Değerli okurlar, geçen haftaki görme duyusu ile ilgili yazımıza devam ediyoruz... Hepimiz güneşten gelen ışınları belirli bir renk skalası içinde görüp ayırabilmekteyiz. Bu skalaya "Işık Spektrumu" (Işık Tayfı) adı verilmektedir. Bu spektrumun görünen yüzü şu şekliyle bilinmektedir: Işık Tayf'ının insan gözüyle görünen kısmı 380 ile 780 nanometre arasındadır (Nanometre/nm= milimetrenin milyonda biri). Çok kısa dalga bölümünde (200 nm altı) gamma ve röntgen ışınları, 200 ve 380 nm arasında ultraviole C, B ve A ışınları bulunmaktadır. 380 nm'den itibaren insan gözü mor, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve 780 nm'ye kadar kırmızı tonları seçebilmektedir. 780 nanometreden sonra ise İnfrarot ışın bölümü başlamaktadır. Bu bölümde radar ve radyo dalgaları bulunur. Hayvanlar âlemine baktığımız zaman çok farklı renk duyarlılığını izlemekteyiz. Mesela İspanya ve bazı Güney Amerika ülkelerinde yapılan güreşlerde boğalar, matadorun elinde tuttuğu kılıcın üzerindeki kırmızı örtüye değil, sadece kolun devamlı hareket edişine sinirlenmektedir. Çünkü bütün boğalar ve sığırlar gibi yeşil bitkiyle beslenen canlıların çoğu kırmızı rengi algılayamaz. Doğayı sadece siyah, beyaz ve gri gören canlılar gece aktif olan timsahlar, dağ fareleri, kurt ve benzerleridir. Köpek ve kediler de bu gruba dahildir. Kirpiler için tükettikleri gece böcekleri ile salyangozların kahverengi ve sarı renkleri önem taşır. At ve keçiler için gökyüzü gri olarak gözükmektedir, çünkü gözlerinde maviyi ayırt edecek pigment bulunmaz. Koyunlar ise mavi ve kırmızıyı gri tonlarda algılar.
380 nm'den itibaren insan gözü mor, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve 780 nm'ye kadar kırmızı tonları seçebilmektedir.
Buna mukabil maymunlar bizim gibi bütün renkleri görebilirler. Goriller için meyve ile beslenme önem taşıdığından her türlü renk tonunu fark edebilirler. Şempanzelerin renk seçiciliği de insanınkine yakındır. Gece Kelebekleri için mor renk önem taşır, mor renk yıldızlardan yansıyan renktir. Derin su balıkları kırmızı rengi görmez. Bu nedenle yırtıcı balıkların kırmızı ışık saçan organlarından kaçamayıp avlanırlar. Ormanların yeşil rengi içinde birçok tilki, sincap ve karaca gibi kırmızı renge sahip canlı bulunur. Avcı grubu yaban hayvanları yeşil ile kırmızıyı ayıramadıklarından bu canlılar avlanmaktan kurtulur. Bu bir kamuflaj sistemidir. ABD'de avcılar ve orman korucuları kırmızı renkte elbise kullanırlar. Bu şekilde arkadaşları tarafından tanınır, ancak yabani hayvanlardan korunurlar. İnsan gözü 250'ye yakın, kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor renk tonunu ve 17.000 karışık rengi seçebilmektedir. Buna ayrıca 300 beyaz, gri ve siyahı da ekleyebiliriz.
Bazı canlılar insanın göremediği 380 nanometre altında bulunan ultraviole ışınlarını algılamaktadır. Kuşlar bilhassa bulutlu günlerde ultraviole ışınlarının yardımıyla yönlerini tayin edebilmektedir. Bu ışınları gezgin balıklar da kullanmaktadır. Kedigillerin (aslan, kaplan, leopar gibi) gözlerinin ağ tabakasının (retina) arkasında ışığı yansıtıcı bir ilave tabaka bulunur. Geceleri kedilere ışık tutulduğunda emilen ışık geri yansıyarak gözler pırıl pırıl parlar. Kedigiller objeleri sadece siyah, beyaz ve gri tonlarda görürler. Yaban hayatında avlarını görebilmek için renge ihtiyaçları bulunmaz. Gözlerinin yapısı geceleri de mükemmel bir görüş sağlar. Kediler 100 metre uzaklıktan sahiplerini ayırt edebilirler. Son araştırmalar kedilerin mavi rengi de algılayabildiklerini ortaya çıkarmıştır. Köpekler ise kırmızı ve yeşil renkleri göremezler, sadece gri tonlarda algılayabilirler. Mavi renge karşı onların da bir hassasiyeti olduğu tespit edilmiştir. Gece aktif canlılardan baykuşların gözleri başlarının üçte birini kapsar. Başını her iki yöne çevirme yeteneğiyle 270 derecelik bir görüş açısı sağlar. Yarasalar ise geceleri ultraviole ışınlarından yararlanarak uçuşlarını gerçekleştirmektedir. Sevgili okurlar, sizlere son iki yazımızda canlıların görme yeteneklerini sunmaya çalıştım. Gelecek haftalarda ise diğer duyu organlarının değişik türlerde farklı biçimde gelişimlerini konu edineceğim. Hepinize sağlıklı, huzur içinde geçireceğiniz güzel bir hafta diliyorum. Sevgiyle kalın.
KÖR DÖVÜŞÜ: BİRİ KILIÇLI, BİRİ ÇARESİZ...
İspanyolların asırlarca sürdürdüğü boğa güreşi geleneği, tüm tepkilere rağmen sırf turist çekmek için maalesef devam ediyor. Arenada elinde keskin kılıç bulunan matadorlar, zavallı hayvanların renk körü olmalarından dolayı kırmızı rengi idrak edememelerinden faydalanarak zalim şovlara imza atıyor...
Buzun altında hayat arıyorlar
Antarktika'da 500 bin yıl boyunca buz tabakasının altında gizli kalan Ellsworth Gölü'nde yaşam olup olmadığını belirlemek için sondaj çalışması yapıldı. 12 İngiliz bilim adamı ile mühendis, yüksek basınçlı hortum ve 90 derecede ısıtılmış sterilize su kullanarak yaklaşık 3 kilometre kalınlığındaki buz tabakasını deldi. 5 gün süren sondajın ardından gölden alınan su örneği analiz edilecek. Deniz seviyesinin 3.2 kilometre altında bulunan Ellsworth Gölü, Antarktika'daki bilinen yaklaşık 400 buzul altı gölünden biri.
CANLILARI ÖLDÜRÜYOR 10 numara yağın zararı kanıtlandı
Ekonomik olmasından dolayı ağır tonajlı araçlarda yakıt olarak kullanılan ve kamuoyunda "10 numara yağ" olarak bilinen yağın madeni bileşikleri çevreye büyük zararlar veriyor. Atatürk Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, 10 numara yağın sucul ekosistemlere ulaştığında oluşturabileceği zararları bilimsel olarak ortaya koydu. Çalışmada bu yağın kullanılmasının sınırlandırılması gerektiği sonucu da ortaya çıktı.
GERİ DÖNÜŞÜMÜN BÖYLESİ Hurda uçak anaokulu oldu
Gürcistan'da eski bir uçağı anaokuluna dönüştürdüler. Büyük rağbet gören okulun müdürü, Tiflis Havalimanından Yakovely 42 model uçağı satın aldı ve uçağı anaokulunun olduğu Rustavi bölgesine getirtti. Koltuklar söküldü. Onların yerine çocuklar için masa ve sandalyeler konuldu. Öğrencilerin kokpite girip oradaki düğmelerle oynaması ise serbest.