
Sevgili okurlar, Kimyasal ve Biyolojik Silahlar günümüzde illegal örgütlerin en sık başvurdukları silah türleri olarak kayıtlara geçiyor. Bugün size iki hafta sürecek yazı dizimizin ilk bölümü olan "Kimyasal Silahlar"dan söz etmek istiyorum. Bu tür silahlar, yüksek miktarda zehir içerdiklerinden çok az karışımlı madde kullanarak öldürücü etki meydana getirebiliyorlar. Bilinen terör karşıtı alıcılar ise bu silahları tanımlayamıyor.
BAZI DEVLETLERİN İNADI SÜRÜYOR
Kullanılan kimyasalın türünün ve saldırı kaynağının anlaşılmasındaki güçlük, karanlık güçlerin bu silahları tercih etmelerinin başlıca sebebi. Çok küçük bir laboratuvarda, kimya bilgisine sahip yetenekli bir kişi fazla zorlanmadan kolaylıkla bu silahları hazırlayabilir. Maliyeti pahalı olmayan kimyasal silahların etkileri ise son derece yıkıcı olmaktadır. Özellikle kapalı ortamda bulunan kalabalık bir gruba yapılacak kimyasal saldırı birçok hayatın kaybına neden olabilir. Bunun acı örneklerini yakın tarihimizde görmekteyiz. Kimyasal silahların dünya kamuoyunun geniş ilgisini çekmesi İran-Irak savaşı sırasında gündeme gelmiş olsa da, bu korku ve endişelerin toplumların bilinç altlarına yerleşmesi Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra gerçekleşti. Bugün birçok devlet, bu silahların ortadan kaldırılmasına yönelik antlaşmalara imza atıyor; ancak birçok ülke de, anlaşmalara rağmen bu silahları bulundurmak ve geliştirmekten vazgeçemiyor.
BU DA YEMEĞİMİZE KATILABİLEN SİLAH
Dünyamızın son yüzyıllık tarihi, bu silahların acı ve yıkıcı sonuçlarıyla doludur. Gelecek hafta "Biyolojik Silahlar"ı size aktaracağım. Ancak, günümüzde bir başka çok tehlikeli silah daha devreye girdi; "Radyoaktif Silahlar". Tadı ve kokusu olmayan bu tür silahlar, kolaylıkla birey veya grupların içeceklerine, yemeklerine karıştırılabiliyor. Laboratuvarlarda yapılan tahliller zaman aldığından, radyoaktif madde almış hasta çoğu kez hayatını kaybediyor. Bugün Size hiç iç açıcı olmayan, ancak yaşamın karanlıkta kalmış "acı yüzü"nden örnekler vermeye çalıştım.
"YARADAN" insanoğluna aklı selim ihsan eylesin. Bir daha böyle olaylar yaşanmasın! Dostlukla ve sevgiyle kalın.
Birinci Dünya Savaşı'ndan Rusya'daki tiyatro baskınına kimyasal vakalar
* I. Dünya Harbinde 1915'te Almanlar Fransızlara karşı Belçika'da "Klorgazı" kullandı. 5 binden fazla insan öldü. Bir yıl sonra bu defa Fransızlar, Almanlara "Fosgen" gazıyla mukabele etti, yine binlerce can kaybı oldu.
* II. Dünya Harbinin Asya cephesinde Japonlar, Çin ve Moğolistan'a karşı "Hardal Gazı" kullanarak, yıldırma taktiği uyguladı. Batı cephesinde ise Almanlar, birçok temerküz kampında "Zyklon B" adlı gazla soykırım yaparak, yüzbinlerce sivili yok etti.
* Kimyasal silahlar yalnız savaş alanında değil, bazen barış zamanında da kazalar sonucunda can kayıplarına yol açabiliyor. Örnek olarak; 1950'li yıllarda Japonya'nın Minimata Körfezinde Kyushu adasında meydana gelmiş kazayı gösterebiliriz: Bir fabrikadan çıkan "Metilliciva" ile kirlenmiş atık su körfeze yayıldı. Evvela balıklar, daha sonra 43 insan öldü ve yüzlerce felç vakası yaşandı.
