Bindiğimiz dalı kesmeyelim!

A -
A +

Sevgili okurlar, bütün ekonomik faaliyetler temelde doğal kaynaklara bağımlı olduğuna göre, uzun vadeli kalkınma ancak bu tabii kaynakların akılcı bir biçimde korunması yoluyla gerçekleşebilir.Günümüzde doğal kaynakların insan eliyle tahribine karşı üç ana hedef belirlenmiştir: > Ekosistem İşlevlerinin Korunması: Ekosistemler çok karmaşık yapıya sahip olup, içlerinde barındırdığı canlı ve cansız öğeler birbirleriyle devamlı etkileşim hâlindedir. Bir türün yok olması, bütün diğer cinsleri olumsuz etkiyebilir. Örnek olarak; bir veya birkaç türün besin kaybı ve açlık sonucu yok olmalarını veya bazı türlerin aşırı artışının ortamdaki biyolojik sistemi çökerttiğini gösterebiliriz. > Doğal Kaynakların Tüketilmeden Kullanımı: Canlılar belirli bir bölgede fiziksel, kimyasal ve biyolojik şartlara uyum sağlayarak birbirleriyle iletişim halinde bulunurlar. Bu hassas denge sistemi artan nüfus, enerji gereksiniminin her geçen gün fazlalaşıyor olması ve ormanların tahribi gibi çeşitli nedenlerle yıkıma uğramakta ve sonuçta birçok nadide canlı tür yeryüzünden silinmektedir. > Biyolojik Zenginliklerin Korunması: Soyu tükenmekte olan bir tür, aslında bize çevre sağlığı hakkında önemli mesajlar vermektedir. Biyolojik çeşitliliğin korunması bir ülkenin sadece çevresel sağlığı ile ilgili değil, uzun vadede ekonomik gelişmesine de hizmet eden olumlu bir yaklaşımdır. Tür ve çeşitlerin hayatı, içinde bulundukları Habitat'ın (yaşadıkları adres) sağlıklı bir şekilde devamına bağlıdır. Dolayısıyla bu canlıların yaşam döngüleri, aslında içinde bulundukları alanların korunması anlamını taşımaktadır. Ender türlerin pek çoğunun korunması yalnız belirli periyotlarda uygulanan av yasağıyla gerçekleşemez. Örneğin; Anadolu Parsı'nın yaşam savaşı (ne yazık ki nesli tükendi) Güneybatı Ege Orman ve Maki Sistemlerinin korunmasına, Su Samuru'nun varlığını sürdürmesi ise nehirlerin çevresel sağlığının devamına, Deniz Kaplumbağaları'nın geleceği ise Akdeniz sahillerindeki yumurtlama alanlarının aşırı yapılaşmadan uzak tutulmasına bağlıdır. SELLERİN ÖNÜNE GEÇEBİLİRİZ Değerli okurlar, insan hayatına verdiğimiz değeri, mutlaka her şeyimizi borçlu olduğumuz Tabiat Ana'ya da göstermeliyiz. Doğal Alanların titizlikle korunup, bölgenin bitki, çeşitli canlı türleri, toprak ve su dengesinin muhafazası, sel tehlikesi, su baskınları, erozyon ve heyelan gibi olumsuz fiziksel şartların oluşmasına da mani olmaktadır. Bu gibi nedenlerle, doğa korumacılığının en etkin yöntemlerinden biri, gerekli yüz ölçümüne sahip bölgelerin "MİLLİ PARKLAR", ya da benzeri bölgeler olarak tanımlanıp korunmasıdır. Milli Parklar, diğer korunak çeşitleri arasında doğa ve tür çeşitliliğinin zenginliği açısından en önemli alanlardır. Bu Tabiat Parklarımızı büyük bir hassasiyet içinde koruyup, geliştirmeliyiz. Gerçek doğasını, yaşayan canlılarını kaybetmiş bir Ekosistemi geriye getirmek ne yazık ki mümkün değildir. BİYOGENETİK REZERV'lerinin ise ayrı bir özelliği vardır. Bu çeşit koruma alanlarının tesisi, nesli tehlike altında olan türlerin ve tür topluluklarının genetik hazinesini koruyarak geleceğe taşımaya yöneliktir. BİYOSFER REZERVLER'i ise tüm biyosferi (canlı küre) ilgilendiren doğal alanları korumayı amaçlar. TOHUMLAR GEN BANKASINA Çeşitli Koruma Alanlarının dışında, besin değeri olan tarım bitkileri tohumlarının (buğday, ayçiçeği ve mısır gibi) depolandığı GEN BANKALARI, şehirlerde belediyelerce, üniversitelerin Araştırma Merkezleri şeklinde veya özel kuruluşlarca kurulan BOTANİK ve HAYVANAT BAHÇELERİ, TABİAT MÜZELERİ de Tür ve Habitat çeşitliliğinin korunması, geliştirilmesi ve tanıtılmasında önemli rol oynayan tesisler olarak göze çarpar. Bu tarz mekânlarda pek çok nadir tür gerekli ekolojik şartlar sağlanarak yetiştirilmektedir.