VARDIR BİR HİKMETİ...
"Bu bitkilerin doğada ne önemi var" da dememek gerekiyor. Her canlının bir hikmeti bulunduğuna inanmamız lazım.
Sevgili okurlar, Bitkiler Alemi çok uzun bir zaman sürecinde değişik hayat şartlarına uyum gösterdiler. Kimi dağ yamaçlarında karlar altında, kimi ovalarda, su kenarlarında, göl ve bataklıklarda nesillerini sürdürebilmek için temel gereksinimlerini sağlayarak yaşam mücadelesi verdiler. Güneşten aldıkları ısı ve ışık şeklindeki enerji, topraktan besin olarak kullandıkları organik madde ve çeşitli mineraller onların yaşadıkları ortamda üreme ve yayılmalarına imkan sağladı.
TAZE SUYU HER CANLI SEVER
Et Yiyici Bitkilerin (Karnivor Bitkiler) yaşam çevrelerinin genellikle asitli, mineral yönünden fakir, bataklık, devamlı suyla beslenen çayırlar olduğunu görüyoruz. Taze su girişi olan birçok ıslak otlak ve sulak alanın bitki örtüsü çok zengindir. Buralarda yosunlar, eğrelti otları ve orkideler gibi türler bulunur. Toprak nemli ve siyaha yakın görüntüsüyle çok besleyici izlenimi bırakır. Ancak kimyasal analizler bu toprakların son derece asitli olduklarını, bol yağışla birlikte asitli suyun ortamdaki mevcut bulunan mineralleri erittiğini göstermektedir.
Böyle özellik gösteren yerlerde bitkiler arasında Etoburlar (etle beslenen bitkiler) yaygındır. Ilıman ve sıcak iklim kuşaklarında yüksek oranda seyreden bakteri çözümlemesi ve mikroorganizmaların genellikle kıt olan mineralleri tüketmesi sonucu, bitkilerin besin ihtiyacı için gerekli maddeleri özümsemelerini kısıtlamaktadır. Bu tür kısıtlı şartlar bitkilerin yaşamlarını sürdürüp üreyebilmeleri için, ihtiyaçları olan besinleri başka bir kaynaktan edinmelerini gerekli kılmaktadır. Bu özel bitkiler, mineral ihtiyaçlarını gidermek için küçük canlıları yemek ve öğütmek yeteneğini geliştirmişlerdir. Böcek ve hayvanları kendilerine av yaparak yetersiz şartlara uyum sağlayan bu bitkiler, et yeme özelliğini kalıtım yoluyla sonraki nesillere aktarırlar.
CAZİBELERİNİ KULLANIYORLAR
Bu tür bitkiler çekici özelliklerine kapılan canlılardan av olarak yararlanırlar. Yakalandıktan sonra av öğütülmeye başlanır. Bu işlemde çeşitli mikroorganizmalar, bakteriler öğütülmeye başlanan maddeyi daha emilebilir parçacıklar haline getirmeye yardımcı olurlar. Ayrıca çeşitli enzimler de (kimyasal tepkimeyi hızlandıran moleküller) devreye girerek öğütmeyi çabuklaştırır. Birçok türde kapan gibi tuzakların içinde enzim salgılayan özel bezler bulunmaktadır. Sözü edilen mineraller arasında bitkilerin en çok gereksinme duyduğu Azot (N) olup, Fosfor(P) ve Potasyum(K) sırasıyla onu izler. Ayrıca asitli topraklarda Kalsiyum (Ca) yetersizliği de tespit edilmiştir.
ÇOK NARİN VE ÇEKİCİDİRLER
Ekolojik ortamlarının değişmesine son derece duyarlı olan et yiyici bu türler, toprak bataklıktan otlak veya ormana dönüşürse, ortam tarla açmak için kurutulursa derhal yok olurlar. Bu bitkiler başka türlerin verimli olduğu topraklarda yetişmezler. Yaprakları değişik şekillerde, süslü ve çekicidir.