* Bir başka kaza ise ucuz atlatılamadı. 3 Aralık 1984'te Hindistan'ın Bhopal bölgesinde ihmal sonucu 42 ton metilisosiyanat (MIC) gazı ortama yayıldı. 72 saat içinde 10.000'e yakın can kaybı oldu.
* 60'lı yılların sonuna doğru ABD'nin, Vietnam Savaşında çeşitli kimyasal silahlar kullandığı filmlere dahi konu olmuştur.
HALEPÇE'DE 5 BİN KİŞİ ÖLDÜ
* 1988'de Irak'ta Halepçe Katliamını çoğumuz hatırlayacaktır. "Tabun" gazı kullanılan saldırıda 5 bin sivil hayatını kaybetti.
* 1995 yılında Tokyo metrosuna "Sarin" adı verilen kimyasal silahla düzenlenen saldırıysa, kamuoyunun belleğinde yeni bir dönüm noktası oldu. "ÜSTÜN GERÇEK" adlı tarikatın düzenlediği bu saldırıda 12 kişi öldü, 5 bin 500 kişi de yaralandı.
* Bu konuyla ilgili son acı olay, 2002 Ekim ayında Moskova'daki Tiyatro saldırısıdır. Teröristleri etkisiz hale getirmek için salona aerosol şeklinde sıkılmış "Halotan" gazı, 100'den fazla rehinenin de hayatlarını kaybetmelerine sebep olmuştur.
Karadeniz sahili "geçmem" diyor
* Zonguldak'ta, "31 Ekim Uluslararası Karadeniz Günü" dolayısıyla İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, TEMA, Çevre Koruma Derneği ve Deniz Temiz Derneği üyeleri, sevgi zinciri oluşturup, çöp topladılar. Karakum sahilinde gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Çevre Yönetimi Şube Müdürü Ekrem Bilir Karadeniz'de kirlenmeye en büyük etkenin, Tuna Nehri'nin geçtiği ülkelerin sanayi bölgelerinden gelen atıklar olduğunu söyledi.
Bıyıklı İsrail Yayını balıkları yok ediyor
* Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası Balıkdamı göletindeki balık türleri, ilk defa 15 yıl önce görülen İsrail yayınları yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Nesli tehlikedeki türlerin de aralarında bulunduğu pek çok su kuşuna ev sahipliği yapan Balıkdamı'nda hızla üreyen İsrail yayınları 1 metre boya ve 35 kilograma ulaşabiliyor. Yetkililer balıkların bilinçsizce Balıkdamı'na atıldığını bildirdi.
Çukurova'da yeni flamingo yuvası
* Kuş Araştırmaları Derneği (KAD) tarafından yürütülen, "Akyatan-Tuzla Lagünleri Yönetim Planlaması Projesi" kapsamında yapılan araştırmada, flamingoların yuva yaptığı yeni bir alan keşfedildi. KAD Proje Sorumlusu Süleyman Ekşioğlu, Çukurova Deltası'nda 30 bine yakın kuş tespit ettiklerini belirterek, "Tuz Gölü ve İzmir Kuş Cenneti'nde düzenli olarak ürediği bilinen flamingolar için burası büyük önem taşıyor" dedi.
Ayıları korumak için nöbetteler!
* Malatya'nın Hekimhan ilçesine bağlı İğdir Köyünde, erkeklere destek için kadınlar da, köyün yakınlarındaki dağlarda yaşayan yaban keçisi, ayı, geyik ve kuş türlerini avlamaya gelenleri engellemek amacıyla tüfekli nöbet tutuyor. Kadınların en yaşlısı olan Elif İğdir (78), hayvanların öldürülmesini istemediklerini söyledi. İğdir Köyü Muhtarı Hıdır Ekici, "Kurumlar ilgilenmeyince katliamı engellemeye biz çalışıyoruz" dedi.
