar olan dönemi kapsar.
>> Kaba Taş Devri insanları göçebe idiler. Mağaralarda yaşıyor avcılık, balıkçılık yaparak, meyve ve tohumları yiyerek yaşamlarını sürdürüyorlardı. Ülkemizdeki en önemli bulgulardan biri Antalya ilimizdeki Karain Mağaralarıdır. Oradaki duvar resimleri adeta Anadolu'daki resim sanatının başlangıcını simgeler.(M.Ö.10.000'e kadar)
>> Yontma Taş Devri'nde soğuk buzul çağları sona ermiş arpa, buğday ekimine başlanmış, besin değeri olan hayvanlar evcilleştirilmiş ve iklimsel şartlar günümüze benzer bir duruma ulaşmıştır. (M.Ö.10.000-7.600)
>> Anadolu toprakları yaklaşık 10 bin yıldır, hemen güneyindeki Mezopotamya Havzası ile birlikte Tarım Evresinin (Neolitik Çağ) başladığı en önemli merkezlerdendir.
>> Cilalı Taş Devri'nde yerleşik hayata geçilmiş, tarımsal üretim artmış, killi topraktan yiyecek, içecek kapları yapılmıştır. (M.Ö.7.600-5.500) Konya ilimizin içindeki Çatalhöyük, Diyarbakır'daki Çayönü önemli merkezlerdendir. Çatalhöyük günümüzde en eski yerleşimlerden biri olarak kabul edilir.
>> Bakır Devri'nde (Kalkolitik Çağ) bakırın, artık maden olarak işlenişini görüyoruz. Çanakkale'de Truva, Çorum'da Alacahöyük, Burdur'da Hacılar gibi yerleşimler önem kazanıyor. (M.Ö.5.500-2.500)
>> Tunç Devri'ne geldiğimizde "devlet" kavramı oluşmuş, toplumlararası iletişim gelişmiştir. İlk yazılı belgeler Kayseri yakınlarındaki Kültepe'de bulunarak, Anadolu'daki tarihsel kayıtlar başlamış oldu. (M.Ö.2.500-1.200)
>> Bunu takip eden Demir Devri'nde gelişme hızlanmış, silah yapımında yeni teknikler geliştirilmiştir.
Hititler döneminden kalma bir eser... ESKİ ÇAĞLAR DÖNEMİ
>> Günümüzden takriben 4.000 yıl önce Çorum ilimiz yakınlarında kurulmuş, Başkenti HATTUŞA (Boğazköy) olan Hitit İmparatorluğunu görüyoruz. Şehre girişi simgeleyen ASLANLI KAPI günümüze ulaşan en önemli eserlerdendir. (M.Ö.2.000-800)
>> Aynı zaman biriminde, Anadolu'nun batısında Eskişehir yakınlarında, Balkanlardan gelen Frigler önemli yerleşim merkezleri kurmuşlardı. Başkent GORDİON ve YAZILIKAYA kenti platformunda bulunan, Frig Kralı Midas'a dayandırılarak anılan MİDAS ANAITI çarpıcı örneklerdir. Ancak günümüzde çevre kirliliğinden etkilendikleri için bakım çalışmaları yapılmaktadır. (M.Ö.1.200-675)
>> Doğu Anadolu'da, Başkenti TUŞPA olan (Günümüz Van İli) Urartu'ları görüyoruz. Med'lerin Anadolu'yu istila etmeleri üzerine Urartu Devleti, M.Ö.600'lü yıllarda son buldu.
Çifte Minareli Medrese ANTİK DEVİR'İN HAZİNELERİ
>> Antik Döneme geldiğimizde, M.Ö.1.200 yıllarından itibaren Ege kıyılarında yerleşmiş bulunan İyonyalıları izliyoruz. En önemli şehirlerinden bazıları; Efes, Fokea (Foça) ve Milet'tir. Bu topluluklar Şehir Devletleri olarak yaşadılar.
Komagene Krallığına ait Adıyaman Nemrut Dağındaki Kral Antiochos Tümülüsü ve Dev Heykeller devrin ilgin eserleridir. (M.Ö.162-M.S.72)
>> Helenistik Dönemin ülkemizdeki en önemli yerleşim merkezi Pergamon (Bergama şehri)'dir. M.Ö.300-M.S.200)
>> Ortaçağ'da, Roma İmparatorluğunun M.S.395'de ikiye bölünmesiyle doğu kesiminde kurulan ve 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethiyle tarihten silinen Bizans İmparatorluğunu görmekteyiz. Yerebatan Sarayı gibi birçok eser o günlerden günümüze ulaşabilmiştir.
>> M.S. 11. Yüzyıl ile 14. Yüzyıllar arasında Türklerin kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti tarihimizin önemli bir bölümünü kapsar. Çeşitli eserler arasında Alaaddin Camii (Konya), Çifte Minareli Medrese (Erzurum) dikkat çekici eserlerdir. İki ay önce Erzurum ziyaretimde Çifte Minareli'nin derhal bakıma alınması gereğini buradan ilgililere duyurmak isterim. Haşin çevre şartları bunu gerekli kılıyor.