Değerli okurlar, bu bitkilerin doğada ne önemi var dememek gerekiyor. Her canlının bir hikmeti bulunduğuna inanmamız lazım. Ancak bu çok hassas ortam bitkilerinin geleceği kuşkuludur. Onları bekleyen en büyük tehlike insanoğlunun kendi çıkarı için çevreyi düzenlemesidir.
İNSANLIĞIN BEKASI İÇİN
Çevrenin korunması ve ender bitkilerin yok olmaması için daha fazla çaba göstermeliyiz. Yalnız göl ve nehirleri değil onların kıyı kesimlerini de, sulak alanlarımızı da en ciddi biçimde koruma çabası içinde olmalıyız. Hükümetler ve belediyeler, sivil toplum kuruluşların da desteğini alarak ortak çalışmalar yürütmelidirler. Çeşitli bitki türlerinin varlıklarının korunması, insan hayatının bekası için büyük önem taşımaktadır.
Haftanızın sağlık ve mutluluk içinde devamını diliyorum, sevgilerimle...
ETOBUR BİTKİLERİN 4 GRUBU VAR
KAPI KAPANLILAR
Bunlar su bitkileridir. Kese Otu (Urticularia graminifolia) türün bir örneğidir. Kapan kısmı top gibi olup, tepesinde küçük bir kapağı vardır. Ağız kenarındaki kıllar su ile birlikte avı içeri alır, üzerine kapak kapanır, öğütülür.
ÖRTÜLEN KAPAKLILAR
Eş biçimde ikiye ayrılmış yapraklardan oluşur. Ortada menteşe gibi bir sistem vardır. Yaprağın birine dıştan bir temas olunca yapraklar avın üzerine kapanır. İsmi "Venüs Sinek Kapanı" olan (Dionaea muscipula) Kuzey Amerika'nın doğu bölümünde uygun ortamlarda bulunur.
YAPIŞKAN KAPANLAR
Bunların yapraklarının dış yüzeyleri yapışkandır. Av buraya değince yapışır ve kurtulamaz. Bazı türlerde yapraklar ayrıca katlanabilmektedir. Güneş Şebnemi Çiçeğinde (Drosera spathulata) yapışkan yaprak avı tutunca, öğütme işleminde yavaşça sallanır.
TUZAKLILAR
Silindirimsi ve huni gibi bir gövdesi olan bu türlerde, av sürahi ağzı gibi açık kısma yaklaşır, çukuruna girer ve çıkamaz, aşağıya düşer ve orada öğütülür. Sürahi Çiçekleri (Sarracenia purpurea ve Nepenthes alata) bu türlerin belli başlı örnekleridir.
GÖLÜ KURUTURSAN OLACAĞI BU!
Hatay'da aşırı sağanak yağış hayatı olumsuz etkilemiş, 19 Şubata kadar hava trafiğine kapatılan Hatay Havaalanı'nın da içinde bulunduğu Amik Ovası'ndaki binlerce dönümlük arazi su altında kalmıştı.
TEMA: Amik Gölü üzerine havaalanı yanlıştı Tarım arazisi uğruna 1970'li yıllardan itibaren sistematik olarak kurutulan Amik Gölü, yıllar sonra bir kere daha insanoğlundan öcünü aldı!
Geçtiğimiz günlerde yurdu teslim alan yağışların en çok etkilediği yerlerden biri de Hatay ilimizdi. Öyle ki Amik Ovası'nda bulunan havalimanı dahil binlerce dönümlük arazi sular altında kalmıştı. Konuyla ilgili tartışmalar sürerken, TEMA Vakfı'ndan gelen açıklama felaketin asıl sebebinin ipuçlarını veriyor... "Amik Gölü'nün kurutulması da, üzerine havaalanı yapılması da her açıdan kötü ve yanlış projeler olduğunu çoktan kanıtladı" görüşünü savunan TEMA, 2001 yılında projeye olur veren ÇED raporu aleyhine açtıkları davayı kazandıklarını ancak daha sonra yeni ÇED ile projenin tamamlandığını belirtti.
SU YOLUNU BULUR!