Çeşitli güzellikler sunan bu rekreasyon alanları, aynı zamanda gençlerimize tabiattaki olağanüstü çeşitliliği yansıtıp, onların çevre bilinci konusunda hassasiyetini artırarak, çok önemli bir işlevi yerine getirmiş olmaktadır. Gelecek hafta size "Kaybolan Türler" konusunu sunacağım. Hepinize esenlik dolu ve başarılı bir hafta diliyorum. RİO KONFERANSI EZBER BOZDU 1992 yılında 174 ülkenin katıldığı Rio Konferansı'nda artık geleneksel yöntemlerle doğanın korunamayacağı vurgulanıyordu. Türkiye'nin de imzaladığı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ülkemize de bazı sorumluluklar yüklemiştir. Konferansın sonuç bildirgesinin mesajı çok önemlidir: Daha mutlu yarınlara ulaşmanın tek yolu; Kalkınma ve Çevre Korumanın birlikte dengeli bir şekilde yürütülmesinden geçecektir. Aç kalan YILKI ATLARI şehre indi Erciyes Dağı eteklerinde yaşayan yılkı atları, yiyecek bulabilmek için Kayseri Organize Sanayi Bölgesi ve Serbest Bölge yakınlarında görüldü. Sürü halinde dolaşan yılkı atları, caddelerdeki orta refüjlerde bulunan kurumuş çimler ile yol kenarlarındaki otları yiyerek karınlarını doyurmaya çalışıyor. Anadolu'da yabani at olarak bilinen ve genellikle insanlardan uzak bölgelerde yaşayan yılkı atları, Erciyes Dağı eteklerinde doğal ortamda sürü hâlinde yaşıyor. Yazın köylüler tarafından yakalanarak evcilleştirilen bazı yılkı atları, tarla, bağ, bahçe işlerinde ve binek atı olarak kullanılıyor. Ulubey Kanyonları dünyaya açılacak Uşak'ın Ulubey ilçesinde bulunan Ulubey Kanyonları 2011 yılında çeşitli etkinliklerle dünyaya tanıtılacak. Ulubey Belediye Başkanı Ali Rıza Ada, ABD'deki Büyük Kanyon'un dünyanın en uzun kanyonu olduğunu, 73 kilometrelik Ulubey Kanyonları'nın da ikinci sırada yer aldığını söyledi. Kanyonun doğal güzelliklerinin yanı sıra çeşitli antik kentlere olan yakınlığının bölgeyi daha önemli hâle getirdiğini ifade eden Ada, Ulubey Kanyonları Tabiat Parkı Projesi için çalışma yapıldığını belirtti. Ağaçlandırma çalışmalarının tamamlandığını, pek çok yabani hayvanın kanyona bırakıldığını belirten Ada, seyir terasları ve gezi yollarının oluşturulacağını dile getirerek, "2011 yılı Ulubey Kanyonları'nın dünyaya açıldığı yıl olacak" dedi. 'Bugs Bunny'lere havuç bırakıldı Kayseri'de soğuktan etkilenen yaban hayvanlarının aç kalmaması için doğaya 6 ton yiyecek bırakıldı. Kayseri Çevre ve Orman Müdürü Ali Rıza Baykan, kar yağışı ve soğuk havanın yaban hayvanlarını olumsuz etkilediğini belirterek, "Yaban hayvanlarının aç kalmaması için tilki, kurt, atmaca ve şahin için 3 ton sakatat ve tavuk, tavşanlar için 500 kilo havuç ve 500 adet marul, kanatlılar için 2 ton buğday ve su kuşları için de 500 kilo ay çekirdeğini küçük gruplar hâlinde doğaya bırakıyoruz" diye konuştu. 100 MİLYAR TOHUMLUK PROJE Toroslara Lübnan Sediri ekiliyor Çevre ve Orman Bakanlığının dünyada sadece Lübnan ve Türkiye'de Akdeniz havzasında yetişen Sedir Ağacı tohumlarının ekimiyle ilgili başlattığı "Sedir Ormanlarının Rehabilitasyonu Eylem Planı" hızla devam ediyor. 2005-2014 yılları arasında 100 milyar adet tohum ekim hedefinin 2009 sonu itibariyle % 70'i gerçekleştirildi. Eylem Planı tamamlandığında verimli sedir ormanlarımızda % 50 oranında artış olacaktır. Proje sonuna kadar 100.000 hektar sedir ormanının verimli hâle getirilmesi planlanmaktadır. Karacanın kalorifer keyfi Konya'nın Karatay ilçesinde belediyeye ait Hayvanat Bahçesi'nde bulunan sevimli misafirler, dışarıdaki arkadaşlarının aksine iklim ve hava ile uyumlu ısıtma sistemleriyle soğuktan korunuyor. Piton yılanından Bengal kaplanına kadar 83 türde 520 hayvanın barındığı hayvanat bahçesindeki bu sevimli karaca yavrusu da sıcacık yuvasının keyfini çıkaranlardan... Balıklara toplu konut Zonguldak'ın Çatalağzı beldesinde faaliyet gösteren Eren Enerji Termik Santrali, balıklara yaşam ortamı oluşturulması amacıyla, denize yapay resifler (balıkların rahatça üreyebileceği yavru balıkların trollerden saklanacağı küp şeklinde bir çok deliği olan betondan yapılmış yuva) bırakacak. Eren Holding Koordinatörü Erol Orhan, "Oluşturulan blok betonların içi odacıklar şeklinde tasarlandı. Hep insanlar için toplu konutlar inşa ediliyor, biz de balıklara yapıyoruz" dedi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.