Mimar Sinan'ın şaheseri Edirne Selimiye Camii YENİ ÇAĞ'A OSMANLI MÜHRÜ!
Yeni Çağ'a girdiğimizde (erken 16. yüzyıl ve sonrası - 20 yüzyıl başı) Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu ve komşu ülkelere hakim olduğunu görüyoruz. O günlerin binlerce göz kamaştırıcı eserini günümüzde hayranlıkla izlemekteyiz. Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Atatürk'ün ve arkadaşlarının bize emanet ettiği bu topraklar işte size kısaca özetleyebildiğim kadarıyla bu derece görkemli tarihsel ve kültürel zenginliklere sahiptir. Bu paha biçilmez değerleri en mükemmel şekilde koruyarak gelecek nesillere aktarabilmenin ehemmiyetini sizlerle paylaşmak istedim.
BEYŞEHİR GÖLÜ'nde yeniden kuş sesleri duyulmaya başlandı
Geçtiğimiz yıllarda yaşanan kuraklığın yerini bol yağışa bırakması ve bölgedeki av yasağından dolayı Beyşehir Gölü'nde sular yükseldi, kıyılarda kuş sesleri duyulmaya başladı. Bunlara bir de insanların sıcak yaklaşımı eklenince kuşların keyfine diyecek yok... Milli Park olan bölgede, özellikle Beyaz Martı ve Sakar Meke gibi türler yoğunlaşmaya başladı. Ağır kış şartlarının hakim olduğu dönemde aç kalan bazı kuş türleri, gölün kıyılarına kadar gelerek yiyecek arıyor. Eskiden silah sıkılan, taş atılan su kuşlarına artık insanlar daha şefkatli yaklaşıyor. Son dönemde ise, bu değişim gözle görülür şekilde hissediliyor. İnsanlarımız simit ve bayat ekmekleri atarak onları beslemeye başladı.
SİZDEN GELENLER Küçücük bir çocukken toprağa gömdüğüm oyuncakları arıyorum
> Savaş Gönen / ANKARA
Sayın Ediz Hun, sizi hiç ummadığım veya doğrusunu söylemek gerekirse tam da umduğum bir yerde buldum. http://www.bizimbahce.net/forum/index.php adlı forumun gönüldaşlarındanım. Sizinle ortak kaderimiz şudur ki: Ben de çocukluğumdan beri yüreğimde koca bir yangın gibi kabarıp duran çevre sorunları konusundan muzdarip biriyim. Küçücük bir çocukken, uzak şehirlere göç başlamadan önce toprağa gömdüğüm oyuncaklarımı hâlâ arıyorum... Sevgili toprak benim Rosebad'ımı geri veremedi ama çok daha güzel hazineler verdi. Apartmanlarda, bahçe hasretimizi balkonlarla gideriyoruz. "Bizimbahce"ye bekleriz.
YÖRÜK ANA SU MECLİSİ'NDE
"Toprağımıza bayrağımıza yaprağımıza sahip çıkalım"
> İsmet Köseoğlu / RİZE-İkizdere
Geçtiğimiz günlerde Rize'nin İkizdere ilçesinde gerçekleştirilen Türkiye Su Meclisi 1. Genel Kurulu'nda en çok ilgiyi Toroslardan toplantıya katılan Pervin Çoban çekti. Halen çadırda konaklayan ve Osmanlının devamı olan Karakeçililerden geldiğini anlatan Çoban, doğanın ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğini söyledi. "Toprağımıza, bayrağımıza, yaprağımıza ve ananelerimize sahip çıkıyoruz" diyen Pervin Çoban, bugün 300 kadar çadıra indiklerini ifade etti... 81 ilden bir araya gelen sivil toplum örgütü temsilcileri tarafından kurulan Türkiye Su Meclisi, tek damla suyun bile boşa akmaması için mücadele ediyor.
ABD kendi içinde Kyoto'yu aşmış!..
> İlhame Yılmaz / İSTANBUL
Sayın Ediz Bey, web sayfanızda okuyuculara da yer ayırmışsınız. Çok güzel bir davranış. Bundan cesaret alarak ben de bir haber vermek istiyorum... Kyoto Protokolünü imzalamayan ülkelerin başında ABD'nin geldiğini biliyoruz. Evet imzalamıyor ama kendi içinde bu konuyu o kadar da yabana atmıyor. Hatta çevre yaptırımları bizimkinin on katı kadar ağır. Bu görüşüm bir izlenim değil, bizzat Teknik Üniversite Mezunu Yüksek Kimya Mühendisi Türk Kızı olan Melike Gaye adlı arkadaşımın kurduğu çevre danışmanlık şirketi dolayısıyla bunu müşahede ettim. Melike hanım, kurallara uymayan şirketlere milyon dolarlık cezalar kesildiğini üzerine basa basa bana söyledi. Ne diyelim darısı başımıza.