TEMA, şu tavsiyelerde bulundu: "Kurutularak tarım alanına çevrilmeye çalışılan Amik Gölü, kendisini besleyen akarsular ile hemen hemen her yıl eski göl halini zaten almakta, doğa kendi dengesini sağlamaktadır. Artık yapılması gereken, bu yanlışlardan ders çıkarmak ve hatadan dönerek ekolojik restorasyonu sağlamanın yollarını aramaktır."
YEŞİL EV Antep'te başladı Yeşil çatı, ısı yalıtımı, enerji verimliliği, yağmur suyunun yeniden kazanımı, akıllı bina uygulamaları gibi pek çok yenilik Yeşil Ev'de uygulanacak.
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de "yeşil binalar" heyecanı başlıyor. Bunlara güzel bir örnek ise Gaziantep'de yapılacak. Gaziantep Üniversitesi ve Büyükşehir Belediyesi'nin iş birliğiyle hazırlanan ''Yeşil Ev Projesi'' kapsamında yapılacak bina, kendi enerjisini üreten çevreci teknolojisiyle bölgede model olacak. Yeşil Ev'in turist bilgi noktası olarak kullanılacağını belirten Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun, projenin Türkiye'de model oluşturacağını söyledi. Türkiye'nin de küresel ısınma tehdidini ciddi olarak hissettiğini belirten Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey ise, "Yeşil Ev'e çok önem veriyoruz. Enerjisini kendi üreten, enerji kaybı yaşamayan, yeşil alanı bol olan, yağmur suyunun yeniden kazanıldığı çevre dostu güzel bir proje olacak" dedi.
Tamamen Adıyaman sınırlarında bulunan Nemrut'taki turizm potansiyeli Malatya'nın da iştahını kabartıyor. Nemrut Dağı'nı Danıştay'a taşıdı
UNESCO tarafından dünya kültür mirasları arasına alınan Nemrut Dağı'nın Malatya tarafında kalan bölümünde, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından turizm planlamasına izin verilme işlemi, Adıyaman Belediye Başkanı Necip Büyükaslan tarafından yüksek mahkemeye taşındı. Büyükaslan, Şanlıurfa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 26 Ekim 2011 tarih 44 sayılı karar ile Nemrut Dağı Tümülüsü'ne yönelik etkileşim geçiş sahası sınırlarını yeniden belirlediğini ve kurulun 7 Ekim 2011 tarih ve 26 sayılı kararının yasaya aykırı olduğunu savunarak, planın yürütülmesinin durdurulmasını talep ettiklerini ve konuyu Danıştay'a taşıdıklarını belirtti.
Çöpünü ayrıştırana altın hediye ediyor
Samsun'un İlkadım Belediyesi, altın ve çöp gibi birbirine zıt iki maddeyi birbiriyle eşleştirerek çöpünü ayrıştıran vatandaşlara her ay 30 çeyrek altın dağıtıyor. Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, 'Çöpünüz altın olacak' kampanyasıyla halkı geri dönüşüm konusunda bilinçlendirmek istediklerini söyledi. AB'de çöplerin yüzde 90'ının geri döndüğünü belirten Demirtaş, "Geri kazanım ekonomiye büyük katkı sağlar. Vatandaşlarımız kağıdı, plastiği, camı ayrı ayrı toplasınlar. 13 ayda kura ile 390 çeyrek altın dağıttık" dedi.
Unutulan "cemre"yi hatırlatma yürüyüşü
Neredeyse tamamen unutulan cemreleri yeniden hatırlamak ve baharı karşılamak için Doğa Derneği bir doğa yürüyüşü düzenliyor. İlki 2008 Çamlıdere Yaylası'na düzenlenen cemre yürüyüşü bu yıl, üçüncü cemrenin toprakla buluştuğu bir dönemde gerçekleşecek. Doğa yürüyüşü 4 Mart günü Kızılcahamam Çamlıdere Yaylası'na yapılacak. Baharın müjdecisi olarak bilinen sıcaklığın artması olayına kısaca "cemre" deniliyor. Cemre; Şubat ve Mart aylarında önce havaya, sonra suya en son da toprağa düşünce havanın iyice ısındığı kabul edilir.