SİZDEN GELENLER
Babam gazeteyi eline aldığında görmeliydiniz
> Mustafa Alparslan Umarusman
* Efendim sayfanızı istikrarlı şekilde takip ediyorum. Gelecekte mesleğim için aydınlatıcı fikirler veriyorsunuz. Tabiata karşılıksız gösterilen bu olumlu eğilim biz çevrecileri çok mutlu ediyor. Geçen haftaki yazı inanılmaz güzel ve etkileyici. Hele babamı görmeniz gerek. "Kırk sene evvel gençliğimde kurduğum bir hayaldi Dikey Tarım" deyip eve gelir gelmez gazeteyi elime tutuşturdu. Sorum ise "Küresel Isınma"ya karşı ne tür tedbirler alabiliriz?
CEVAP: Değerli Mustafa Bey, ailesinin sayfamıza gösterdiği ilgiye teşekkür ederim. Küresel Isınma ile ilgili yazıyı geçen yıl sonlarında, ilk haftalarımızda yayınlamıştık. Detaylı bilgiyi www.yesilsayfa.com adlı internet sitemizden bulabilirsiniz. Dilerim, insanoğlu geleceği açısından Küresel İklim Değişikliğine karşı gerekli önlemleri kısa zamanda alır. Saygılarımla
Gemilerin atıkları denizi kirletiyor
> Necip Yozgatlı / YALOVA
* Sayın Ediz Hun, çoğu yük gemilerinin denizlerimizi kirlettiğine tanık olduk ve bu durum ne yazık ki devam ediyor ve bizleri üzüyor. Geçenlerde lodoslu bir havada deniz kıyısında gezerken yine gemi atıkları olan mazot, pet şişe ve garip garip cisimleri gördük ve bu ne rezalet diye aklımıza siz geldiğinden bu konuyu paylaşmak, sizin aracılığınızla ilgililere seslenmek istedik. Ediz Bey, bu durum yıllarca devam ediyor, genelde yabancı uyruklu gemilerden atılan bu artıklar mide bulandırdığı gibi deniz kirliliğine de yol açıyor. Sizden ricam lütfen bu soruna değinin ve bu yazıma eşlik edin.
İstanbul Boğazı'na bu manzaralar yakışmıyor
> Gökhan Aydoğdu (Turizmci) / İST.
* Ediz Bey, bir doğa dostu olarak her zaman sizi sözcümüz olarak görüyorum. Allah sizden razı olsun katkılarınız için... Hafta sonu yürüyüşe çıktığım İstanbul Boğazı'nın en nadide yerlerinden Bebek ve Arnavutköy arasındaki sahilde gördüğüm çöp manzaraları beni dehşete düşürdü. Böyle giderse çok yakında o eşsiz güzellikteki Boğaz ve bünyesindeki canlılar yok olacak! Durum endişe verici, İstanbul'un incisi Boğaz Nil nehrine dönüşmesin!
İNSANIN KENDİ GENİNDE HUYU
Biz insanoğlunun geninde huyu
Kendimize kazdık, kendimiz kuyu.
Ne ormanlar yaktık, kirlettik suyu
Temizse yerimiz, yatmadık dostum...
İlk önce doğayla uğraştık durduk
Av deyip zevk için, canlıyı vurduk.
Her ağacı kestik, dalları kırdık
Azalttık, yerine katmadık dostum...
Çok suçlar işledik zaman içinde
Bazen Japonya'da, bazense Çin'de.
Kabahat aradık, şeytan'la, cin'de
Hatamızı kabul etmedik dostum...
Sevmedik maviyi, yeşili büktük
Açılan çiçeği, kökünden söktük
Çürüttük mahsulü, denize döktük
Götürüp ucuza satmadık dostum...
Ne halden anladık, ne hatır sorduk
Gerçekten uzakta hayaller kurduk.
Düşene oh dedik, birde biz vurduk
Uzanıp elinden tutmadık dostum...
Kul Hilmi diyor ki, kim yalan derse
Gelsin incelesin eğer isterse.
Nehirleri bile akıttık terse
Hiç olur yönüne gitmedik dostum...
> Hilmi Coşkun